Sonraki birkaç hafta Adrien için zordu. Uğur böceği gerekli olmadıkça Kara Kedi ile konuşmayı reddediyor du. Babası izinsiz olarak Avatar biletlerini satın almanın cezası olarak onun üzerindeki iş yükünü iki katına çıkarmıştı ve bu da Marinette'i istediği sıklıkta görmesini zorlaştırıyordu.
Marinette'den bahsetmişken, genç kız onun etrafında farklı davranıyordu. Hem Kedi hem de Adrien olarak. Genç kız edki kabuğuna geri dönmüştü, zorlukla mankenle konuşuyordu, konuşulduğunda da cümleleri çöpe atardınız. Sesi çok cılız çıkıyordu. Sürekli ondan kaçınmanın yeni yollarını arıyordu, gözleri onunla bir sohbette kesiştiğinde bir tür kaçış arayışı içine giriyordu. Deniyordu, gerçekten deniyordu. Onunla konuşmak istiyordu, ona ihtiyacı vardı.
Kabul etmek istemiyordu ama durumun daha kötüye gittiğini biliyordu. Artık Nino ya da Alya'yı aynı göremiyor, kahverengi süsen gözler onu karanlık yerlere sürüklüyordu. Onlara baktığında, donmuş su altında kallakalmış gibi hissediyordu. Neredeyse hatırlayamadığı bir yere götürüyordu, ama tek düşünebildiği şey buydu. Parmakları titriyordu, bunu durdurmayı sağlayacak bir şey yokmuş gibi çaresizdi. Hala gerçekte olduğunu fark ediyordu.
Bu yüzden şu anda Uğur Böceği ile birlikte sık sık göze çarpan devriyeler yapıldıktan sonra sık sık uğradığı binalardan birine oturdu. Dönüşümde değildi, Plagg yanına uzanıyordu ve bu kez kwami sessizdi. Adrien, Uğur Böceği'nin gelip onu görmesinden endişelenmek zorunda değildi. Devriyeden sonra etrafta fazla kalmıyordu ve ikisinin de devriye gezdiği gece, genç kız öbür tarafa gitmişti, buraya hiç gelmiyordu.
Temelde ilkbahar olmasına rağmen, geceleri hala soğuktu, ancak sıcaklık onu rahatsız etmiyordu. Karanlık gökyüzüne boş bir şekilde baktı, ay ışığında parlayan ve geceleri ürkütücü bir his veren bulutlarla kaplı yıldızlar vardı gökte. Sabah, Adrien telefon ekranına acı bir şekilde baktı. 1:32 parlak beyaz sayılarla yüzüne doğru parlıyordu. Biraz uyuması gerektiğini biliyordu ama yapamadı. Bakışlarını avuçlarına doğru çevirdi. Sanki onu rahatsız edecek bir şey yapmışlar gibi onlara bakıyordu.
Plagg, sahibine baktığında, sarışını uyandıracak yüreği yoktu. Onu duymuştu, genç erkek çığlık attı önce, nefes nefeseydi ve vücudu ter kaplıydı. Birkaç dakika boyunca dev bir odada oturmuşlardı, ama hiç kimse genç erkeği kontrol etmeye gelmemişti.
Sözsüzce, Plagg kendini genç erkeğin tutacağı ellerinin üzerine indirdi ve hafifçe Adrien'in baş parmağını okşadı. Adrien, uyandığından beri ilk sözlerini söylemeden önce küçük kvaminin küçük jestlerine yumuşakça gülümsedi.
"Batırdım, değil mi?"
“Yanlış bir şey yapmadıysan nasıl batırabilirsin? Mantıklı düşün evlat.”
Plagg geri döndüğünde Adrien, bulutlu gökyüzüne bakarak başını salladı. Yanlış bir şey yapmış olmalıydı, neden Uğur Böceği ve Marinette onu görmezden geliyordu ki? Bir şey mi unuttu? Yapmasını istediği bir şey yapmadı mı? Marinette'in onu neden görmezden geldiğini anlamıştı. Adrien kavgadan sonra hiçbir zaman dolaba geri dönmedi ve Kara Kedi kavgadan sonra iyi olup olmadığını bile sormadı.
Marinette her zaman birinci olarak önceliğinde olmalıydı, ancak akuma ile savaştığı ve kurbana yardım ettiği için onu tamamen unutmuştu.
Uğur böceği farklı bir hikayeydi. Tabii ki, kişisel detaylarını, gizli kimliğini ve hepsini söyleyecek biri değildi, ama onu asla görmezden gelmezdi. Ve bu, Marinette'in onu görmezden gelmesini sağladığı kadar acı vericiydi. Uğur böceği en iyi arkadaşıydı ve onun tarafından ihmal edilmek çok acı vericiydi.
“Neden sadece onlara sormuyorsun?” -diye Plagg sordu.
"Salak..."-diye bir düşünce olarak ekledi Plagg. Ne? Çocuğun üzerinde yumuşak büyüdüğünü düşünmesine izin veremezdi! O zaman bu, Adrien'in kız sorunları için ona daha sık gelmesine yol açacak ve o zaten bu kadarı ile ilgilendi, çok teşekkürler.
"Uğur böceği ... makul bir insan. En azından çoğu zaman öyleydi. Ve Marinette onu seviyor. Bunların hepsini, sadece ne yaptığını sormaya korktuğu için boşa gitmesini istiyor muydu?"
Plagg'in sözleri genç erkeğe iki favori kızına karşı da yalnışlarını telafi etmek için neler yapabileceğini düşündüğü sırada, zihnindeki çarklar Adrien ile bir akor çaldı.
“Doğru. İkisi de makul. Ve o kadar çok kin tutamıyorlar.”
Bu sözleri söylemesine rağmen, berbat olup olmadığını sorduğunda bahsettiği şey aynı değildi. Parmaklarına baktı. Her ne kadar siyah deri eldivenleri keskin pençeleriyle birlikte özlüyor olsada aklındakiler hala iğrençti. Onlara kendi elleriyle sanki bakmıştı.
Plagg, ilk uyandığında gencin ağzından kaçan sözleri tekrar düşünerek Adrien'in yüzüne bakarken kaşlarını çattı.
“Onu öldüreceğim. Onu öldüreceğim her şeye yemin ederim ki onu öldüreceğim.”
Çocuk, Plagg’in söylediklerini anladığı gibi şok olmuş gibiydi. Şu an yaptığı gibi, ellerine de korku ve tiksinti ile bakıyordu. Birkaç dakika sonra hızlı bir şekilde üstündekini çıkardı, elbisesine doğru attı ve düz mavi tişört çıkararak aceleyle, Plagg'in ismini sessizce söylemeden önce tişörtü başının üzerinden giydi.
Ve onları buraya yönlendiren de buydu.
“Şimdi eve dönmek ister misin evlat?”
"Elbette."
Hayır, hazır değildi. Ama olacaktı.
Öyle umuyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Stitches- Dikişler [TR]-[3 KİTAP]
RandomYetişkin içerik vardır! Severed ties kitabının devamıdır. Stitches hikayesinin Türkçe çevirisidir. Hikayenin gerçek sahibi @marichat_sins'den izin alınarak çevirilmiştir. İZİNSİZ KESİNLLİKLE KULLANMAYIN! Hikayenin tadını çıkarın. Sizi seviyorum. MAR...