2. Bölüm *BAKIŞLAR*

688 48 6
                                    

3 ay sonra...

Bu gün büyük gündü. Üç aydan beri iple çektiğim gün, babama kavuşacağım gün bu gündü. Dün gece babamla konuşmuştuk. Odamın hazır bir halde beni beklediğini söylemişti. Canım babam benim.

Yatağımdan kalkıp oturur pozisyonuna geçtim.

Yatağımdan kalkıp oturur pozisyonuna geçtim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


Odam büyüktü ve akla gelebilecek her yerde kitap vardı. Kitap okumayı çok seviyordum. Yatağımın hemen yanında olan camdan karşımda olan kış manzarasına baktım. Ağaçlar karla kaplıydı ve tek kelimeyle, mükemmeldi. Sonra kapımın tıklanma sesiyle başımı arkaya çevirdim.

Annem bana üzgün gözlerle bakıyordu. Gitmemi istemiyordu bunu biliyorum. Ve yine bir şeyi oldukça iyi biliyorum ki gitmemem için beni sıkıştıracaktı. Bu barizdi. Annem kedi yavrusu bakışlarıyla bana doğru geldi. Yavaşça yatağıma oturup beyaz çarşafla oynamaya başladı. Bana bakmıyordu.

- Anne?

Kafasını kaldırıp yine aynı bakışlarıyla bana bakıp konuşmaya başladı.

- Kızım biliyorum gitmek istiyorsun ama gitmesen beni yalnız bırakmasan olmaz mı?

Hafifçe gülümseyip uzanıp elini tutup tatlı bir ses tonuyla konuşmaya başladım. Oda elimi sıktı.

- Anne sen yalnız değilsin ki. Tom var hem siz evlisiniz. O seni asla yalnız bırakmaz.

- Yaa tabi öylede ben prensesimin hep benimle kalsın, yanımdan hiç ayrılmasın istiyorum.

Annem benimki gibi olan sarı saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken gözlerini rotasını yeniden beyaz yorganıma çevirdi. Dudaklarını da büzmüştü. Yaptığı duygu sömürüsünü en son sekiz yaşımdayken yiyordum. Ama o hala ona kanacağımı düşünüyordu.

Yine tatlı bir sesle uyarır gibi:

- Anne!

Dediğimde annem derin bir nefes aldı, kendini toparladı ve ayağa kalkıp konuşmaya başladı.

- Kalk o zaman kahvaltı hazır.

Derin bir nefes verip benim yeşil irislerimden kendi yeşil gözlerini çekti, yere baktı.

- Son yemeğimiz ide birlikte yiyelim. Geç kalma. Yada kal bu sefer geç kalman işime gelir.

O giderken ben arkasından gözlerimi devirip otuz iki diş gülümseyerek yan taraftaki dışı aynalarla kaplı dolabıma yöneldim. İçinden bir kaç parça kıyafet ve kenardaki siyah çorap çizmelerimi çıkardım ve de banyoya girdim. Kısa ve hızlı bir duşun ardından çıkıp günlük rutinlerimi yaptım. Saçlarımı da kurutup uçlarını kıvırttıktan sonra hızla giyindim. Makyaj olarak yüzümü renklendirecek bir kaç krem ve ona eşlik eden ruj, maskara ikilisini sürdüm. 

 Koşar adım aşağı indim. Herkes yerinde oturup sessizce kahvaltısını ediyordu. Ben anneme yarım bir gülümsemeyle bakarken Tom'un bakışları tedirgindi. Sanırsam bu gün bakışlara takmıştım. Tom abi anneme ardından bana bakarak düz bi ses tonuyla konuşmaya başladı.

- Rosaline, tatlım gitmekte kararlı mısın? Bak annen gitmeni istemiyor, yani istersen...

Lafını hızla kestim çünkü eğer böyle giderse benim babamın yanına gitme planlarım yatacaktı.

- Kararlıyım Tom. Hem bu mahkeme kararı karşı gelemeyiz ki...

Annem yüzünü buruşturarak çatalını sesli bir şekilde tabağına bıraktı. Derin bir nefes verdim. Olacaktı, ben babamın yanına gidecektim. Onu çok özlemiştim. Kimse beni durduramazdı. NOKTA!

{~~~~} {~~~~} {~~~~} {~~~~} {~~~~} {~~~~}

Uçaktan çoktan inmiş siyah ortalama büyüklükteki bavulumu çeke çeke babamı arıyordum. Kafamı bir oraya bir buraya çevirerek bakarken bi yakışıklının elinde tuttuğu kartona baktım.

 ROSALİNE ROBİNSON

Yüzümde kocaman bir gülümseme oluştuğunda koşarak babamın, adı Sam, yanına gittim. Elimdeki siyah kalçalarıma kadar gelen belden kuşaklı siyah kaşe kabanı bavulumun üzerine koyarak babama sımsıkı sarıldım. Babam etkileyici ses tonunu kullanarak konuştu. Adamın bakışları çok güzeldi, gözlerinin içi gülüyordu resmen.

- Güzelim, bi an hiç gelmeyeceksin sandım. O annen olacak kadın kesin benim prensesimi göndermez diye düşündüm ama işte buradasın, yanımdasın.

Kafamı yana eğip yüzümde küçük bir gülümsemeyle, özlem dolu bir şekilde bakıyordum babamın gözlerine. Sonra sıkıca sarıldım. Kafamı omuzuna yatırıp kısık bir ses tonuyla konuştum.

- Seni çok özledim babacığım...

Babam bana sıkıca sarılıp saçlarımı okşadı.

- Bende seni özledim tatlım. Hadi gidelim, daha bizi bekleyenler var.

Biraz şaşırarak kollarım hala babamın boynundayken kafamı geriye doğru çekip, dudaklarımı büzüp, kaşlarımı çatarken hafif bir gülümsemeyle babama baktım.

- Kimler bizi bekliyor baba?

- Gidince görürsün.

Kafamı sağ tarafa çevirip aynı anda hem gülümseyip hem de sesli bir nefes verdim.

Hızla babam bavulumu aldı. Bende montumu giymeye çalışarak arkasından gidiyordum.

Babam bagaja bavulumu yerleştirdikten sonra arabaya benim yanıma bindi ve arabayı çalıştırıp sürmeye başladı.

{~~~~} {~~~~} {~~~~} {~~~~} {~~~~} {~~~~}

Arabadan inerken montumu giyiyordum, yanlış tespit giymeye çalışıyordum. Bir kolumu sokmuştum ama diğerini bulduramıyordum. Babam gülerek yanıma geldi ve montumu giymeme yardım etti. Teşekkür amaçlı babamın yanağına küçük bir buse kondurdum.

Geri çekildiğimde karşımda gördüğüm adamla hem çok şaşırmış hem de mutlu olmuştum. Bay Black, Alex'in babası David, gülümseyerek bana kollarını açmıştı. Hızla koşup boynuna sarılırken

-David Amcaa .

Diye bağırdım. Oğlu olacak o meymenetsizden beni çok korumuş, bana hep sevgiyle yaklaşmıştı. Geri çekilirken yüzümde kocaman bir gülümseme vardı.

- Seni çok özlemişim David amca.

- Bende seni çok özledim Rose, evine hoş geldin. 

David Amca'ya yapabileceğim en samimi şekilde gülümsedim. 

- En sonunda gelebildin kızım. Artık Alex'in dilinden kurtulduk. Bu son iki haftadır kafamızın etini yedi "ne zaman gelecek, ne zaman gelecek" diye.

Dediğinde yüzümdeki gülümseme hafif solar gibi oldu ama hemen kendimi toparladım. Beni bekleme amacını adım gibi biliyordum. Buralarda uğraşacak kimse kalmamıştı belli ki ve beyefendinin canı sıkılıyordu. Benim yolumu gözleme amacı kesinlikle buydu. Küçüklüğümüzde de olduğu gibi.

Babam bu kelimelerden sonra yüzü düştü, kafasını yere eğdi ve botlarının ucuyla yere delik açmak istermiş gibi bir hareket yapmaya başladı.

Sonra arkamdan bir boğaz temizleme sesi geldi. Bu oydu. Alex. Derin bir nefes aldım. Arkamı dönmeden bana nasıl bir bakış atıcağını biliyordum. Küçümseyici... Bu ruhsuz ve kötü bakışlara kendimi hazırlayarak arkamı döndüm. Gördüğüm şey bi an afallamama neden olmuştu. Ben bakışlarıının daha farklı daha kötü duygular barındıracağını zannediyordum.

Oysaki bakışlarında şunlar var gibiydi. ÖZLEM...

Mühür ° Mübrem (MÜHÜR SERİSİ 1. KİTAP) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin