New Friendship

1.2K 188 114
                                    

Masaya doğru ilerken bir ayağım ileri bir ayağım geri gidiyordu. Bu belayı başıma ben aldım ve atlatmanın en iyi yolunu bulmalıyım. Çocuklar bize gülümsemeyle karşılık verdiler. Lilia Finn'in yanağına hafif bir öpücük kondururken "Nasılsınız" dedi.
O öpücük... Kalbimi paramparça etmişti. Ama içimden bir ses bundan daha fazlasına maruz kalacağımı söylüyordu.

Elimden geldiğince rahat ve mutlu bir görüntü takınarak masaya oturdum. Tanrı'ya şükürler olsun ki Lilia yanıma oturdu ve böylelikle Noah'ya yan yana oturmak zorunda kalmadım. Çünkü bu zaten yüksek olan gerginliğimi daha da arttırırdı.

Noah "Çok hoş görünüyorsun Millie" diyince kıpkırmızı kaldığıma her iddiasına varım.

Finn ise Noah'ın bu sözüne kırkırdadı. Muhtelemen arkadaşının flört çalışmalarına gülmüştü ama güzel görünüyor olmam fikrini komik bulup bulmadığını da düşünmeden edemedim.

"Ah, teşekkür ederim Noah ve bu gömlek sana yakışmış" dedim

Hadi ama bu gömlek sana yakışmış ne kadar aptalca bir cümledir. Bu aptalca cümlemi yüzüme vurmak istercesine bacağıma tekme atan Lilia da daha havalı bir hale bürünmem için bana uyarıcı bakışlar attı. Ama açıkcası umrumda değildi. Tek istediğim bir an evvel bu gecenin bitmesiydi.

Noah gülümseyip "Teşekkür ederim, GAP'ten almıştım" diye kahkaha attı.
Kahkahası rahatlatmıştı. Farklı bir konum ve farklı bir zamanda Noah'ya harika bir çift olabilirdik aslında. Ama şuan durum farklıydı.

Sessizliğini koruyan Finn "acıkmış olmalısınız bayanlar, sipariş verelim mi?" Diye sordu. Lilia "ah harika olur" diyerek onu onayladı. Finn son derece havalı bir şekilde elini kaldırıp garsona işaret verdi. Saniyeler içinde yanımızda aksanından Fransız olduğu belli olan bir garson belirdi.

Finn bize özür dileyerek baktı ve "Üzgünüm ama bu gece hepimizin adına karar vererek 4 tane şefin spesiyalinden söylüyorum. Sorun olmaz sanırım?" dedi.

Bir yandan bu dominant tavrının ne kadar çekici olduğunu düşünürken bir yandan da beni kararsızlıktan kurtardığı için şükrediyordum. Onun tercihi olan bir yemeği yemek benim için bir onurdu.

"Harika olur" diye onayladı Lilia.

Ben de Finn'e bir gülümseme yollayarak onayladım. Centilmen bir tavırla hızlıca bana geri gülümsedi ve garsona dönerek "Dediğim gibi, 4 tane şefin spesiyalinden" diye tekrar etti.

Aklım bana o gülümseyişinde takılı kalmıştı. Gamzelerine ilk defa benim için kendilerini gösterdiler. Beni adeta büyülemişti. Ona koşulsuz bir şekilde aşıktım. Peki ya burada ne işim vardı şuan? Gözlerime sebepsiz yaşların Akın etmeye başladığını hissettiğim anda özür dileyerek masadan kalktım.

"Nereye gidiyorsun?" Lilia sordu.

"Lavabo" diye cevapladım.

"Ah ben de geliyorum" dedi.

Muhtemelen bunu da -kızlar birbirini tuvalete yalnız göndermez- kuralının bir parçası sandı ama yalnız kalmak istiyordum. Bunu ona söyleyemediğim için kendimi sakinleştirmeye çalışarak hızlı adımlarda lavaboyu aradım.

*Unicornları falan düşün Millie, yere düşen komik insan videolarını düşün, çikolata, pasta düşün ama ağlama* diye kendi kendime sayınmaya başladım. Lilia bana yetişmişti

"Nasıl gidiyor" diye sordu. Meraklı bakışları beni inceliyordu

"İyi, sadece midem bulanıyor" diye geçiştirdim. Oysaki hiç de iyi geçmiyordu.
O sırada Lilia rujunu tazelemeye başlamıştı. Aşık olduğum adamın dikkatini dudaklarına çekmek için rujunu tazeliyordu. Bu hastalıklı düşünceyi kafamdan uzaklaştırdım. Bana kalsa şuan ağlayıp etrafı dağıtırdım. Ama içimden bir ses, belki de vicdan dediğimiz şu zımbırtı, Lilia'yı üzmemem gerektiğini söylüyordu.

Always In My Heart (FİLLİE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin