Cookies

1K 201 70
                                    

Instagram @whitedarkks mesaj atın konuşuruz.💛✨😘

Multiye Bakmanız Şiddetle tavsiye edilir, editler kendi şahsıma aittir.

Sahilde oturup çaresizce ağlayarak Noah'ı bekledim. Önümde bir taksi durdu. Noah içinden bir şemsiye ile çıktı ve taksiciye beklemesini işaret etti. Koşarak yanıma geldi.
"Millie iyi misin" diye bağırdı. fırtınada sesini duyurabilmek için bağırarak konuşuyordu.

"Hayır" diye bağırdım yine aynı şekilde ve ona sarılarak ağlamaya devam ettim.

"Hasta olacaksın gel benimle" dedi. Yere fırlatmış olduğum sırılsıklam olan çantayı aldı ve bana sarılarak beni taksiye doğru götürdü. Taksici tam bu ıslak halimle taksiye binmekte olduğum için bana laf edecekti ki Noah ona hayatımda gördüğüm en korkutucu bakışı atarak susturdu.

Arabaya oturduğumda taksiciye evimin adresini verdi ve hemen bana sarılıp saçlarımın arasına bir öpücük kondurdu "Sorun ne Mills" dedi hayatımda duyduğum en narin ses tonuyla. Beni daha da incelediğinde üzerimde Finn'in ceketi olduğunu farketmiş olucak ki "Bu ceket..." diye başladı. Ama içinde bulunduğumuz bu durumda cümleyi tamamlamaması gerektiğini anlayacak kadar zeki bir çocuktu ve susmayı tercih etti.
Olanları ona anlatacak gücü bulmaya çalışıyordum. O sırada evin önüne geldik. Noah taksiciye haddinden fazla para vererek beni indirdi. Muhtemelen berbat ettiğim koltuklar için sus payıydı. Çantamdan evin anahtarını buldu ve birlikte içeriye girdik. Bu eve Lilia haricinde sadece iki arkadaşım gelmişti. Biri şuan da olduğu gibi Noah, diğeri ise... Finn'di.

Niall hemen üzerimdeki ceketi çıkartmaya yeltendi ama izin vermedim.

"Millie bırak şunu hasta olucaksın" diye çıkıştı ve zorla aldı. Kuruyacak şekilde bir sandalyenin üzerine astı.

"Sen git bir duş al, sakinleş. O sırada ben sana yemek hazırlayacağım ve şey eşyaları kullanmama izin var demi?" diye sordu. Yüzüne sevimli bir gülümseme yerleştirmişti.
Sesimin uzunca bir süredir ağladığım için çatlak çıkacağını bildiğimden başımla onu onayladım. Yüzümü ellerinin arasına aldı ve "Artık ağlamayı bırak, git sakinleş sonra her şeyi bana anlatacaksın" dedi.

Gidip duş aldım, hala şoktaydım sanırım. Daha bir hafta önce Finn buradaydı, bana ne zaman araba kullanmayı öğreteceğini konuşuyorduk. Şuan ise benim yüzümü bile görmek istemiyordu. Oysaki ben ona hiç bir şey yapmamıştım.

Duştan sonra odamda gittim ve giyindim. Saçlarımı kuruturken gözüme masamın üzerindeki günlüğüm takıldı. Finn'in bana inanmamasının tek nedeni bu lanet olası defterdi. Çığlık atarak defteri duvara fırlattım. Noah sesi duymuş olacak ki hemen koşarak üst kata gelmişti ve kapımı çalıyordu

"Millie umarım giyinmişsindir çünkü içeriye dalıyorum" dedi. Benden bir tepki gelmeyince içeri girdi. Yerde oturmuş defteri parçalamaya çalışıyordum. Hemen kollarını belime sardı ve beni ayağa kaldırdı. "Sakin ol güzelim, tamam sakin ol" diyordu.

Beni yatağın üzerine kadar çektikten sonra yanıma oturdu. "Bana anlatmak ister misin" diye sordu. Başımı göğsüne koydum ve her şeyi anlatmaya başladım. En ufak bir detay bile atlamadım. O gün Finn'i günlükle yakalamamdan başlayıp sahilde sağanak yağmurun altında gözyaşlarıyla kaldığım ana kadar...

Noah şok olmuştu. Yapacak bir yorum aradı ama bulamadığı ortadaydı.

"Finn'le konuşmamı ister misin" dedi

Hayır anlamında başımı salladım. O sırada burnuma tuhaf bir koku geliyordu. "Burası bir değişik kokuyor Noah" dedim burnumu çekerken

"Kahretsin kurabiyelerim!" Diye bağırmasıyla aşağı kata koşması bir oldu. Hemen arkasından koştum. Merdivenleri ikişer üçer atlayarak mutfağa ulaştı. "Millie lanet olsun senin yüzünden kurabiyelerim yandı" diye yakındı. Bu hali beni güldürmüştü.
Kurabiyeleri fırından çıkarmasına yardım ettim. Gayet güzel görünüyorlardı. Sadece arkadaki 6-7 tanesini kurban etmiştik. O 6-7 kurabiye adeta kömüre dönmüştü ama geri kalanı hala iş görüyordu. Noah marketten içecek bir şeyler almaya gittiğinde ben de akşam yemeği için köri soslu makarna yaptım. Bir yandan da masayı hazırladım.
Noah eve geldiğinde "oh, mis gibi yemek kokuyor" dedi. Elindeki poşetleri mutfağa getirdi. Poşettekileri çıkarttım, kola, 2-3 çeşit cips ve film?

Bir yandan kendi yaptığı kurabiyelerden ağzına atarken bir yandan da "Komedi filmi güzel gider diye düşündüm" dedi.

Bu çocuk insanın sahip olması gereken en harika arkadaştı.

Masaya oturup yemeğimizi yerken bir anda çatalımı bırakıp "Noah çok teşekkür ederim" dedim.

"Aslında fırında 5 dakika daha az dursaymış daha iyi olurmuş ama yine de rica ederim" dedi elindeki kurabiyeyi analiz edercesine incelerken.

"Kurabiyeden bahsetmiyorum şapşal" dedim gülerek. Ve "Bugün yaptığın her şey için" dedim daha ciddi bir ifadeyle.

"Bu körili makarna harika bir teşekkür yolu oldu şahsen" dedi ve boş tabağını kaldırarak işaret etti. Ona bir tabak daha koydum. Sessiz bir yemek olmuştu çünkü ikimiz de ne konuşabileceğimizi bilmiyorduk. Benim aklım hala Finn'de ve Lilia'nın kazanmış olduğu zaferdeydi. Yemek bitince Noah tabağını masadan kaldırıp makineye koydu. Birlikte sofrayı topladıktan sonra cipslerimizi alıp film izledik. Gerçekten çok komik bir filmdi. İtiraf etmeliyim ki bana çok iyi gelmişti. Sadece film değil, genel olarak bu akşam. Eğer evde tek başıma olsam muhtemelen kafayı yerdim.
Saat 23:30 gibi Noah "Artık gitsem iyi olacak" dedi.

"Noah.."

"Efendim?"

"Bu gece burada kalır mısın? Annem evde değil ve şey.. Ben korkuyorum. Sen benim odamda uyursun ben de annemin odasına geçerim" dedim utanarak. Gitmesini hiç istemiyordum ve burada kalmasına gerçekten ihtiyacım vardı.

Always In My Heart (FİLLİE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin