Hurricane

995 204 61
                                    


Sizden isteğim var arkadaşlar bu hikaye bittiğindee kitap ile ilgili Videolar yapabilir misiniz? Sizin yapmanızı istiyorum bana linkini gönderin bende beğendiğimi tanıtım videosu olarak paylaşacağım💛✨

Ashton ve Amelia ziyaret edeli 1 hafta olmuştu. Burada bulundukları ikinci günü evde sohbet edip anılarımızı konuşarak geçirdik. Sonrasında ise mümkün olan en kısa zamanda tekrar gelme sözüyle birlikte evden ayrıldılar.

Onun dışında çok farklı bir hafta geçirmedim. Lilia ile yeni çıkan romantik komedi filmine gitmemiz haricinde o haftasını çoğunlukla Finn ile geçirdi.

Bugün ise benim için çok önemli bir gündü. Babamın ölüm yıl dönümü. Sabah yatağımdan kalkıp hazırlandım. Annemle birlikte mezara doğru yola çıktık. Annem konuşacak bir şeyler aramasına rağmen ben hep sessiz kalmayı tercih ettim.
Mezara geldiğimiz zaman genellikle üstünü örtmeyi başardığım o yangın yine ciğerlerime akın etti. Çok bariz bir acıydı bu. Alışamayacağınız türden. Üzerinden ne kadar zaman geçerse geçsin. Ne kadar merhem sürmeye çalışsanız bile açık kalan bir yaraydı.

Günlük hayatta içindeki boşluğa rağmen dayanacak gücüm oluyor gibi hissediyorum. Alıştım sanıyorum. Ama buraya gelip de önümdeki bir avuç toprağın altında yatarken içimden etrafı bertaraf edip babama sarılmak onu öpmek geliyor.

Sanki saçımı okşayıp "iyi ki geldin kızım, seni çok özledim" diyecekmiş gibi. Tamam diyorum, tamam babam öldü. Ama onu bir daha ne zaman göreceğim? Yani ne zaman geri gelecek? İşte bu soruların cevabı insanı o yangına tekrar ittiren şey.

Hissettiğim şey şu ki, ben sadece babamı değil, hayatta beni gerçekten seven tek insanı kaybettim.

Gözyaşlarım yanaklarımı yıkarken babamın toprağını suladım. Annem son derece soğukkanlı duruyordu. Nasıl bu kadar kalpsiz olmayı başardığını merak ediyorum doğrusu. Ama onunla kavga ediceğimiz en son yer babamın mezarı. Onun için susmayı tercih ettim.

Sanki onun saçlarını okşarmış gibi toprağını okşadım. Çok yalnızım baba, sen olmadan etrafındaki her şeye rağmen çok yalnızım.

Özür dilerim, benim suçum. Sen asla bir salıncaktan daha değerli olamazdın. Bir çocuğun en nefret ettiği yer park olabilir mi? Olabilirmiş demekk i. Gerçekten çok özür dilerim. Kızını affedebilecek misin?

Annem elini omzuma koyup eve gitmeyi önerdi. Elindeki bir buket çiçeği de mezarın başına bıraktı. Bir yanım burada kalmak isterken bir yanımda buna daha fazla dayanacak gücüm olmadığını söylüyordu. Onu onaylayıp arabaya doğru ilerledim. Hala arkama bakıp duruyordum. Onu burada yapayalnız bıraktığımıza inanamıyorum. O güne döndüm. Onu ilk defa oraya koydukları güne. Ne yaptıklarını anlayamamıştım. Annem ağlıyordu ve korkarak ona sordum. Cevap vermedi. Üzerine toprak atmaya başladıklarında "ne yapıyorsunuz siz" diye bağıracak gücüm olmuştu. Zavallı kız diyordu etrafımdakiler. Henüz altı yaşındaydım ve oraya girenin bir daha çıkamayacağını, gidenin dönmeyeceğini idrak edemeyecek kadar küçüktüm.
Nihayet eve ulaştığımızda yastığıma sarılıp yatağıma uzandım. Ağlamıyordum, ama yaşam belirtisi verdiğim de söylenemez. Boş boş duvarlara bakıyordum. Bu acıya alışmış olmam gerekirdi belki, ama çok güçsüzdüm. Bunu kaldıramayacak kadar güçsüz...

Sonra telefonum titremeye başladı. Arayan Lilia'ydı. Cevap vermedim. Bu sefer de mesaj attı

"Yarım saate sendeyim, hazırlan sahile gidiyoruz"

Ona istemediğimi belirten bir mesaj attım ama annemi aramış olacak ki annem kapıda belirdi ve bana Lilia'yla gitmemi söyledi. Ona bu noktada hayır demek acıyla yaşamayı öğrenmek ile nasihatler dinlemek demek oluyordu. Onun bu konudaki fikirleri duymak istediğim en son şey olduğu için onaylayıp kalktım.

Sıcak bir duşun beni rahatlatması umuduyla duşa girdim. Orada ne kadar kaldığımı bilmiyorum. Çıktığımda Lilia gelmişti. Ona eskisi gibi en yakınım gözüyle bakamıyordum. Orada beni bekleyen kişinin Noah olmasını istediğimi farkettim. Belki de Lilia'yı atlattıktan sonra Noah'ı aramalıydım.

Gidip üzerimi değiştirdikten sonra aşağıya Lilia'nın yanına indim. Önce bana sıcak bir şekilde sarıldıktan sonra "hadi çıkalım" dedi

Sahilde bir Cafe'ye oturmuştuk. Özellikle babamla ilgili konuyu açmak istemediği için okulla ilgili dedikodu yapıyordu. Malum Iris salağı ve yeni sevgilisinin ne kadar uyumsuz olduğu, okulun geleneksel partisinin yaklaşması, benim yaklaşan doğum günüm ve bunun gibi konular konuştuktan sonra konu kaçınılmaz bir şekilde Finn'e geldi. Son bir hafta neler yaptıklarını falan anlattı.

Sonrasında ise bana birşey itiraf etmek istediğini söyledi.

"Matt'i biliyorsun değil mi?" dedi

"Evet?" diye onayladım sorgulayan bakışlarla

"Aslında iki gündür onunla konuşuyoruz ve harika biri" dedi

Ağzım açık kalarak "nasıl yani?" dedim. Nereye varmaya çalıştığını anlamıyordum

"Gayet anladığın gibi" dedi gülerek

"Finn?" diye sordum

"Iyi çocuk, ama birlikte olmak istediğim erkek terimine biraz uzak. Yani anlarsın ya Finn'den ayrılmıyorum sadece biraz heyecan yaşamak istedim diyelim" dedi çapkın bir gülümsemeyle.

Bu uzun zamandır beklediğim ve kopması heran mümkün olan fırtınanın başlangıcını oluşturuyordu. Yanılmamıştım ve bu fırtına ikimizin arkadaşlığının sonuydu. Hatta fırtına lafı az kalırdı. İçinde bulunduğumuz dakikalarda kopacak olayın adı... Kasırgaydı.

Irıspı Lilia🖕

Always In My Heart (FİLLİE)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin