Medya: Fools (Rm&Jungkook)
"Ay vallaha çok mutluyum! Sonunda kızım kız kıza, kız gibi bir yerlere gidiyor!" Gözlerimi arkamda elbisemin fermuarını çeken anneme çevirdim. İlk defa bir partiye gidiyordum evet ama bu kadarı da fazlaydı!
"O ne demek anne ya?! Cinsiyetim kız ama sen bana sanki önceden erkekmişim gibi davranıyorsun!"
"Hişt! Anneye ses yükseltilmez! Aman neyse bugün çok mutluyum sen bile bozamazsın bunu."
Uzun bir of çekip aynadaki kendime baktım. Uzun pembe ve kabarık olmayan, üzeri taşlarla süslenmiş elbise ile sanki ben, ben değildim...
Ben her günümü kot pantalon, gömlek ve converse ile geçiren bir kız olarak bunlara alışık değildim. Benim göbek adım bile kız olmayan kızdır... iki göbek adım var diğerini karıştırmayın.
"Sıra geldi makyaja!"
"Ay anne ya ne gerek var! Krem yeter bana" gözlerini öyle bir kıstı ki bir an lazer ışınları çıkaracağını ve beni yok edeceğini sandım.
Yüzüm aynaya ters gelecek şekilde oturdum ve gözlerimi kapattım. Yüzüme değer hee fırça darbesi ile daha da tedirginleşiyordum.
Birkaç dakika daha annem yüzüme uğraştıktan sonra dudağıma pespembe bir ruj sürdü. Sanırsın cumhurbaşkanı geliyor.
"Sanırım hazırsın ama hmm galiba... tamam buldum."
Odamdan koştura koştura çıkarken arkasından bakakaldım. Büyük ihtimalle makyajla bambaşka boyutlara geçmiş yüzümü tavana çevirdim.
"Tanrım bugün iyi geçerse söz veriyorum her dersten 100 soru çözeceğim."
Annem yine bir çırpıda içeri girdi. Elinde büyük ihtimalle yarım asır öncesinden kalma bir çift pembe topuklu ayakkabı vardı.
"Kaçıncı Elizabeth' ten kalma bu?"
"Öyle deme! Bu benim mezuniyet törenimde giydiğim ayakkabı. Ah ah ne günlerdi..."
"Evet o zamanlar mamutlar bile yaşıyordu." Kafama denk gelen bir pofuduk terlikle başımı tuttum. Pofuduk olduğuna bakmayın 40 numara...
"Ne dedim ben ya?" Yüzünü buruşturup baştan aşağı süzdü beni.
"Güzel gözükmesen göstermiştim ben sana ama yapmayacağım." Sandalyeden yavaşça kalkıp aynaya yaklaştım. Güzel olmadığıma adım gibi emi-
"Anne!!! Bu kim???"
"Halamın oğlu"
"Bu ben miyim?"
"Senle uğraşamayacağım. Ayakkabını giyin ve git. Abin dershanededir şu an." Sesinin tonundan kırıldığını anlayabiliyordum. Geri döndüğüm zaman gönlünü almam gerekecekti. Şimdi yapamazdım çünkü şu lanet rujun lekesi yüzüne bulaşırdı.
Toplulukları ayağıma geçirip askılığa ilerledim. Ne olur ne olmaz ince bir hırka aldıktan sonra ayakta kalma savaşı vererek-evet ilk defa topuklu giyiyorum- kapıya ulaştım.
"Ben çıkıyorum!" Bir süre bekledim ama ses gelmedi. Onu kırmış olmalıydım. Kafama güzel bir tane geçirip sonunda evden çıktım.
¦●¦○¦●¦○¦●¦○¦●¦○¦●¦○¦
"Bizimle takılmayacağına emin misin?" Gözlerimi büyük disko topundan ayırıp oldukça süslü giyinmiş So min'e çevirdim.
"Evet. Eminim, siz eğlencenize bakın."
"Sen bilirsin. Gelin kızlar gidelim." Yanımdan ayrılan So min arkadaşlarıyla ters yöne giderken ben üzerimde olan tonla bakışa aldırmamaya çalışarak köşedeki boş olan koltuğa ilerledim. Geldiğimden beri herkes bana bakıyordu ve bu çok rahatsız ediciydi. Keşke Taehyung burada olsaydı...
Taehyung böyle partileri sevmediği için teklifimi reddetmişti. Min ji'yi telefonlar aradığımda arkadan gelen annesinin bağırma sesi ile ev işleriyle ilgilendiğini anlamıştım. Yalnızdım ve bir sürü bakış altında yiyiliyordum iyi mi?
Aklıma takılan 'Jimin nerede?' Sorusu ile bakışlarımı etrafta gezdirdim. Saçı sarı olan bütün çocuklara tek tek bakarken asi çocuğumuz Yoongi gözüme battı. O yine herkesten farkını ortaya koyarak takım elbise değil, kot pantalon ve deri ceket giymişti. E tabi doğal olarak kızların da dibi düşmüştü. Yerimden yavaşça kalktım -yoksa elbise yırtılır falan- ve o tarafa yürüdüm. Beni daha yolun yarısına gelmeden farkeden Yoongi kızlardan dolayı sinirli olan suratını gevşetti. Çocukluktan beri beni tanıdığı için doğal olarak şaşırmıştı ama kendine yakışır bir şekilde şaşkınlığını gizledi.
"Sanırım bu partinin Külkedisi belli oldu." Etrafındaki kızları iterek bana sıkı sıkı sarıldı. Bu aralar okulu fazla astığı için onunla görüşemiyordum.
Elleri hala bana bağlıyken kızların yüz ifadelerini tınlamayıp kulağıma fısıldadı.
"Dur tahmin edeyim annen yüzünden bu haldesin dimi? Bende neden tüm erkekler tek noktaya odaklanmış diyordum."
"Doğru tahmin..." benden ayrılıp şöyle bir süzdü. Gülüşü her saniye yüzüne yayılırken bende gülümsememe engel olamadım.
"Özlemişim cidden seni. Bu arada koruyucu meleğin nerede?"
"Taehyung gelmek istemedi. Biliyorsun pek sevmez böyle ortamları."
"Sende sevmezsin aslında... söyle bakalım külkedisi, hangi rüzgar seni buraya attı?"
"Söylemek için pek te uygun bir zaman değil. Biliyorsun birazdan herkes eşi ile dansa kalkacak. Eş demişken senin eşin kim?"
"Kimse... buraya davetsiz misafirim ve birazdan da gideceğim. En azından senin dansını görüp öyle gideyim dedim."
"Ve bu kararı 2 saniye önce verdin." Diş etleri gözüme gözükürken kulaklara ulaşan romantik müzik ile herkes ağzını kapattı. Bu sessizlikte telefonum titreşince gelen mesaja baktım. Kalbim hızlanmıştı.
Bay Egoist:
Hazır mısın prenses?
Ha bu arada partiden sonra o adamla beraber takılmanın cezasını vereceğim sana.Gözlerim heryerde onu ararken dans pistinin ortasına geldiğimin farkında bile değildim. Etrafımda ki çiftler görüş açımı engellerken etrafın bulanıklaşmaya başladığını farkettim. Deli gibi bir o yana bir bu yana koşuyordum. Yoğun alkol kokusu ciğerlerimi ele geçirmişti ve her saniye görüş açım sisleniyordu. Üstelik elbisem uzun olduğundan tutup kaldırmak zorundaydım.
İleride çiftleri yarıp geçen bir silüet belirdiğinde gözlerimi kıstım. Neden birden kör olmuştum? Neden başım ağrı-
Hatırladığım son şey herkesin yüksek sesle konuştuğu zaman gözüme oldukça bulanık gözüken belirsiz kişiydi...saçları... sarıydı?
✴✴✴
Medya'ya koyduğum tüm şarkılar beğendiğim ve tavsiye ettiğim şarkılardır. Dinlemenizi öneririm.
✴
Bts ile kalın~♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ölüme 30 Gün
FanfictionDaha lise son öğrencisi olan Micha basit bir baş ağrısı sandığı hastalığıyla hastaneye gider. Gittiği gün hastaneye çok bulaşıcı ve ölümcül bir hastalık taşıyan bir hasta yatar. Birden tüm hastanenin karantina altına alınmasıyla olaylar da başlar.