↪ 27 Gün ↩

223 28 12
                                    

Medya: Dear No One (Jungkook)

"Micha aç kapıyı!"

"Çık git kapımdan Jungkook!" Yarım saattir Jungkook kapımı çalıp duruyordu ve benim burama kadar gelmişti.

Dün sinirle odama geldikten sonra Jungkook'un eşyalarını kapının önüne koydum ve kapıyı kilitledim. O zamandan beri de odamdan çıkmadım.

"Sinirlisin anlıyorum ama bizim yapabileceğimiz birşey yok."

"Sadece yalnız kalmak istiyorum!"

"Dün yeterince yalnız kalmadın mı? Gece kapının önünde yatmaktan sırtım nasıl bir hal aldı haberin var mı?" Yerimden kalkıp kapıya yöneldim. Bedenimi saran suçluluk duygusu yüzünden kötü hissediyordum. Adam resmen benim yüzümden dün kapı önünde yatmıştı.

Kapıyı açığım sırada Jungkook beni iterek içeri girdi ve kapıyı kapattı ben daha ne olduğunu anlayamamıştım ama o çoktan azarlama moduna geçmişti.

"Ne oldu dün?!" Onu ilk defa bu kadar kızgın görüyordum. Yutkundum ve gözlerimi yerdeki herhangi bir noktaya sabitledim.

"Çok sinirlenmiştim b-ben..."

"Sinirlenince herşeyi yapamazsın Micha! Buradan çıktıktan sonra senden şikayetçi olabilirler!" Başımı salladım. Dudaklarım birazdan kanamaya başlayacaktı çünkü çok sert ısırıyordum.

"Ben hallettim bir şekilde. Zaten kadın ruh hastası mıymış neymiş."

"T-teşekkür ederim... ve özür dilerim... dün çok sinirliydim." Gözlerimi onun yüzünde gezdirdim. Biraz yumuşamış gibiydi.

"Birdaha asla böyle bir olay olmayacak tamam mı?"

"Siz nasıl isterseniz."

"Resmi konuşma, gıcık oluyorum." Hafiften tebessüm ettim. Yaptığım büyük bir yanlıştı ama o an cidden kontrolden çıkmıştım.

"Jungkook... gerçekten kapının önünde mi yattın?" Birlikte kantine doğru yürüyorduk. Elleri cebinde, gözleri ilerideydi.

"Tabiki hayır, doktorlar için ayrılan dinlenme odalarında kaldım."

"Yah! Bana yalan söylediniz!" Koluna sert bir tane geçirince gülümsedi ve saçlarımı karıştırdı. Ne yalan söyleyeyim normalde hoşlanmazdım bundan ama o yapınca hoşuma gidiyordu.

Kahvaltımızı ediyorduk. O çatalı ile domateslerin yerini değiştirir iken bende onu izliyordum. Hala farkına varmamış olması büyük şanstı -ki bu da benim işime geliyordu- ah! Ben ne diyorum?! Kendine gel Micha!

"Buradaki 3. Günümüz değil mi?"

"Hı hı"

"Jungkook?"

"Hm?"

"Hala kızgın mısın bana?"

"Hayır."

"O zaman neden moralin bozuk?"

"Hiç... hastalarımızdan biri ile sorun yaşadım o kadar." Dudak büktüm. Doktorlar ve hastalar arasında çok fazla kavga yaşandığını duymuştum. Burada kimin haklı olduğuna karar veremezdim ama onu neşelendirebilirdim.

Masada telefonlarımızdan başka birşey bulunmadığı için düşünmeye devam ettim. En sonda aklıma saçma sapan bir yeteneğim geldi.

"Jungkook bak sana ne göstereceğim?" Çenesini eline yaslayıp bana baktı. Tabağımdaki son zeytini aldım. Çatalımın batırma kısmı bana gelecek şekilde çevirdim. Zeytini de sap tarafının ucuna yerleştirdim. Kısacası zeytini zıplatıp ağzıma isabet ettirmeye çalışacaktım.

Ölüme 30 GünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin