3. Bölüm *düzenlendi

11.9K 492 78
                                    

Duyduğum şeylerin şokunu atlatamadan Meriç abimin yanıma kadar gelip beni kenara çekmesiyle kendime geldim. Bir yerime bir şey olmuş mu diye bakıyordu. Ben ise resmen donmuş bir şekilde o adamın dediklerini düşünüyordum.

"Kardeşime hem benden bahsetmediniz hem de yaptığım işten, öyle mi? Bunu önceden konuşmuştuk Rüzgar, her şey benim istediğim gibi ilerleyecekti."

Bunları diyen adam bana endişeli bir şekilde bakarken ben de ona kaşlarımı çatarak baktım. Kim oluyordu da o sözleri söyleyebiliyordu? Olayın aslı neydi?

Yerde kırılan vazo kardeşlerimin umrunda bile değildi ama biliyordum ki, babam bunu fark ettiğinde hiç iyi şeyler olmayacaktı.

Herkes birbirine bakarken bu konuyu şu an burada açmanın herkes için daha iyi olacağını düşündüm ve sorumu sordum.

"Bu adam kim?" Bir elimle onu göstererek sorduğum soruyla herkesin bakışları Rüzgar abime dönmüştü. Onun ağzından çıkacak tek kelimeyi beklerken o adamın konuşmasıyla bakışlarımız ona dönmüştü.

"Bana Demir abi diyebilirsin." Başını eğdi, düşünür gibi bir hali vardı. Bir süre sonra başını kaldırdı ve herkese teker teker baktı. Gözleri en son bende durdu. "Abinim ben senin. Bu zamana kadar bilmediğin için diğer kardeşlerin adına ben özür diliyorum senden."

Bu tarz konuşmasına şaşırıp kalmıştım. Bir tane daha abimin olmasını şimdi öğrenmem ağır gelmemişti bana. Bunu diğer kardeşlerimin bilip benden saklaması zoruma gitmişti.

Sinirlerime hakim olamadım ve malesef biraz sesimi yükselterek konuştum. "Siz nasıl insanlar olmuşsunuz böyle? sizi tanıyamıyorum, keşke hiç kardeş olmasaydık." Ne dediğimi bilmeden konuşurken Rüzgar abimin yanağıma attığı tokatla başım sola doğru düşmüştü. Saçlarım yüzümü kapatırken, bir de bunların üstüne onun hakaretlerine maruz kalmıştım. "Çeneni kapat ve önce kardeşlerinle nasıl konuşulacağını öğren. Kimse keyfi için seninle ilgilenmiyor. Meriç sana acıdığı için ilgili davranıyor. Kuzey ise anneme benzediğin için sana düşkün. Bende onun tam tersi, anneme benzediğin için sana öfkeliyim. Kirpiklerine kadar nasıl ona bu kadar çok benzeyebilirsin aklım almıyor. Sinirimi bozuyor her hareketin."

Yanağımı tutarak hepsinin yüzüne baktım, gözlerimden akan yaşları durduramıyordum bile. "Keşke bana bunu daha önceden söyleseydin abi, değişirdim senin için." Meriç abim ve Kuzey başlarını eğip sanki Rüzgar abimin dediklerini kabul etmiş gibi davranınca arkamı döndüm ve evden çıkarak nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Sırt çantam hâlâ sırtımdaydı, içinde beni dağ evine götürebilecek miktarda para olmalıydı. Bunun bilincinde olarak yine taksi durağına doğru yürümeye başladım. Biraz uzaktı fakat kendimi dağ evine atana kadar bana rahat yoktu.

-

Çantamdan çıkardığım yeterli miktardaki parayı taksiyi süren yaşlı amcaya uzattım ve beni buraya kadar bıraktığı için teşekkür ettim. O da bana tebessüm ederek karşılık verirken arabadan inerek önüne kadar geldiğim dağ evine yürüdüm. Kapkaranlık görünüyordu etraf. Bu beni biraz korkuttuğu için telefonumun fenerini açtım ve geri kalan yolu öyle yürüdüm. Kapının önüne geldiğimde her zaman anahtarı koyduğumuz yere, büyük saksının altına baktım. Tahmin ettiğim gibi buradaydı, hep burada olurdu.

Anahtar ile kapıyı açıp eve girdiğimde, uzun süredir buraya gelinmediği için kötü bir kokuyla karşı karşıya kaldım. Hızlıca salondaki pencereleri açtım ve yukarı, buraya geldiğimde kaldığım odaya çıktım. O odanında canımını açtım ve yatağa oturdum.

Yanağım hâlâ sızlıyordu. Bu ondan yediğim ilk tokat değildi ama Meriç abim ve Kuzey tarafından bu şekilde karşılanmak canımı daha çok yakmıştı. Rüzgar abimin benden anneme benzediğim için nefret etmesine diyecek bir şeyim yoktu zaten. Bu zamana kadar beni sevmesi için çabalamıştım ama bundan sonra öyle yapmayacaktım. Her şeyi akışına bırakacaktım.

Oturduğum yerden kalktım ve dolabıma giderek bir pijama takımı aldım. Üzerimdekilerden kurtulup onları giydikten sonra aşağıya indim ve açtığım bütün camları kapatıp dış kapıyı kitledim. Aç olduğumu hissettiğimde bu tuhaf sessizliğin içinde mutfağa ilerledim. Kendime bir bardak süt doldurup bir tabağa 2 tane çikolata parçacıklı kurabiye koydum, bunlar en sevdiklerimdi. Ama tabi paketin üstünden son kullanma tarihine bakmayı da unutmamıştım. Geçmesine 1 ay kaldığını görünce de bir şey olmayacağını düşünerek tabağımı ve sütümü alıp odama gittim.

Odama geldiğimde tabağımı ve bardağımı komodinin üstüne koydum. Üzerimi değiştirmeden önce sırtımdan çıkardığım çantamı alıp içinden telefonumu çıkardım. Taksideyken de defalarca aramışlardı beni, ama sadece sessize alıp sadece Doruk'a iyi olduğumu belirten bir mesaj atmıştım. Sadece ona güveniyordum, sanki yanımdaki tek kişi oymuş gibi hissediyorum.

Bir kurabiyeyi yemeye başlarken, aynı zamanda da sosyal medya hesaplarıma bakınmaya başladım. Kafa dağıtmaya ihtiyacım vardı. Arkadaşlarımın paylaştığı fotoğrafları beğenirken onları ne kadar çok özlediğimi fark ettim. Yakın zamanda onlarla bir buluşma ayarlamayı aklıma yazdım. Tam bu sırada gelen mesajla düşüncelerim anında dağıldı, elimdeki bardağı eski yerine bırakırken sadece gelen mesaja odaklandım.

"Yarın 17.00'da, gelmeyi unutma."



-mens



Erkek Lisesindeki Tek Kız (Düzenleniyor)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin