Karanlık

6.1K 310 52
                                    

Ne oldu, nasıl oldu hiç birşey düşünemiyordum. Bana iyi gelen sevdiğim adam bir kaç metre ilerimdeki odada can savaşı veriyordu. Onu koruyamadığım için tüm suç benimdi bu yüzden kendimi asla affetmeyecektim. Ama bunun intikamınıda alacaktım. Onu bu hale sokan herkesle tek tek uğraşıp, daha beter hale gelmelerini sağlayacaktım. Gözümden akan yaşı hızlı bir hareketle silerek elimde kurumuş kan lekesine gözlerimi diktim. Hastaneye gelene kadar çok fazla kan kaybetmişti ve ben psikologumun verdiği ilaçları kullandığım için ona kan veremiyordum. Herşey benim için boka sarmıştı. Akan burnumu çekip, kelepçeli ellerimi saçlarıma geçirerek başımı eğdim tekrar kaç saat geçmişti ondan bile emindim. Fakat ameliyathaneye girip, çıkan hemşireler dışında başka bir olay olmuyordu. Kalbim tuhaf bir acı ile kendini belli ettiğinde kapıdan çıkan doktor seri bir şekilde ayağa kalkmamı sağlamıştı. Nasıl olduğunu soracağım sırada sesimin kilitlenmesi ile öylece ayakta kalakalmıştım. Beynim 'yine mi' diye isyan ederken daha fazla göz yaşı döküp, işaret dili ile karşımdaki doktora nasıl olduğunu sormaya çalıştım. Beni anlayarak elini omzuma koyup hafifçe sıkmıştı. Ne kadar perişan göründüğümün oda farkındaydı.

"Bu kadar üzülme evlat.. Merak etme ameliyat sayesinde kritik durumu atlattı. Ama genede 24 saat yogun bakımda tutup, uyanmasını beklememiz gerekiyor.. Uyanması için dua etmekten başka yapacak hiçbirseyimiz yok."

Tekrar omzumu sıkıp, yanımdan ayrıldığında artık beni taşıyamayan dizlerimi serbest bırakmıştım. Onun beni bırakması canımı çok yakmazdı ama ölmesi beni de ölüme sürüklerdi.

"Al bunu iç.. Ve artık kalk gitmemiz gerek."

Gardiyanın uzattığı suyu sadece elime alarak onun beni kaldırmasına izin verdim. Hastaneye beni neden getirdiklerini bilmiyordum. Çünkü normal şartlarda beni dışarı çıkartmamaları gerekiyordu. Bunun nedenini sonradan öğreneceğime dair aklıma not yazarken yanımdaki gardiyanı durdurup, kuruyan dudaklarımı yaladım. Bana 'bir sorun mu var' der gibi bakış attığında elimi boynuma atıp, kuş sembollü kolyeme ona uzattım. Yan tarafta duran hemşire bekleme yerinden kalem ve kağıtta alarak yazmaya başladım.

"Lütfen bunu ona ver. Böylelikle yanında olduğumu hissedebilir belki."

Gardiyan yazdığımı okuyup, acıyla gülerek başını salladı. Onun Furkanı ne kadar tanıdığını gercekten merak etmeye başlamıştım. Ama şuan önemli olan o itlerden alacağım intikamdı. 

---------

Sonunda beni odama tıkdıklarında etrafa bakıp, onun yatağına doğru ilerledim. Elim yedek tulumunda ve yastığında gezinirken başımı iki yana sallayarak hızlıca geri çekildim. O ölmüş gibi davranamazdım en yakın zamanda yanıma geri döneceğine emindim.

"Serbest zaman!"

Dışarıdan gelen sesle açılan kapıma gözlerimi dikip, derin bir nefes aldım. Herkes beni konuşamadığım için küçük görüyordu. Tecavüze uğradığım için ezik ve güçsüz olduğumu sanıyorladı. Fakat ben hiçde tahmin ettikleri gibi birisi değildim. Içimde 3 yıldır büyüttüğüm karanlık tarafım çıkmak için zaman kolluyordu ve işte o zaman tam da şu andı.

"Efe! Endişeden delirecektim. O nasıl iyi mi? Bir şey söyle! KONUŞSANA SİKİK HERİF!"

Uğur'un ağlayarak bana sorular sorması ve göğsüme geçirdiği yumruklar içimdeki öfkenin daha da yanmasına sebep oluyordu. O it sadece benim değil sevdiğim iki adamında bir şekilde canını yakmayı başarmıştı. Karşımdaki bedenin ellerini sıkıca tutarak sakinleşmesi için bir süre bekledim. Tekrardan dilsiz olduğumu anlaması için bir şey yapmama gerek yoktu. Elime aldığım not defterinden olan biteni anlamış gibi görünüyordu. Not kağıdına yazdığım şeyi ona uzatıp, doktorun bana dediği herşeyi onunda okumasını izledim. Başını iki yana sallayıp, bana sıkıca sarıldığında bende karşılık vererek ona sarılmayı sürdürdüm. Bir süre ardından sakinleşerek kendine geldiğinde aklımda oluşturduğum planı uygulamak için ayaklanarak dışarı adımladım.

"Nereye gidiyorsun?"

Bana seslenen Uğura bakıp, gözlerimi ondan bir süre boyunca kaçırmaya başladım. Eğer ona ne yapacağımı söylersem muhtemelen bana engel olucaktı. Ya da oda yardım etmek isteyip, kendini belalı bir işin içine sokucaktı. Bir süre daha böyle durursam bir işler çevirdiğimi anlayacağı için elimi hızlıca penisime yerleştirdim. Bana şaşkın gözlerle bakan beden ne yapacağımı anladığında aptalca sırıtarak bir kaç adım yanıma ulaştı.

"Dergi getirmemi ister misin?"

Başımı iki yana sallayıp, zoraki bir şekilde gülerek hızlı adımlarla alt kata ulaştım. Uğur'u şüpheye düşürmemek için düştüğüm durum kendimden tiksinmeme sebep olmuştu fakat genede onu bundan uzaklaştırdığım için fazlaca mutluydum. Ağır olmayan adımlarım bilindik yere geldiğinde son derin nefesimi alıp, kapıyı oldukça hızlı bir şekilde ittirmiştim. Atakan ve tayfası sohbet edip, gülerken beni farkettiklerinde daha çok gülmeye başlamışlardı.

"Birileri yürek yemiş anlaşılan."

Gözlerimi Atakan itinin gözlerinden ayırmazken yan tarafında duran adama göz kırpıp, omzuna elini koyarak beni göstermişti.

"Sen kullanılmış delik sevmezsin ama elimizde bu var Yavuzcum."

"Bize delik olsun yeter abi."

Midemi bulandıran konuşmaları son bulmuşken Yavuz denilen azgın piç bana doğru adımlamaya başladı. Içimden kendime yapabileceğimi tekrarlayıp, Furkanı düşünerek karşımdaki adama hızlı bir yumruk savurdum. Adam benden bu gücü beklemiyor gibi şaşırıp kalırken sırıtarak bana şaşkınlıkla bakan Atakan'a  gözlerimi çevirdim. Yerden kalkan adam bana tekme atacağı sırada ayağını tutarak ters çevirip tüm kuvvetim ile dizine ikinci bir yumruğumu geçirmiştim. Yavuz denilen piçten gelen acı inlemeleri benim daha çok gülmemi sağlarken kırılan ayağını ellerim arasından bırakıp, Atakanın yanına doğru adımlamaya başladım. Tuhaf bakışları hoşuma gidiyordu çünkü bu bakışında tamamen bir korku vardı. Artık Atakan benden korkuyordu ve korkmasıda gerekiyordu.

-----

Yeni bir sabahın ışıkları tüm odayı yavaş yavaş sarmaya başladığında elimde olan kağıtları kenara bıraktım. Tüm gece uyuyamamış ve Furkanı düşünerek geçirmiştim. Aslında uyusam ve herşeyi unutsam bana iyi gelirdi emindim fakat ben unutmak değil herşeyi en detaylı şekilde hatırlamak istiyordum. Atakanı öldürmem gerekiyordu zaten burada 12 yılım geçicekti birini daha öldürsem bu hayatımdan çokta fazla bir şeyi eksiltmeyecekti. Duyduğum tıkırtılar tekrar kulaklarımı eriştiğinde açılan kapıdan dışarıya çıktım. Omzumdaki havluyu düzelterek ortak banyo kısmına ilerleyip, en köşe yere geçerek soğuk suyun düğmesine bastım zaten sıcak su düğmeside burada bulunmuyordu. Bedenim akan suyu ilk başta redetsede bir kaç dakika sonra tamamen alışmıştı. Hayatta böyle değil miydi zaten sizi tüm zorluklarla karşılaştırıp, ardından ona alışmanız için elinden geleni yapıyordu. Hayat gerçekten yaşanılmaya değecek kadar güzel bir yer değildi.

"Hey sen."

Işte başlıyoruz. Tenimden akan suyu kapatarak bana seslenen kişilere dönüp, havlumu belime doladım. Milletin pipimi görüpde korkmasını istemezdim. (^^) 

"Avukatın görüşme için seni bekliyor acele etsen iyi olur."

Mahkumlardan birinin bana saldıracağını düşünüyordum fakat Atakan beni yanıltmıştı. Geceden beri beklediğim atağı bir türlü gelmek bilmiyordu. Başımı iki yana sallayarak üzerime çıkarttığım tulumu geçirdim. Avukat ne demeye gelmişti gerçekten bilmiyordum. Adımlarımı dısarı atarak görüş kapısına ilerlediğimde duyduğum sesler durup, kalmamı sağlamıştı. Furkan buradaydı?

Geç geldigi icin üzgünüm😔     yorumlarınızı bekliyorum..  Ve bu bölüm hiç içime sinmedi.. Umarim begenirsiniz!

DİLSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin