"Ya yemin ederim altıma işeyeceğim diyorum ya."
"BA-Na-Ne"
"İstediğin 3 şeyi yaparım."
"Yetmez."
"4"
"Yetmez."
"Tamam, tamam 5 olsun ama şimdi gidelim haydi altıma işeyeceğim zor duruyorum."
Evet sonunda Eylül'ü tuvalete gitmek konusunda ikna etmeyi başardım.
Şimdi size anlatayım, dostlarım.
Gece eve gelince Aras ve Atalay ile kendi evlerimize gitmek üzere vedalaştık. Daha sonra ise biz rahat bir şekilde eve girerken abimler ses çıkarmadan ve babamın en ufak bir gürültüde bozulan uykusunu bozmadan eve girmeye çalışıyorlardı.
Gece rahat rahat uyurken ansızın gelen tuvaletim ile Eylül'ü uyandırdım tabii karşılığında da bir ton azar işitmiştim ama olsun.
Ee şimdi sizin neden kendin gitmiyorsun dediğinizi duyar gibiyim. Nedeni ise burada çatı katında kaldığımızı için tuvalet yok. Yani tuvalete gitmemiz için eve girmemiz gerekiyor veya eski usül bahçede bulunan böcekli tuvalete gitmek. Şu durumda babamı uyandırmaktansa böcekli tuvalete girmeyi tercih ederim.
"Telefonu yanına al" dedim aşağı sessizce inerken.
Eylül de yanıma gelince telefonun flaşını açtı ve evin arkasına doğru yürümeye başladık.
"Beni bırakıp kaçarsan yemin ederim doğrarım seni." dedim tereddütle ona bakarken.
"Tamam be o kadar anlaştık hem" dedi hınzırca gülerken.
Telefonu elinden alıp tuvalete girdim ve etrafta böcek olup olmadığını anlamak için en az 20 dakikamı harcamış olabilirim.
İşimi bitirdikten sonra telefonu Eylül'e vererek dışarıda babamların bahçeyi sulamak için kullandıkları Çeşme'ye gidip hortumu çıkarttım. Ellerimi yıkadıktan sonra hortumu tekrar yerine taktım ve tam o sırada bir silüet gördüğüme yemin edebilirim.
"Gördün mü?" Dedim Eylüle ileriyi işaret ederek.
"Yoo." dedi esneyerek.
"Ya hırsızsa biliyorsun burada ki olayları." Dedim tereddütle.
"Baksak mı ki?"
"Bekle bir dakika." Dedim yerden sivri ve büyük olduğunu düşündüğüm iki taşı alarak.
"Hadi şimdi gidelim"
Sessizce yürürken düşmemeye çalışıyorduk çünkü eğer orada birisi varsa flaşı görüp bizi fark etmesini istemiyorduk. Her ne kadar cesaretli davransak da bizi fark ederse kaçıp kaçmayacağını veya bize zarar verip vermeyeceğini bilemiyorduk.
"Bakar mısınız?"
Arkamızdan gelen soru ile sıçradım ve elimdeki taşı gelişi güzel fırlattım.
"Korkmayın sadece bir şey soracaktım." Dedi tanımadığımız bir adam bize yaklaşırken.
"Tamam, yaklaşma daha fazla." Dedi Eylül flaşı açarken.
Tedirgin bir şekilde adama bakarken konuşmaya başladı.
" Dere kenarında ki evime gidiyorum fakat yolumu kaybettim yardım eder misimiz?"
"Yolunu bizim bahçede mi kaybettin?" Dedim gözlerimi kısarak karşımda ki gözleri kanlanmış adama bakarken.
"Hayır tabii flaşı görünce yardım istemek için geldim." Dedi Eylül'ün elindeki telefonu göstererek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ONSRA
Mizah"Remzi emmi ne oldi?" bağıran köylülerin içinde en net seçebildiğim bu oldu diyebilirim çünkü şu anda alnımın tam ortasında oluşan ikinci Derin ile aynada bakışıyordum. Evet kafama gelen yabancı madde Oğuz ile abimin birbirlerine attıkları MİSKETLE...