Bacağımda duran poşeti kenara koyup çocuğun yanına gittim.
-Ne oldu sana? Anneni mi kaybettin?
-E-Evet.
-Tamam. O zaman karakola gidelim. Oradaki polis amcalar bize yardım eder ne dersin?
Küçük, kafasını sallayarak onayladı beni.
Parktan çıkarak karakolun yolunu tuttuk. Yakın olduğu için yürüyerek gitmeyi tercih ettik.
5 dakika boyunca hıçkırıklarını çekerek yürüdü. Bir çocuğun ağlaması benim canımı yakıyor. Önüne geçerek diz çöktüm.
-Güzellik! Artık ağlamasan? Sen ağladıkça benim de ağlayasım geliyor. Hıh?
Gözyaşlarını silerek kafa salladı. Güldüm... Güldü.
-Adın ne? Sormayı unuttum.
-Adım Su.
Şaşırdım adı Türkçe!
-Nerelisin?
-Annem Türk, babam Koreli.
-Anladım. Hadi devam edelim yola.
Yerden kalkıp elini tuttum.
Karakola gittiğimizde polisler çok ilgisiz davrandılar.
Bana dediler ki;
-Çocuğu evlat edin işte...
O an ağzındaki sakızı burnuna sokasım geldi ama yapmadım. Ne de olsa o bir polis. Neyse ki sonra beyni olan bir insan bize yardım etti. Anne ve babasını bulana kadar bende kalıp kalamayacağını sordu. Eğer bende kalmazsa karakolda kalması gerekecekmiş. Ben de kabul ettim. Küçük bir çocuğu burda bırakacak değilim.
Su ile karakoldan çıktık. Eski evin oraya doğru yola koyulduk. Güneş'in hala orda olduğunu düşünüyorum.
Bir anda Su yerdeki taşa takılıp düştü. Eğilip kaldırdım. Ağlamıyordu. Ama canının acıdığı belliydi. Pantolonunu sıyırıp dizine baktım.
-Canın çok yanıyor mu?
-Hayır. İyiyim.
-Bana yalan söyleme lütfen. Acıyorsa taksi çağırabilirim.
-Hayır iyiyim yalan söylemiyorum.
-Peki öyle olsun tatlım.
Yerden kalkarken alnını öptüm. O da bana gülümsedi. Ben de ona gülümseyip önüme döndüm. Döndüm ama ayaklarım, karşılaştığım kişi ile yere çivilendi.
Hayatımı mahveden, Dünyamı başıma yıkan ama aynı zamanda hala deliler gibi sevdiğim adam... Wonho.
Karşımda durmuş yüzsüz yüzsüz bana bakıyordu.
-Evlendin mi? sorusuyla afalladım. Bir Su'ya bir de bana bakıyordu. Ne demeliyim bilmiyorum. O anda Su konuştu;
-Bir an önce gidelim mi? Yoruldum.
-Tamam güzellik diyip önüme döndüm.
Wonho ise dolu gözlerle bize bakarken gözünden bir damla yaş düşüverdi. O an içim sızladı. Ama yaptıkları aklıma geldikçe kafasını klozete sokup sifonu çekesim geliyor.
Su'nun elini biraz daha sıkarak yürümeye başladım. Onun yanından geçip gittik.
Yürürken arkama bakmamak için kendimi zor tuttum. Yanına gidip seni unutmadım, seni hala seviyorum demek; ona, onu her zerremle özlediğimi suratına haykırmak, sımsıkı sarılıp bir daha bırakmamak istiyorum.
Arkamı döndüm. Bu dediklerimi yapacaktım. Eğer hala orada olsaydı...
Finale son 2! <3<3<3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞEYTANİ AŞK
Romanceİlk kitabım. Umarım beğenirsiniz. Hatalarımı mazur görün. Sizleri seviyorum... ❤❤❤