-Hadi in aşağı.
Furkan der demez aşağı indim.
Güzel bir piknik alanı. Küçük bir göl. Gölün üzerinde göle uzanan bir köprü gibi birşey. Ama harika görünüyordu.
Gidip oturdum. Furkan seslendi
-Ee hayatım keşke bana yardım etseydin oturmadan önce?
-Ay hiç düşünemedim özür dilerim hemen geliyorum
-Şaka şaka geliyorum hemen.
-Tamam balım.
Furkan elinde iki kadeh bir şarapla geldi.
Sırıtarak baktım
- Neye gülüyorsun ?
-Yine şahanesin
-Biliyorum
-Ah hadi ama.Göldeki köprü gibi şeyin üzerine oturduk. Bugün yaşananları unutmuştum bile. Çimen gözlerine aşık olduğum adam.
Bakışları ve gülüşleriyle gönlümde taht kuran adam. İyiki tanımışım seni.
Birbirimizin gözlerinin içine bakıyorduk. O sırada
-Ecem?
-Efendim?
-Evlensene benimle.
-Ne?
-Seni o kadar çok seviyorum ki evlen benimle.
-Imm. O zaman evleneyim seninle.
-Canım.
-Balım.Saat altıya kadar oturduk. Annemin çıkmasına daha çok gün vardı. Özlemim hergün artıyordu. Furkan'ın seslenmesiyle birden afalladım.
-Ecem?
-Hı.
-N'oldu daldın birden?
- Iı öyle mi hiç farkında değilim balım.
-Biz şimdi evlenirsek eğer...
-Evet
Sırıttık.
-Yeni bir ev alalım. Kocaman ama. Bir kız bir oğlumuz olsun. İsimlerini daha düşünmedim. Biliyor musun bu anı iki aydır düşünyorum.
-Canım. Kıyamam. İlk oğlumuz olsun,sonra kızımız olsun ki ağabeylik yapsın kızımıza.
-Imm güzel fikir. İsimleri ne olsun peki?
-Bilmem hiç düşünmedim.
-O zaman şimdi düşünelim ne dersin?
-Hadi başla.
Gülerek gözlerine bakıyordum.
-İlk erkek istediğimize göre erkekten başlayayım.
-Düşünelim o zaman.Aradan bir on dakika geçti.Sessizlik çökmüştü tabii. Sessizliği bozan ben oldum.
-Düşündün mü balım ?
-Dedim ki böyle modern bir isim olsun. Doruk'a ne dersin?
-Imm çok klişe.
-O zaman...
-Buğra'ya ne dersin?
Dedikten sonra
-Vazgeçtim.
Sonra ikimizde aynı anda
- Eymen.
-İşte bu
Dedim gülerek.
-Tamam. Şimdi benim küçük prensesimde sıra.
-Düşünelim.
Yine aradan on dakika geçti. Bu sefer sessizliği Furkan bozdu.
-Düşündün mü?
-Evet. Mavi olabilir
-Imm başka?
-Ya da Hazal.
-Bence Nisan olmalı .
-Ah çok güzel.
-Öyleyse Eymen ve Nisan.
-Evet,harika oldular.Saat çoktan yediyi geçmişti bile. Zaman nasıl geçiyordu böyle anlamıyordum.
Toparlanıp arabaya bindik. Yolda giderken Furkan'ın telefonu çaldı
-Ecem iki dakika bir yere uğramamız gerek sıkıntı olur mu?
-Yok yok sıkıntı olmaz.
-Tamam ama yol uzun sürebilir.
-Tamam sıkıntı yok.Yol en az bir buçuk saat sürmüştü. Ormanlıktı ama az ilerde bir ev vardı. Ev çok büyük baya konforlu gibi gözüküyordu. Rengini tam net göremiyordum ancak bordo gibiydi. Baya lüks olduğunu anlayabiliyordum.
-Nereye geldik biz böyle ya .
- Ya birazcık işim var.Sen burda bekle. Ben hemen geliyorum.
Gözlerimle onayladım. Furkan'ın arkasından baktım. Ne kadar da hızlı yürüyordu öyle. Hızlı yürürdü normalde de ama bu seferki çok farklıydı. Hemen bu düşüncelerimden sıyrılıp kurtuldum. Telefonumu elime alıp resimlere bakmaya başladım. Daha sonra sosyal medyaya girip oyalandım. Derken Furkan'ın telefonunun çaldığını farkettim. İçimden ''Ah hadi ama telefonunu nasıl unutabilirsin?'' diye geçirdim. Telefonun çalmasını aldırmadım ama telefon ısrarla çalıyordu. Telefonu alıp Furkan'ın gittiği yere doğru gittim. Sanırım arka tarafa doğru gitmişti. Biraz etrafımda dolanıp etrafımda döndüm. En sonunda gideceğim yöne karar verip gittim. Evin çevresi sandığımdan daha büyüktü. Bir iki kere dolandım ancak bulamadım derken bir depo olduğunu farkedip o tarafa doğru ilerledim. Acılı şekilde uğultular geliyordu. İçimden bir ses oraya gitmemem için ısrar ediyordu. Ancak telefon susmak bilmiyordu. En sonunda korkumu yenip adım atmaya başladım. Aman Allah'ım! O neydi öyle...