Not: Hikaye devam ediyor!
' Aynı kayan yıldızdan kaç farklı insan dilek tutabilir...'
Gülüşü Yıldızlardan Bile Güzeldi...
O...kayan yıldızlar gibiydi.
Herkesin sahip olmak istediği fakat kimsenin farkında olmadan kayıp giden bir kayan yıldız...
Ki...
Ama ben bıktım usandım yaa . Niye her yerden bu çocuk çıkıyordu ki.
Hem o kadın nereden tanıyordu savaşı...
Ne olduğunu öğrenmek için bende annem gibi arabadan indiğimde bir adet annemin sağ elini kibar bir şekilde öpen savaşla karşılaştım. Demek ki isteyince kibar olabiliyormuş. Tabi bunu başkalarına yaptığını zannetmiyorum ya neyse...
Çekinerek yanlarına kadar gittiğimde önce savaş farketti beni sonraysa annem... Yüzümdeki ifadenin hiç güzel olmadığına emindim. Somurtgan hayattan memnun olmayan tek derdi eve gidince yemek yemek olan ve şu savaştan kurtulmak isteyen bir surat ifadesi siz düşünün artık ne kadar çirkin olduğumu...
Savaşın gözleri kısılıp bir bana bir anneme bakarken bense etrafta bize hasetle bakan diğer insanlara bakmadan savaşı izliyordum. Annem bakıştığımızı yeni anlamış olacak ki
"Savaşcım kızım masal tanışün isterseniz!" Dediğinde aceleyle -ki bu savaşın elini sıkmamak içindi-
"Biz tanışıyoruz zaten...gidelim mi artık?" Dedim sonunda anneme dönerek
Zaten yeteri kadar görmüşlerdi bizi daha fazla bu bakışlara dayanamayacaktım.
Bana öldün mü bakışları atan annem kafasını yavaşça savaşa çevirip
"Öyle mi? peki o zaman savaşcım annen ve babana selamlarımı iletirsin biz artık gidelim masal biraz yorulmuş sanırım" deyip gülümsediğinde savaş başıyla onaylanıp bana bakarak "Tabii iletirim...eminim masalda yorulmuştur!" Dedi. Sonrasında da sırıttı pisce...
Pislik cenki tekmelememi ve onu yumruklamamı diyordu. Evet yorulmuştum ama onları dövmek yormamıştı ki beni. Hocaların 8 saat ders anlatması yormuştu. Arkamı dönüp gitmek üzereyken savaş son hamlesini yapıp
"Annemlerde ne zamandır sizi yemeğe çağırmak istiyorlardı. Ve masalla tanışmak tabi ki" dediğinde onları duymuyormuş gibi tekrar arabaya bindim.