Bölüm uzun olacak demiştim ama bu sefer de biraz kısa oldu. =( üzgünüm. ama hiç gelmemesinden iyidir.
--------------------------------
Hira yarım yamalak uyuduğu uykudan bacak arasındaki sızılar ile uyandı. Dün gece yaptıklarına inanamıyordu. “Bu meyve suları cidden kafa yapıyor olmalı,” diye mırıldandı kıkırdayarak. Adamın üstüne atlamıştı resmen. Neyseki sarhoş sanıyordu onu. Unutmuş gibi yapsa bir şeycik olmazdı.Yatakta doğrulup, soluna baktı ama hiç bozulmamıştı. Ne yani onunla uyumamış mıydı? Tamam odaya taşınarak geldiğinde uyumuyordu, ama adam bunu bilmediği için ve bir süre başucunda durduğu için uykusuna devam etmiş gibi yapmıştı ve bir süre sonra da zaten uyumuştu.
Hemen kalktı ve yerdeki ayakkabısını giydi. Dün geceki elbisesi üstünde olduğu gibi duruyordu. Banyoya geçip elini yüzünü yıkadı. Saçını eli ile düzledikten sonra, lavabonun mermerinde açılmamış bir diş fırçası ve macun görünce mutlu olmuştu. İşlerini bitirip, banyoya göz gezdirdi. Allah’ım ne mükemmel bir banyoydu.
“Havalı şey...”Banyodan çıkıp, odanın kapısını açtığında etrafına bakındı, ama kimse yoktu. Sonra aşağıdaki sözde sessiz olan bağrışma dikkatini çekti. Merdivenleri yavaş yavaş indi ama her basamakta Yavuz’un söyledikleri ile başı dönüyordu.
“Senin bebeğin olduğu ne malum? Abi o kızı kaç gün tanıdın Allah aşkına? Tekbir geceden mi hamile kaldı?”
“Yavuz haddini aşıyorsun? O benim karım, bunu unutma!”“Asıl sen ne yaptığını bilmiyorsun! Bir kere gördüğün bir kızla onu hiç tanımadan evlendin! Her görmeye gittiğinde bir kılıf uydurdular sana ama sen hiç sorgulamadın, hiç şüphelenmedin. Aklın durmuştu resmen. Sonra evlendiğinizin ertesi gün seni terk etmesine izin verdin. Aradan iki ay geçmiş, kızı hamile diye eve getiriyorsun. Üstelik sarhoş bir halde. Bu nasıl bir sorumsuzluktur ki hamile olduğunu bile bile körkütük içiyor!”
“Belli ki iyi değildi Yavuz! Ve yaptıklarımın sorgulanmasından hoşlanmadığımı en iyi sen biliyorsun. Onu buraya getirdim çünkü benim çocuğumu taşıyor. Düşündüğün gibi falan değil. Çok ama çok kızgınım. Söylediklerine, yaptıklarına ve evet sorumsuzluğuna kızgın ve kırgınım. Ama zorlu bir dönem onunki ve yanında olmam lazım. En azından çocuğum için-”
Ve son basamağa geldiğinde Uraz ile göz göze geldi. Lanet olsun, dedi içinden ve öfkeyle bir Yavuz’a bir karısına baktı. Yavuz da arkasını döndüğünde küfretti. Onun duymasını istemezdi.
“Ben...” diye söze girecekti Yavuz ama Hira onu susturdu.
“Öncelikle düşündüklerin için sana kızgın falan değilim Yavuz. Senin yerinde kim olsa aynı şeyi düşünürdü. Ama yanlış olan şu, ben her önüme gelen erkekle yatıp kalkan bir kız değilim. Bu tarz şeyleri konuşmayı sevmem ama madem sen açık açık düşüncelerini söyledin, bende sana açık olacağım.” Derin bir nefes alıp, kocasına baktı, ama bakışları Yavuz’a geri döndü, “Uraz benim ilk erkeğimdi, bunu o gece kendi de gördü. Bundan şüphesi yoktur sanırım.”“Hira!” dedi Uraz onu uyarır gibi. Şuan Yavuz’u öldürebilirdi. Ne olmuştu ona böyle Allah aşkına? Karısı ile yaşadıkları onu ilgilendirir kimseyi değil.
Hira onu dinlemeden devam etti. “Bu çocuk Uraz’ın. En yakın zamanda test yaparız. Kendi gözlerinle görürsün diyeceğim ama bu çocuğu doğurma gibi bir düşüncem yok,” lanet olsun, bunu demekten bile nefret ediyordu. Bu sabaha kadar bu çocuk için deliriyordu, bu adam için ölüyordu. Ama... O sözlerden sonra bunların bir önemi kalmamıştı. Bu çocuğu onsuz da doğurabilirdi. “Emin ol bu çocuğu isteseydim, dün bir damla içki bile ağzıma koymazdım.” -zaten de koymamıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEKLERİN EMANETİ - Doğu Serisi IV - FİNAL
Lãng mạnAnnesi ile babasına son görevini yapmaya gelmişti bu topraklara Hira. Aklında ne evlilik vardı, ne de aşk... Büyüsüne kapıldığı şehir de birkaç gün fazladan kalmak istedi, Ama bu ona çok ama çok pahalıya mal oldu. Hayatını kaybetti... Masumluğunu ka...