Kısa ama sizi kırmamak için ekledim =)
Yavuz kadının gönlünü almıştı ve bunun verdiği rahatlıkla merdivenlerden gülerek inerken kapıdan giren kızı görüp, olduğu yerde kaldı.
“Kader...” diye fısıldadı. Kızın ismi adamın ağzından ‘şükür’ gibi çıkmıştı. “Şükür ki geldin...” der gibiydi. “Şükür ki yüzünü gördüm...” diyerek ağlar gibiydi. Kalbine hançer gibi batan bakışlar ise içini acıtmıştı. ‘Sahip çıkamadım,' dedi içinden Yavuz. “Koruyamadım,” diye kendine lanet etti. Onu kendi yüreğine saklayamamıştı.“Merhaba Yavuz,” dedi kız gülümsemeye çalışarak. Arkadan Uraz’ın dürtmesi ile “Abi,” diye ekledi hemen. -Yarım ağız.
“Abi mi?” dedi Yavuz sanki duyduğu hayattaki en saçma şeymiş gibi. Sonra düşündü, her halde hayattaki en saçma şeydi. Abi diye şey mi olur Allah aşkına? Bu kız ne saçmalıyordu?“Nasılsın Yavuz abi?”
“Seni sormalı Kader bacı mı demem lazım şuan benim? Gerçekten çok saçmalıyorsun!” montunu aldı vestiyerden ve “Ben çıkıyorum!” deyip, kendini sokağa attı. Delirecekti yoksa bu evde. Abisi önce salar karısını, özgür bıraktım der. Sonra getirir hamile, burada hapseder. Kader çeker gider, abi deyip döner. Valla delirmemek elde değildi.
“Manyak psikopatların arasında kaldım lan!”*
Kader ise onun arkasından “Aşkım sıfatına yakışmadıysan bu benim sorunum mu? Git tabi kaç! İç iç gel, aşkını ilan et, sabah yine unut. Elli İlk Öpücük filmi gibiyiz anasını satayım!” diye bağırdı.
Uraz’ın gözleri kocaman açılmıştı, “Nefes aldın mı arada Kader?”
Kader ağlayacaktı neredeyse, “Ya Uraz abi senin yüzünden kaçtı gitti işte adam. Abi ne ya abi ne gerçekten? Abiymiş. Abi kadar kafama taş düşsün benim! Daha da ne deyim? Git karının gönlünü mü alıyorsun bebeğini mi sarıyorsun ne yaparsan yap!” deyip, sinirle merdivenleri çıktı. Uraz da gülerek arkasından gitti.“Sağlam yok anasını satayım, herkes arıza.” -Sanki kendileri normalmiş gibi.
Karısının kaldığı odaya geldiğinde usulca kapıyı açtı. Hira penceredeki koltukta uyumuştu. Üstüne atılan polara bakılırsa Yavuz örtüp, inmişti. Araları düzelmiş olmalıydı.Üstündeki gömleği çıkarıp, kirli sepetine attı ve duşa girdi. Çıktığında karısı hala uyuyordu. Rahat mı acaba, diye düşünse de uyanmaması için dokunmadı.
Giyinme odasından bir tişörtle eşofman giyip, çıktı. Karşısındaki koltuğa oturup bekledi. Uyanmasın diye televizyonu da açmıyordu. Onu bırakıp, aşağı inmek de istemiyordu.
Telefonundan birkaç fotoğrafını çekti. Onları izlerken kızın mırıltılarını duydu. Anlaşılan kabus görüyordu.
“Anne! Anne kurtar beni!” diye sayıklarken Uraz hızla yerinden kalktı ve elini tuttu onun.“Hira, güzelim yanındayım ben. Bebeğim...”
Hira irkilerek “Anne!” diye bağırıp, gözlerini açtığında Uraz ona sarıldı. Kadın şaşkınca “U-Uraz...” diye mırıldandı.
“Geçti bebeğim, geçti.” Uraz karısının yumuşacık saçlarını okşadı. Allah’ım kokusu insanın aklını alabilecek boyutta güzeldi.Kız kendine gelince adamı üzerinden itti. “Tamam, iyiyim ben.”
Uraz üstünü düzelterek ayağa kalktı, “Aç mısın sana yemek yapmamı ister misin?” diye sordu.
Hira hala kendinde değildi, “Hayır,” dedi sertçe.
Uraz bakışlarını kaçıran kızın ellerini tutmaya çalıştı, “Peki canın bir şey istiyor mu? Çilek? Çikolata?”Kız sinirle ayağa kalktı. “Evime gitmek istiyorum, duydun mu? Evimi istiyorum sadece.”
“Göndermem. Bir kere sana güvendim, yaptığını gördük.” Sonra kıza yaklaştı, “Aslında baksana dün gece bayağı içmiştin. Bugün bu kadar dinç uyanman şaşırtıcı geldi.” Uraz dün gece ağzına vişne tadı gelse de gerçekten içtiğini düşünmüştü. Ama uyandıktan sonraki halini gördüğünde parçalar kafasında birleşmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MELEKLERİN EMANETİ - Doğu Serisi IV - FİNAL
RomanceAnnesi ile babasına son görevini yapmaya gelmişti bu topraklara Hira. Aklında ne evlilik vardı, ne de aşk... Büyüsüne kapıldığı şehir de birkaç gün fazladan kalmak istedi, Ama bu ona çok ama çok pahalıya mal oldu. Hayatını kaybetti... Masumluğunu ka...