12. BÖLÜM - ROMEO DA KİMMİŞ, TANIMIYORUM!

9.9K 981 53
                                    

Eğlendiğim ve güldüğüm romantik, sıcak bir bölüm oldu =) umarım sizde beğenirsiniz =)

------------------------
“Yüreğim getirmedi beni buraya, korku de ya da kaçış...” kendi kendine güldü, “Ama geldim... Hep başka gözden anlattım sana bu masalı, ilk kez yüreğimin içindekilerle anlatıyorum.

Seni ilk kollarıma aldığımda hissettim o duyguyu. İlk sahiplendim, ‘benim’ dedim. Sonra büyüdükçe duygularım da büyüdü. ‘Gençliğim, deli yanım’ dedim. Bakışların anlam kazanmaya başlayıp, yüreğimi yaktığında ve ilk kez o gözler yüzünden körleşip, sabaha kadar uyuyamadığımda, anladım. Sana ‘Kader’im’ dedim. Şimdi bambaşka sıfatlarım, binbir gece masallarım var senin için hazırladığım.” Alnından öptü onu, “Bir canım var vermediğim, o da uğrunda harcansın sevdiğim. Benimle evlenir misin Kader’im?”

Kader duyduğu sözlerle, tenine değen o dudaklarla yüreği yerle bir olmuş, zaten gözlerinden akan o damlalar da cevabı vermişti. Ama yine de onun sözlere de ihtiyacı vardı. Biliyordu.
“Evet, demem yeterli olmayacak. Ama ‘Evet’ Yavuz, tüm kalbimle, tüm yüreğimle, tüm benliğimle senin olmayı isterim.”
İkisi de birbirine sarıldı.

“Seni seviyorum Kader, bu ömrüm boyunca değişmeyecek.”
“Değişmeyeceğiz. Her gece böyle sarılarak günü bitireceğiz.”
Kızdan uzaklaşıp, cebinden küçük tahta bir kutu çıkardı. İçinden de eski ama her yerinde değerli taşları olan bir yüzüğü eline alıp, onun parmağına geçirirken, Kader “Bu ne kadar güzel bir yüzük,” dedi hayranlık dolu bir tını ile.

Yavuz ise ikinci sürprizini kulağına fısıldadı, “Seni dünyaya getiren meleğin parmağından çaldım. Senin için...”
Kader annesinin olduğunu öğrendiği yüzüğe bir daha bakıp, hıçkırıklarla ağladı. “Yavuz... Yavuz sen nasıl bir adamsın.”

“Aşık. Sırılsıklam aşık bir adamım.”
Kader ilk kez annesinden bir parçaya bakıyordu. Bu acıydı, hemde çok acı. Ne fotoğrafı vardı, ne soyadı, ne adı, ne kokusu... Hiçbir şeyini bilmiyordu annesinin. Sadece bir zamanlar annesinin onu sardığı, Yavuz’un pelerini vardı ona kalan. Annesinin ellerinin değdiği... başka da bir şeyi yoktu. Bu yalnızlık garipti.

Yavuz bazen öyle güzel örtüyordu ki eksik yanlarını, öyle güzel siliyordu ki acıdan akan yaşlarını diniyordu her şeyi, tamamlanıyordu eksiklikler.
Güneşin doğuşuna kadar o ağacın altında oturup, sohbet ettiler. Planlarından bahsettiler, güldüler, ağladılar, anılarını tekrar tekrar yaşadılar ve her fırsatta aşklarını birbirlerine fısıldadılar.

“Sen Romeo’sun artık eminim. Ölümsüz bir romantik.”
Yavuz yüzünü buruşturdu, “Romeo da kimmiş? Ben tanımıyorum öyle birini!”

***

Hira yatağında gerinip, gözlerini açtığında bambaşka bir odanın içinde olmanın verdiği huzursuzlukla yeniden kapadı gözlerini. Bu şehri sevmiyordu. Bu şehre gelmek ona acı veriyordu. Ama bunu kocasına söyleyemezdi.

Uraz yanındaki kıpırdanma ile uyanıp, arkasına döndü. “Bebeğim, iyi misin?” diye sordu.
Hira yeniden açtı gözlerini, “Nereden anladın uyumadığımı?”
Uraz gülüp, bütün bedeni ile ona döndü ve onu kollarına aldı. “Çünkü karımı tanıyorum. İlk gece seni sabaha kadar izledim. Nasıl uyuduğunu biliyorum. Birincisi sırtüstü kesinlikle uyumazsın. İkincisi gözlerini kırpıştırıyordun.”

Hira kıkırdadı. Sonra derin bir nefes bıraktı, “Bilmiyorum Uraz, sanırım evimi özledim.”
Uraz onu anlamıştı aslında. Saçlarına öpücük kondurdu. “Bu şehirle tanışman acı oldu. Biliyorum. Ama inan istemediğini bilmiyordum Hira.” O günleri düşündü. Şimdi kollarında ona aşkla sarılan kadın onun hayaliydi.
“Bilseydin?”

MELEKLERİN EMANETİ - Doğu Serisi IV - FİNALHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin