Yine heyecan bastı beni. Bu arada bu kitap yarı texting yani arada anonim olayları olucak. Umarım bu da hoşunuza gideer. Başladığınız tarihi buraya bırakın💙
Sabahın köründe kalkmaktan daha üzücü ne mi olabilir?
Tabii ki Cumartesi sabahı sabahın köründe kalkmak. Ama eğer sevgilinizle ve arkadaşınızla buluşacaksanız değerdi. İşte bu yüzden bu sabahta saat 10 olmadan kalkıp ve aşağı kahvaltı hazırlayan annemin yanına gittim. Arkadan sarılıp:
"Günaydın annem"
"Günaydın kuzum, hayret bu saatte niye ayaktasın?"
"Bizimkilerle buluşucam ya canımın içi"
"Ama kızım bu sabah beraber kahvaltı edicektik hani?"
"Bi seferlik lüütfen"
"İyi hadi git"
Annemden izini koparır koparmaz yukarı odama çıktım. Altıma siyah pantolon üstüme ise beyaz boğazlı kazak giyip odamdan çıktım. Kapının önünde hızlıca siyah botlarımı giyip anneme çıktığımı haber verdikten sonra evden çıktım.
Yürüyüşle 10-15 dakika olan Hayal Kafe'ye gittim. Hani o doğum günü olayının olduğu ve Demirle bir şeylerin başladığı kafe.
İçeri girer girmez bizimkileri görüp yanlarına geçtim. Fakat Demir yoktu.
"Selam gençleeer"
"Hoşgeldin cınıım"
Masaya oturduktan sonra herkes siparişini verince aklıma Demir geldi.
"Demir'den haberi olan var mı?"
"Yoo seninle gelir diye düşünmüştük"
Rüzgar, Selen, Simay ve Ege hiçbirinin haberi yoktu.
Kahvelerimizi içtikten sonra Demir'i 100. kere arayıp ulaşamayınca iyice endişelenmeye başlayıp ayağa kalktım.
"Nereye?"
"Demirlere"
"Babası evde midir ki?"
"Bilmiyorum gidip görürüm uyuya kalmıştır belki"
"Tamam beraber gidelim." diyen Rüzgar'dı tabii ki.
Bu konuşmadan sonra herkes ayaklandı. Ege direk ve Selen direk taksiyle gitmişlerdi. Ama Simay biraz daha oturmak isteyince onu bırakıp çıktık. Rüzgarla bir taksiye bindiğimizde Rüzgar evin yolunu tarif etti ve bana döndü.
"Ege olayı hakkında ne düşünüyosun?"
"Ege olayı?"
"Selen anlatmadı mı?"
"Hayır sen anlatabilirsin"
"Yok yok önemli değil zaten" derken eve varmıştık.