Bölüm 1: Kara Kış

323 29 28
                                    

Dünya.. Artık eskisi gibi değil. 5 yıl önce bir şey oldu, neden olduğunu tam olarak bilmiyoruz ama ne olduğunu gayet iyi biliyoruz: Cehennem dünyamıza ayak bastı...

Aynadaki yansımamı izliyordum. Kızıl saçlarım, sanki küllerle kaplanmış gibi duran beyaz tenim, belirgin köprücük kemiklerim, kırmızı elbisem ve gözlerim.. Gözlerim eskiden yemyeşildi şimdi ise kırmızılar...

Kendimi izlemeye koyulmuşken... Deprem mi oluyor? Hayır bu deprem olamaz tempolu bir ses, sanki ıımmm sanki yürüme sesi gibi eski tahta evde pencere adını verdiğimiz şeye yaklaştım perde diyebileceğimiz tozlu kumaşı kenara çektim O DA NE!!!

10 metreye yakın, elinde dev bir sopa ve bu sopa ucunda dikenler bulunan, belinde kafatası taşıyan kocaman dişleri olan korkunç bir yaratık. Arka pencereden atlayıp kaçacaktım ki kulağıma ufak bir kızın çığlığı takıldı duymamış olmak istedim yaratığın koştuğu yöne baktım ve bir kızı kovalıyor. Boğazım düğümlendi, nefesim kesildi. Benim kızım mı o? Benim kızıma benziyor. Olabilir mi ki?

Pencereden aşağı atladım, yaratıkla aramda 20 metre kadar vardı. Yaratık doğrudan bana baktı ve güldü:

-Bana meydan mı okuyorsun ölümlü?

-Kimsin sen?

-Zaman değişti. Artık Dünya cehennemin emirlerini uyguluyor.

-Kızı rahat bırak!

-Gelmen çok güzel oldu. O küçük kız karnımı doyurmaya yetmeyecekti.

Elindeki dev sopayı bana doğru savurmak için havaya kaldırdı, geriye doğru sıçradım ve sopa göğüslerimi sıyırarak geçmişti. Sopasının ucunu yere vurdu ve bana baktı:

-Bana zorluk çıkartıyorsun! Seni sevdim, güzel bir ziyafet olacaksın!!!

-Kalbini sökeceğim!

Diye bağırdım ve savaş naramı attım. Tüm orman inlemişti alev rengi gözlerim daha da belirgin oldu, avuç içimden alevler saçılmaya başladı. Sırtımdaki uzun, ince, hafif kılıcı çektim ve sol elimi kılıca sürdüm. Kılıcım alev saçıyordu aynı elim gibi. Elimi yaratığa doğru savurdum ve bir ateş demeti yaratığı alnından vurdu. Bir, iki adım sendeledi ve şaşkın gözlerle bana döndü:

-Bu gücü nereden buldun? Bu efsun cehenneme aittir! Ölümlüler bunu kullanamaz!

-Diz çök ya da öl!

-Cehennem bir ölümlüye boyun eğmez.

Kılıcımı sımsıkı kavradım ve ona doğru koştum, bastığım kar eriyordu, eriyen kar su oluyor ve o su ise buhara dönüşüyordu. Adımlarım öyle sertti ki bastığım toprak don olmasına rağmen göçüyordu. Yaratığa yaklaşırken yaratık sopayı kaldırdı bana vurmak için hazırlanıyordu ki bacaklarının arasından geçerken bacağının içine kılıcımla bir  çizik attım, oluk oluk kan akıyordu. Yaratığın arkasına geçtim ve zıpladım, yaratığın boyundan daha yukarıdaydım. kılıcımın ucunu aşağıya gelecek şekilde önümde kaldırdım. Ve var gücümle yaratığın ense kökünden sokup, kuyruk sokumuna kadar çekmeye başladım. Kılıcımın geçtiği yerden öyle sesler geliyordu ki sanki kızgın kömüre bir damla su düşer ya öyleydi işte... Kılıcım yaratığın sırtını yararken, sol elimle de yaratığın omurgasını kavramıştım, sanki balık kılçığı ayıklar gibi omurgası elime geliyordu. Yere indiğimde, yaratık da yere yıkılmış hareketsiz yatıyordu yüzüstü ve kılıcım kan içinde, sol elimde ise onun omurgası vardı. Küçük kız bir kütüğün arkasından korkulu gözlerle bana bakıyordu. Kıza doğru yürüdüm. Yaratığın kafasının yanından geçerken bir homurdama sesi çıkarttı. Kılıcımı kafasına saplayıp orada bıraktım ki kız beni düşman sanmasın diye. Yaratıksa haklıydı ben bir efsun kullanıyorum ama bunun cehennemden geldiğine inanmıyorum. Yeteri kadar öfkelenirsem vücudumu alevler sarıyor. Artık tehlike geçmişti elimdeki alevlere sakinleşmesini emrettim ve alevler yavaşça derimin içine doğru gömüldü. Kıza yaklaştım benim kızım değildi:

Kayıp RuhHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin