Mirana'nın Ağzından
Yıllardır kaybettiğim huzuru Elizabeth'in kucağında bulmuştum, saçlarımı okşuyordu. Beklediğim ama ağzından çıkmamasını umduğum soruyu sordu:
-Anlatmak ister misin?
Geçmişi düşündükçe göz yaşlarıma hakim olamıyordum. Pekala... Ona anlatacağım. Bu beni rahatlatabilir, ayrıca aynı yolda yürüyorsak aramızda sır olmamalı...
Elizabeth saçlarımı okşarken her şeyin daha güzel olacağını, hepsinin geçmişte kaldığını, artık beni koruyacağını söylüyordu. Neden beni korumak zorunda olsun ki? Belki o şeytanlarla savaşa girmeden önce durakladığı sırada gelip onu kurtarmamdandır ya da Gabriel ile savaşırken onun tarafında olduğum içindir ya da o sadece iyi birisidir... İçimi Elizabeth'e dökmeye başladım.
Ben zamanında sevmediğim ama iyi kazandıran bir meslekte çalışırdım ve kız kardeşimle güzel bir evde kalırdık. Kız kardeşim bir şirkette genel müdürdü, öyle mutlu mesut geçinip giderdik. Sonra şu siktiğimin kıyameti koptu, Violet ile kaçmayı başardık, 3 yıl boyunca birbirimize sahip çıktık, önümüze gelen her türlü zorluğu bir şekilde aştık. Gaspa uğradık, dövüldük, tecavüzün ve ölümün eşiğinden döndük... Defalarca böyle olaylar yaşadık. Belki de tüm şansımızı kullandık. Kardeşimle bir gün o lanet ormandan geçmemiz gerekiyordu, geceydi, dolunay tepeydi. Kahküllü saçlarım vardı ve kırmızı bir kapüşonlu giyiyordum, sıradan şeyler işte... Ormanda ulumalar duyduk, Benelli M3 Super 90 taşıdığım silah buydu, o zamanlar mermi bulmak birazcık daha kolaydı ama sadece 8 mermim kalmıştı... Tüfeğimin mermi kapasitesi zaten 8'di yani yedek mermim yoktu. Violete mermimizin kısıtlı olduğunu ve onlarla savaşmaktansa ağaca çıkıp gün doğumunu beklemeyi önerdim. O da her zamanki inatçı tavrıyla:
-1 saat içinde ormandan çıkıp güvende oluruz
diye söylendi. Onu ikna edemedim! Orman içinde girdiğimiz yönü arkamıza alarak dümdüz ilerledik... Bir kurt ağır ağır adımlarla bize doğru yaklaşıyordu. Violet:
-Ateş et!
diye bağırıyordu.
-Henüz değil
dedim. Çünkü bu mesafeden ateş edersem mermimin bütün momentumu yok olacak ve o minimum hasar görecekti. Yaklaşmasını bekliyordum... Kurt üstüme doğru koşmaya başladı, silahın namlusu ile kurdun arasında belki 30 santim kala tetiğe basabildim. Kurdun ağzı paramparça oldu. Violet kurdun üstüne eğildi:
-Bize bulaşırsan böyle olur serseri!
dedi ve gülmeye başladı. Yaptığı harekete anlam verememiştim, bölgesini koruyan masum bir hayvanı öldürmekten mutlu değildim! Gözlerim dolmuştu, hayvanlara karşı zamanında hep duygusal olmuşumdur. Daha sonra karanlıktan ağır ağır adımlarla Gabriel bize doğru geldi:
-Kızlar! Neden onu öldürdünüz! O size ne yaptı.
diye öfkeyle bağırıyordu. Ben ne diyeceğimi bilemedim:
-Özür dilerim! Bize saldıracaktı, eğitimli olduğunu bilmiyordum!
Gabriel yüksek bir kahkaha attı, o kahkahayı asla unutamıyorum:
-Eğitimli mi? Elbette sizi yiyecekti. Onun hayatı sizinkilerden daha yüce!
Bu da ne demek oluyordu... Silahımı Gabriel'e doğrulttum. Onun hiçbir şeyden korkusu yoktu, bana yaklaştı, yaklaştı ve artık silahın buz gibi namlusu onun tenine değiyordu. Violet arkama geçti. Gabriel'e sordum:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp Ruh
FantasyEskiden yeşil gözlerim vardı, yeşil gözlerim esmer tenimde öne çıkardı ama bir şeyler değişti, aslında her şey değişti ve şimdilerde '' Ateşin Efendisi '' , '' Kızıl Ölüm'' , '' Ölüm Tanrıçası '' gibi isimlerle anılıyorum. Dünya.. Artık eskisi gibi...