XII- Church

993 90 33
                                    

Kilisedeki veda töreninde herkes oturmuş, Johnny'nin nasıl birden bire öldüğünü konuşuyordu fısır fısır.

Mi Soon arkasında konuşan iki bayanın konuşmasına kulak misafirliği etti. Acısından hiçbir şeyi dinleyecek, konuşacak gücü yoktu ama konuştukları şey çok ağrına gitmişti.

"Zaten Johnny ölmeyi hakediyordu."

"Deme öyle ya."

"Hatırlamıyor musun kızım lisede dört yıl boyunca peşinden koştum bir kez bile dönüp bakmadı bana."

"Ama yani bu ölmesini gerektirecek bir şey değil. Ağır konuşmadın mı biraz?"

"Az bile. Beni değil gitti o pis kızı beğendi."

Mi Soon hızla ayağa kalktı ve arkasını döndü. Dengesini koruyamadığı için Jaehyun da onunla birlikte kalktı ve onu tuttu.

"Ölmeyi hakediyordu ha? Ölmeyi hakediyordu? Benim Johnny'im? Ölmeyi hakediyordu öyle mi?" Elindeki mendil sırılsıklam olmuş, ağırlaşmıştı. Zaten bir tüyü bile kaldıramayacak haldeyken mendili taşımak ona zor geliyordu.

"Ne yaptı sana? Aileni mi öldürdü? Sana işkence mi etti? Ne yaptı?" Kız ona bakıp kalmıştı. Konuşamıyordu. "Ne yaptı söylesene! Konuş!" Kızın kıyafetinin yakasından tuttu.

O sorada peder onları farketti. Duasını yarıda kesip "Bayanlar lütfen." dedi. Ama Mi Soon'un umrunda bile değildi.

Yuta oturduğu yerden kalktı ve Mi Soon'un yanına gitti. "Mi Soon..." Kolunu tuttuğunda Mi Soon hızla kolunu çekti. "Bırak beni!" Tekrar kıza döndü. Yakasını bıraktı. "O benim sevgilimdi. O benim her şeyimdi. O melek gibi bir insandı... Nasıl böyle şeyler diyebilirsin ona? O bir karıncayı bile ezemezdi... Sırf aşık oldu diye onun ölmesini isteyeceksen... Sorun sende. Johnny'imde değil."

Yanındaki herkesi iteleyip, dışarı koştu. Kilisenin arka bahçesinde durdu. Nefes almıyordu. Elini hızla atan kalbine götürdü. Çığlık attı ve sesli bir şekilde ağlamaya başladı." Johnny..."

Yere çöktü. "Johnny'im..."

O sırada kilisenin kapısından birinin girmesiyle Yuta'yla birlikte kapının biraz ilerisinde duran Jaehyun o kişiye doğru yürümeye başladı. "Chittaphon..."

Genç adam ismini duymasıyla birlikte Jaehyun'um yanına gitti ve ona sarıldı. "Jaehyun... Yıllar sonra bu şekilde görüşmek istemezdim."

Yuta anlamlandıramadığı bakışlarını genç adamın üzerinde gezdirdi.

Adının Chittaphon olduğu öğrendiği adam "Çok mu geç kaldım?" diye sordu Jaehyun'a.

"Çok değil."

Chittaphon başını salladı. "Mi Soon nerede?"

Harika, biriyle daha mı baş edeceğim? diye geçirdi içinden Yuta.

"Bahçede olması lazım."

Chittaphon Jaehyun'un kolunu bırakıp hızla bahçeye koştu. İlk ön bahçeye gittiği için onu göremedi. Arka tarafa koştu. Onu görünce durdu. Mi Soon'u yere çökmüş ağlarken görünce kalbi sıkıştı. Onu böyle görmek canını çok yakıyordu.

Daha fazla beklemeden yanına koştu. O da çöktü Mi Soon'un olduğu yere. Mi Soon kafasını kaldırdı ve Chittaphon'a baktı. Tek kelime etmeden kafasını göğsüne koydu ve gözyaşlarını oraya akıtmaya devam etti.

Chittaphon Mi Soon'un saçını okşamaya başladı. Kafasını öptü. "Şşş. Tamam. Tamam güzelim... Tamam, geçecek. Ben yanındayım. Abin sonuna kadar yanında. Tamam, güzelim benim. Lütfen. Lütfen ağlama." Onun da gözünden bir damla yaş aktı. "Şşş. Tamam."

IX ~Nakamoto Yuta~[✅] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin