Sana sahte sözler söyleyerek gözlerini boyamak istemiyorum.Sana herkesin kullandığı klasikleşmiş şarkı sözlerini okumak istemiyorum.Sana kalbimin tamamını vermek istiyorum.Sözlerimi gözlerimin içinden oku istiyorum.Seni seviyorum ay ışığım seni tüm benliğimle,tüm varlığımla seviyorum.
Sana herkesin yaptığı gibi güller getirmek değil,güneşten parçalar getirmek istiyorum ama ellerin yanar diye korkuyorum. Güzelliğine biçilecek bir değer arıyorum ama sonunda pahabiçilmez olanın sen olduğunu anlıyorum.
Senle geçirdiğim bu kusursuz dakikalar içinde anlıyorum ki,her şey boş içime dolduran tek gerçek sensin.Anlıyorum ki tek ihtiyacım,sen ve kollarımın arasında olan inanması güç varlığın.
Çölde bir çiçek olsan seni kaybetmemek için gözyaşlarımla sulayacak ben,eğer gözümde bir damla olsan yine seni kaybetmemek için sonsuza kadar ağlamayacak olan ben.Tüm zıtlıklarımın birbirine bağlandığı noktada beni kendine bağlıyorsun,gidecek hiçbir yerim kalmıyor ay ışığım.
Ellerim,kucağımdaki senin belini kavramışken geri dönüşü olmayan bir yolun içine giriyoruz.Sözlerin büyüsüne kapılarak yürüdüğümüz bu yolda,gözlerin kurtarıcım olduğu için kaybolmaktan korkmuyorum.Yol boyunca karşımıza çıkan tüm zorlukları,beni eriten bakışlarınla alt edeceğimizi düşünüyorum.
Bel oyuntunu okşayan ellerim,seni bana daha çok yaklaştırırken hassas noktanı keşfetmiş olmak beni başka boyutlara sürüklüyor. Ellerin,ensemden destek alıp bedenin kucağımda hafifçe sallanırken bu bir rüyaysa bana uyanmamayı diletiyor.
Kafamı kaldırıp sana bakan gözlerim,kafası geriye düşmüş ve boynuna ay ışığının lime lime işlendiği sende takılı kalıyor.
Park Jimin,boynuna geceler bitip sabahlar gelene kadar öpücüklerimi kondurmak isterken bu görüntün beni her anlamda uçuruyor.
Kafanı yeniden indirip gözlerin beni esiri altına aldığında,ellerim üzerindeki ellerinle ruhumu sana teslim ediyorum.Ellerimi tişörtünün içine yönlendirirken,yeryüzüne iniyor cennet ve ben sanki ona dokunuyorum.Çıplak tenine çarpan parmak uçlarımda papatyalar açtığı için mi bu hoş kokunun sebebi Park Jimin?
Belindeki ellerimle seni kucağıma tekrar bastırdığımda,içimden dudaklarından çıkan her nefesi haspetmek,seni herşeyden saklamak geliyor.Üzerindeki tişörtünü bedeninden sıyırırken ay ışığının parlattığı teninde bir kez daha ölüyorum.
"Jungkook?"
"Efendim Jimin..."
"Seni mahvederek bedenimden davetsiz inen her temas için,senden parçalar istiyorum vücudumda.Kapına gelen bu sefer benim.Aç kapılarını,kabul et beni."
"Sen çoktan içerdeydin,kendimi yabancı hisserken kalbimde tanıdığım bir sen vardın."
"Lütfen,bu gece bedenimden süzülen şey, bana sunduğun dudakların olsun Jeon Jungkook."
"Merak etme Park Jimin.Bu gece aralanan tek kapım,dudaklarımdan bedenine değen duygularım olacak."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
la Vie en Rose •pjm&jjk•
FanfictionPenceremin senin pencerene denk gelen mesafesi,hayatıma armağan edilen en güzel olay gibi gelirken,seni daha yakından görebilme şerefine laik olmak bile içimi güzelleştiriyor Park Jimin.