🌸

358 43 1
                                    


Sen gülünce evimde rengarenk çiçek bahçeleri açıyor ayak uçlarıma doğru.Gözlerindeki ışık aydınlığım oluyor en çıkmaz günümde.Bir nefes alıyorsun,sanki bu yüzden dönüyor dünya,kendi ekseninde.

Sana baktıkça odalarım gün buluyor.Seni izlerken her milimini ezberleme isteğim doğuyor içime ama sen ağlayınca sel basıyor ciğerlerim,nefes alamıyorum.Boğuluyorum ay ışığım,özellikle hıçkıra hıçkıra ağlarken,alanım daralıyor.Gidecek yerim kalmıyor,çaresizce ölüyorum.

Penceremde oturmuş senin ağlamanı izlerken elimden sadece bakmak geliyor.Kim seni bu kadar üzdü?Nasıl bu kadar çok ağlarsın?Şuan ne yapmalıyım?Yanına gelsem kesilecek mi gözyaşların?Düşen her tane kadar fısıldayabilecek miyim sana geçeceğini?

Gözlerinden düşen inci tanelerinin okyanuslara bedel olduğunu bilseydin dinerdi belki göz yaşların.Birisinin gerçekleri söylemesi gerek ay ışığım.

Kim sana, bir kelebeğin kanat çarpışının kasırgalara sebep olduğu gibi ağladığında dünyanın felaketi olacağını söylemiyor?
Ağlama,başa çıkamıyorum bitkin düşmüş bedenine.
Ağlama,henüz seni gülümsetecek çokça sözlerim varken.
Ağlama lütfen,aklım;o narin ellerinin,göz yaşınla ıslandığını görünce sıcak yağmurlar yağdırıyor hücrelerime.

Yokluğunla sınanırım,sorun değil ama göz yaşlarında can çekişerek ölmek istemiyorum.

Günlerdir odandan çıkmıyorsun,yatağının yanına koyduğun sudan bir yudum bile almadın.Öylece tavanı izliyorsun,bende bitik düşmüş seni izliyorum.Seni çokça gördüğüme bile sevinemiyor ruhum,yanaklarından süzülerek yatağının çarşafında ölen her göz yaşını saymaya yemin ettiğinden beri.

Kemanıma dokunmadım günlerdir,dokunmak gelmiyor içimden.Kafam meşgul.Gözlerim göz yaşlarına ilişik,ruhum bu aralar üzeri tozla kaplanmış notalarıma yaklaşmak istemiyor.Sana baktıkça arka fonda ölüyor gibi sesler yükseldiğinden hislerimi notalara kolay kolay dökemiyorum.Oysa sana baktığımda yoluna kaybetmiş serin rüzgarın sesi,dolardı kulaklarıma.

Bir değişiklik oluyor odanın kapısı açılıyor ve sen yatağından doğruluyorsun kimin geldiğini görmek için.Yine o yabancı,yoksa sebebi o muydu?Sana sahipken seni ağlatabilecek hakkı kendinde bulan kişi o mu?

Gözlerini ondan ayırmayışın sevginden değil artık, sinirin ve üzüntünden.Bakışların ona karşı,eskisi gibi güzel değil.Beni yanlış anlama;bu senin güzel olmadığından değil ay ışığım,karşındaki yabancının çirkinliğinden kaynaklanıyor.Dudakların hareket edip bir şey söylüyorsun sana yaklaşmak isteyen yabancıya.Geriye doğru gittikçe üzerine geliyor.Çatılan kaşların beni oturduğum yerden kaldırıyor.Mutlu değilsin asla,yüzündeki acıma duygusu tüm çakralarımı açıyor.Bağırışma sesleri yükseldikçe ben daha çok hareketleniyorum.Çirkin bedenin altına,güzel bedenin bu sefer istekle değil zorla girdiğinde hiç düşünmeden evden çıkıp sana geliyorum.
Nasıl çıktım evden,nasıl aralık kapından içeri girerek ezbere bildiğim odana geldim bende bilmiyorum.Sadece içimde durmak bilmeyen şeytanlarım,beni buraya sürüklemiş ve üzerindeki yabancıyı iterek gözlerinden düşen her damlanın intikamını alırcasına,yumruklamayı seçmişti.Bir,iki,üç....yetmiyor asla.Hiçbir yumruk göz yaşının yanından dahi geçemiyor, durmuyorum devam ediyorum yumruklamaya.Gözyaşlarını silemediğim günlerin uğruna altımdaki bu yabancıyı silmek istiyorum sanki yeryüzünden.

Aniden tam omzuma hücum ediyor tüm sistemlerim.Alaşağı oluyor kanım,bir elin dokunduğu yere akıyor.Kalbim tüm kanımı omzuma pompalarken ellerim kansızlıktan bembeyaz olup uyuşuyor ve altımdan kaçıp giden bedeni bile farkedemiyorum.Her gece omuzlarımda bıraktığın etkinin üzerine,elini koyuyorsun.İçimde yükseliyor tüm dalgaların ve beni içine alıp sonsuzluğuna atıyorsun.Sadece saniyelik süren bu an,ömürlük olarak işleniyor hafızama.Altı aydır sadece düşlerimde temas kurduğum hayallerim,bir dokunuşunla gerçekliğe dönüşüyor ve ben bu dönüşüm içinde eriyorum.Buharlaşıp,ruhumla çırılçıplak kalıyorum karşında.

Yüzünü görüyorum.Tanrı,benim canımı almak için mi seni bu dünyaya göndermiş yoksa?Bu kusursuzluğunun sayfalarca nedeni olmalı değil mi?İçimde büyük senfonileri yerine alıyor sana daha yakından bakma şerefine laik olan gözlerim. Notalarda kayboluyorum.
Yalnız birkaç dakikalık notalar topluluğu belki ama büyük bir zaman yolculuğuna çıkıyorum.

Bir kış akşamında vurulmuştum sana. Adeta akşamüstü doğan bir güneş gibiydin,o günden beri sebebimsin.O günden beri tutuklu kaldım gözlerinde. Altı ay sonunda gözlerin gözlerimi bulduğunda,kara deliğin tam ortasında evrende kitlenmiş kalmış gibiyim.Ellerin tenime geçen bir bulut,dokunduğunda sana olduğum gibi beni,sırılsıklam yapıyor.

Gözlerin uzaktaki dağlar gibi dumanlı ve esrarengiz.Kahverenginin hangi tonu o renk bilmiyorum ama tek bildiğim baktıkça kalbimin tondan tona geçiyor oluşu.Bu yüzden fırtınanın altında kalmış gibi düşüncelerim.O gözlerinin,yakından bu kadar can alıcı olduğunu tahmin etmediğim için sersemledim.

"İyi misin?"

Mutluluğun tablosu da sensin, güzelliğin tanımı da... Dünyanın en kusursuz varlığı da sensin, bu değersiz yeryüzünün en kıymetli hazinesi de sen.Sesin öyle güzel ki ruhumun karşılık bulduğu tek tını bu.Öyle huzur verici çıkıyor ki harfler ağzından,şarkı söylercesine.Aklımda bir soru asılıyor: Demek,melekler böyle konuşuyor?

"Kimsiniz?"

Ben geceleri bedeninle değil,sana yazdığım notalarla uykuya dalan,ben ismini hiç bilmeden gözlerinde biten,sesini hiç duymadan seni melodi kabul edip besteleyen,kokunu hiç almadan içime varlığını çektiğim diğer pencerendeki görünmez adam,karşı komşun.

"A-adım Jungkook...Jeon Jungkook...Karşı komşunum."








la Vie en Rose  •pjm&jjk•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin