Mete ile yaşadıklarımın şokunu atlatmam biraz zaman almıştı. Ne yaptığına veya bunları neden yaptığına dair de bir fikrim yoktu ama üstesinden gelmeye çalışıyordum, herkesin ve her şeyin. İlk başlarda olayın ardından birbirimize soğuk davransak da sonrasında benden özür dilediği için onu affetmiştim. Yine de biraz da olsa uzak kalmanın iyi olacağını düşünüp başka bir odaya yerleşmiştim. Bundan hoşlanmadığını sezse de bir şey dememişti o da. Sonrasında tatilimiz çok güzel geçmişti, Enes sağolsun. Bizi sürekli ordan oraya götürmüştü. Bir an olsun o güzel evde oturmamıştık. Mükemmel tatil tanımına yeni bir anlam yüklemişti resmen. Ama her güzel şeyin bir sonu olduğu gibi tatilimiz de sona erdiğinde valizleri toplayıp yola çıkmak için hazırlanmıştık. Enes'in siyah arabasına bindiğimizde hava sıcaktı. Hare'yle önlem olarak yüzümüzü güneş kremiyle kaplayıp büyük şapkalardan takmıştık. Üstü açık arabanın deazavantajları..
Şapkayı kafama geçirdiğim anda etraf tamamen karardı. Sanırım biraz büyük almışım.. Fırsattan istifade biraz uyumaya yeltenmişken arabanın aniden fren yapmasıyla zaten oldukça büyük olan şapkam kafamdan fırladı.
Şaşkın bir şekilde neler olduğunu anlamaya çalışırken önümüze kırmış olan bir araba olduğunu fark ettim. İlk bakışta siyah olduğunu sandığım gece mavisi spor arabanın kapısı açıldığında arabadaki herkes pür dikkat içinden çıkacak kişiyi bekliyordu.
İlk önce arabanın kapısının altından siyah bir bot ve arabadan inen kişinin bacağını saran siyah pantolonu gördüm. Yavaş hareketlerle arabadan tamamen indiğinde alnına siyah, parlak saçları düşen yapılı çocuğun yüzünü gördüğümde göğsüme bıçak saplanmış gibiydi. O bıçak mideme kadar indiğinde nefes almayı bıraktım.
Hare bana kaçamak bir bakış attığında ben de ona baktım. Bana sakin olmamı söylercesine bakıyordu. İfadesiz olduğunu düşündüğüm bakışlarımı arabaya yaklaşan Bora'ya çevirdim. Gerçekten oydu.
İçimden ağlamak ve ona sarılmak geçse de kendimi tuttum ve ifadesizce bakmaya devam ettim. Şimdiye kadar hangi cehennemdeydi? Ne yapıyordu? O hayvan gibi davranışlarından sonra beni hiç aramamıştı. Mesaj atmamıştı. En azından bir özür beklemiştim. Ondan hiç beklemediğim şeyleri bana yaşattığı için ufak bir özür dilese affedecektim belki.. Ama umursamamıştı. Çekip gitmişti. Sinirliydim, ve kırgındım.
Benim olduğum yerin kapısını açtığında Mete elimi tuttu. Şaşkınlıkla ona baktığımda Bora'nın sesi uzun süredir dinlemediğim güzel bir şarkı gibiydi.
"Arya."
Tok sesiyle kafamı ona çevirmemi sağladı. Kahverengi gözleri bana o günü unutturacak kadar tatlı bir parıltı içindeydi. Normalde ifadesiz olan yüz hatları bana özlemle bakıyordu. Gözlerinde bile görüyordum bunu. Her şeye rağmen içimdeki özlemin farkına vardığımda Mete'nin tuttuğu elimden tüm vücuduma büyük bir suçluluk dalgası yayıldı.
Ben ne yapmıştım? Hala ne yapıyordum?
Lisedeyken sözde çok sevdiği sevgilileriyle ayrılıp iki gün sonra başkasıyla çıkan kızları hiçbir zaman anlayamamıştım. İkisinden birini sevmediğine dair net bir düşünce içindeydim hep. Ama şu an yaptıklarımı düşündükçe..
Bora'yı gerçekten sevmiştim. Bu her şeye rağmen inkar edemeyeceğim bir şeydi. Ama Mete'yle öylesine gezmemiştim hiçbir zaman. Bora beni terk ettiğinde yanımda o vardı. Depresyona girip saatlerce televizyon başında ağlayarak dondurma yememi engellemişti. Yaşadığım yıkımın hasarını çok büyük miktarda hissetmem gerekirken o bunu en aza indirmişti, belki de ertelemişti. Ama yanımdaydı. Ona karşı hep bir şeyler hissetmiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HUDUT
Roman pour AdolescentsSınırları ve duvarları olan bir kız, duvarlarını ve sınırlarını yok etmeye gelen bir çocuğa ne kadar güvenebilir? Daha doğrusu onu sevebilir mi? Peki bir şarkıcıya aşık olmak... Buna ne dersiniz? Peki o şarkıcı göründüğünden daha kötü bir çocuksa? ...