Merhabalar efenim...
Ben yine bir hikayemle geldim.
Bir tane duygusal bir tane mizah yazdıktan sonra dedim sıra yarı duygusal yarı mizah hikayemde.
Bu yüzden geldim.
Tam olarak şuraya başlama tarihinizi bırakırsanız... 🖤🖤💜💜
Başlayalım.
°•°•°•°•°
"Kızım kalk hadi! Bu ne uyuşukluk ya? Allah bilir sen hastanın başında da uyuyakalırsın ameliyathanede." Dediğinde oflayarak diğer tarafa döndüm bir yandan da söylenirken.
"Ya anne ben hemşireyim hemşire. İnsanların orasını burasını kesen doktorlar. Ben orda görünüş takviyesi yapıyorum." Dediğimde kafama vurdu hafifçe. Boşta bulunan başım yastıktan yatağa düşerken hiç istifimi bozmadan gözlerimi kapayıp devam ettim uyumaya çalışmaya. "Tabi. Dedim ben sana. Kızım oku da doktor ol diye. Olmadın ki... Küçücük boyun var yarısı inat. Hayır yani benim ılımlı annem varken sen ne diye babanın annesine çekiyorsun evladım? Dediğinde annemden tarafa dönüp saçımın kapatmadığı tek gözümle baktım dik dik.
"Anneannem mi ılımlı? Hani sırf bir bardak kırdım diye dokuz kocadan geri geleceğimden girip babamın genlerini taşıdığım için oramla buramla dağ devirdiğimden çıkan anneannem..." Annem bir kere daha vurdu kafama. "Kız sus bakayım. Susta kalk. Hastaneye yeni doğan bir çocuk gelse sünnetinde görecek seni anca biraz daha oyalanırsan."
Yatakta biraz hareket edip esnedikten sonra yorganı teperek yere attım. Ben anneme dik dik bakarken annemde elleri belinde 'kafanı kırarım' tipiyle bakıyordu. "Ya anne bir sabahta izin versen başımda guguk kuşu gibi dikilmesende dizilerdeki gibi sabah güneşi yüzüme vurduğu için rahatsız olmamla uyansam." Dediğimde ellerini belinden çekerken güldü. "Sabah güneşi çişliye vururmuş. Hadi kalk bakalım kıvırcık sultan." Dediğinde yüzümü somurttum. "Anne ben kıvırcık değilim. Ve ayrıyeten sen zaten çişli olma imkanı vermiyorsun ki sabahın köründe başımda dikilerek. " gülerek arkasını dönüp kapıyı açtı. Tam çıkacakken öpücük atıp gülümsedi güzelce. Tam uykusuzluktan gerilen yüzüm annemin gülüşüyle yumuşayacakken devamında dedikleri daha da tepeme çıkarmıştı dünden hazır olan sinirlerimi.
"Tabi benim pırasa saçlı kızım. Sen kıvırcık değilsin, sarışın değilsin. Kömür gibisin hatta. Boyun da var ya... hey maşaAllah bir doksan. Hadi kalk hazırlanda kapıdan geçebilirsen bu uzunlukla kahvaltıya teşrif et."
Peki bu anneler neden cevap verme imkanı tanımadan lafı atıp gidiyorlardı? Elimi yatağa vurup kaçan uykumla bağırdım annemin duymamasını umut ederek.
"Of anne of!"
•°•°•°•°•
Dolmuşa binip binbir güçlükle hastaneye geldiğimde derin bir nefes aldım. Ne zordu yahu İstanbul'da toplu bir alana girmek. Resmen dolmuştan sağ çıkabilirsem kendimi survivor ilan edecek duruma geliyordum onca hengamede.
Hastaneye girip üzerimi değiştirdikten sonra dosyalara bakarken yanıma yaklaşan Yağmur ile ona döndüm. Merhaba demeye kalmadan derin bir nefes verip elindeki dosyayı bana tutuşturdu. "Kızım bir tane adam gelmiş senden başka hemşireyi kabul etmiyor. Git bak şuna. Deli etti beni bir saattir. Yok diyorum. Olsun ben gelene kadar beklerim diyor. Tam olarak..." kolundaki saate baktı kaşlarını çatıp "bir saat altı dakikadır öylece bekliyor." Dediğinde ilk başta kaşlarımı çatsamda Yağmur'un bu haline dayanamamış gülmüştüm.
"Tamam tamam. Dert etme sen. Çıkıyor böyleleri. Yok sen bakma ben geçen şu hemşireye baktırdım onun eli hafifti muhabbeti işte. Geçen gelen hastayı hatırlamıyor musun? Yağmur da Yağmur diye tutturmuştu." Derin bir nefes vererek göz devirdi. "Ama o yaşlı bir amcaydı." Dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Dudağının kenarıyla gülüp ittirdi beni arkamdan hafifçe. "Hadi kardeşim hadi. Git de bak şu hastana. Hastaların arasına çektiğimiz perdeyi de paravan olarak kullanırsınız. Birazda bende gelir sunarım sizi. Yağmur ile Evlen Hastanede!" Diyerek güldüğünde arkamı dönüp çoktan ilerlemiş olan Yağmur'a baktım. Aheste aheste yürüyüşü alttan yaptığı imayla birleşince sinir bozucu bir hâle gelirken hastanedekilerin deli dememesi için sustum gözlerimi kısarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesim Kalbinde Sensiz
Teen Fiction"Buyrun?" "Ömrüne mi? Olur..." •°•°•° Ozan ÖNAL, sevdiğini gözü gibi sakınan, her göz yaşına karşılık kahkaha atan attırabilen birisi. Ozan ömründe ağlamayı unutmuş bir genç... Ne olursa olsun her zaman gülmeyi başaran. Hazal YAMAN, onun tek derdi...