"Yemin ederim bir daha böyle bir şey yaparsan sana dava açar yanıma yaklaştırmam." Diyerek gözümdeki buz torbasını hafifçe oynattım.
"Tamam Hazal hemşire. Şuan zaten vicdanım sızlıyor sende üzerime gelme. Ah!" Diyerek sonuna doğru acıyla sızlandığında sinirle nefes alıp arkama yaslandım. "Yağmur bırak şunun elini ya..."
Tam olarak kısaca özetliyorum şuan ki durumumuzu. Ben Ozan'ın Tayfun'a hırsla atılıp ona saldırmasını engellemek için büyuk bir aptallıkla araya girmiş, onun atacağı yumruğun hedefi olmuştum. Yani benim morarmış sol gözümde buz torbası, Ozan'ın kanamış sağ elinde de tendürdiyot pamuk vardı. Ve Yağmur eline pansuman yapıyordu.
E tabiki pansuman bana vurduğunda tahriş olan eline değil bana vurduğunu fark etmeyip Tayfun'a saldırmasındandı.
Ve ciddi mânâda eli ağırdı.
"Çok acıyor mu?" Diyerek oturduğu yerden bana bakan Ozan'a ters ters karşılık verdim bakışlarımla. "Benim burda gözüm çıkmış, adam hâlâ çok acıyor mu diyor ya..."
"Hazal tamam sende artık. Ne kadar söylendin?" Diyerek beni tersleyen Yağmur'a baktım şaşkınlıkla. Oturduğum yerde dikleştim savunma mekanızmamın on tuşuna basarken.
"Ben burda kolu belim kadar olan adamdan sol gözüme saatte 100 kilometre hızla gelen bir yumruk yemişim ve sen abartma mı diyorsun? " buz torbasını gözumden çekip küçük Emrah gibi baktım ikisinede. "Şu gözümün hâline bak."
Aslında ben bile hâlâ cesaret edip bakamamıştım gözümde. Hissettiğim o acıya karşılık moraracağından emindim zaten. Tek umudum göz kapağımın mor far sürülmüş şekilde morarmış olmasaydı. Aksi hâlde Ozan'ın iki gözüde morarabilirdi.
Ne kadarda morlu bir paragraf oldu yahu. Aynı gözüm gibi.
"Oy..." diyerek gözümü görür görmez Yağmur'un verdiği tepkiyle dahada dikleştim yerimde.
"Hazal..." diyerek büyük bir pişmanlıkla bakan Ozan ile dahada büyüdü içime düşen korku. En fazla ne olmuş olabilirdi ki? Gözüm falan düşmüştü herhâlde verdikleri tepkiye bakılırsa.
"Yağmur ayna ver." Diyerek dibinde kalan son sakin hücrelerimi kullandım. "Canım şimdi bakm-"
"Yağmur ayna!" Dediğimde çekmeceyi açarken Ozan da ayağa kalkmış ürkek ürkek adımlarla kapıya doğru yanaşmıştı. Şu an gözümün acısını falan bırakmış, gözle görülen hasara odaklanmıştım yalnızca.
Yağmur çekingence aynayı uzattığında kâle almadığım avutucu sözler söylüyordu. Hatta olayı abartmış, seni mor açmış bile demişti.
Aynayı elime alıp yüz hizama getirerek baktığımda gözlerim açıldı şaşkınlıkla anında. Daha doğrusu...
Daha doğrusu yalnızca açılabilen sağ gözümle baktım aynaya.
"Ozan!"
"Canım..."
"Canın çıksın Ozan." Diyerek ayaklandığımda kapıdan çıkmasına fırsat vermeden ona doğru koştum.
"Bak çıkarsa çok ağlarsın!"
"Ağlarsam sen olayım."
"Bak kalbimi kırıyorsun."
"Seni bir yakalasam kafanı da kıracağım ama..." diyerek etrafında dönüp durduğumuz koltuğun tam tersine koşarak üzerine doğru atıldım.
"Oh... Ucuz yırttım. " diyerek son anda elimden kaçmasına derin bir nefes alırken o, masanın üstünde ki kalın dergiyi alıp kafasına fırlattım. Diğer tarafa doğru kayıp kapıya çarparak düşen dergiye bakıp güldü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Nefesim Kalbinde Sensiz
Teen Fiction"Buyrun?" "Ömrüne mi? Olur..." •°•°•° Ozan ÖNAL, sevdiğini gözü gibi sakınan, her göz yaşına karşılık kahkaha atan attırabilen birisi. Ozan ömründe ağlamayı unutmuş bir genç... Ne olursa olsun her zaman gülmeyi başaran. Hazal YAMAN, onun tek derdi...