"2.BÖLÜM"

19K 731 447
                                    

"Faturalar, çekler, maaş bordroları, stoklar... Ay! Bayılacağım, cidden bayılacağım... Biter mi bu gün?" İşlerden iyice bunalan Mısra'nın ensesinde hissettiği ağırlığı takiben işittiği, "Bitmeezz!" diye bağıran o dalgacı ses, genç kızın olduğu yerde korkuyla sıçramasına neden oldu.

"Of ya! Delirdin mi kızım sen? Ödümü kopardın!"

Mısra, sızlanarak geriye döndüğünde, Karin'i masanın köşesinde otururken buldu. Yine gülümsüyordu, her zamanki enerjik tavrı, çoktan Mısra'nın sinir uçlarını uyarmaya başlamıştı. Bilgisayar başında oturmaktan uyuşan boynunu sağa sola esneterek sevimsiz bir ifadeyle Karin'in yüzüne baktı.

"Birileri zil zurna hâllerini ve ayrılık acısını çarçabuk üzerinden atmış anlaşılan."

Mısra, Karin'in bu alaylı sözlerini duymamayı yeğledi ama artık çok geçti. O günden sonra aralarındaki muhabbetin konusu belli olmuştu: Terk edilmenin sarhoşluğu! Üstelik Mısra bu hikâyeyi kendi elleriyle yazmıştı. O, terk edilen, dağıtan, sarhoşluğun etkisiyle olmadık şeyler yapan bir kızdı ve bütün bunlar dalga geçmek için Karin'in eline büyük bir koz veriyordu.

"Sen daha geç dalganı bakalım, bir gün sen de benim gibi ortada kalırsan görürüm o zaman seni!"

Mısra'nın nefesine musallat olan sıkıntı yine sahnedeydi. Karin, onun bu hâline kıkır kıkır gülerken, o, ciddiyetinden zerre kadar bile taviz vermiyordu.

"Tamam, dalga faslı bitti, söz!" Elini dudaklarına kapatan Karin, kafasını öne eğerek gülüşünün son demlerini gizlemeye çalışırken Mısra onu süzmekle meşguldü. Karin'in ışıl ışıl parlayan kısacık kömür karası saçlarına, ütüsü bir milim bile bozulmamış keten takımına, yüzündeki hafif makyajına odaklandı.

"Nasıl başarıyorsun bunu?"

"Neyi?" diye sordu Karin.

"Bunu..." Mısra eliyle Karin'in bedeninde kısa bir yol çizdi. "Enerjini, ışıltını, tüm olumsuzluklara rağmen duygusuz ve dimdik durabilmeyi..."

Karin hafifçe omzunu silkti. "Hımm... Bilmem, sanırım biraz fazla gerçekçiyim."

"Haklısın, galiba bana da bu lazım."

Mısra hafifçe gerinmek istedi fakat kemiklerine dolan ağrıyla inlemesine engel olamadı. "Of ama ya, her tarafım tutulmuş. Ne olacak benim bu hâlim?" diye sorarken sorunun cevabını aslında kendisi de biliyordu.

Karin, masanın üzerine doğru biraz daha kayıp rahat bir pozisyonda oturdu. Bacak bacak üzerine atarken de her zamanki gibi asaletinden ödün vermiyordu.

Mısra, yanındaki evrak dolabına dönüp, cama yansıyan kendi pespaye görüntüsüne baktı. Ayrılığın acısı kötü bir portre gibi tam karşısında duruyordu. Sarı saçlarının dip boyası çoktan gelmişti. İşlerin yoğunluğundan dolayı defalarca ertelediği kuaför randevusuna bir de ayrılığın acısı eklenince bu randevunun hiç gerçekleşmeyeceğinden korkmaya başladı. Sürekli gözlerini ovuşturmaktan rimelleri akmış, siyah lekeler, göz kenarlarında yeni yeni oluşmaya başlayan kaz ayaklarının içine dolmuştu. Sabah bin bir özenle ütüleyip giyindiği ipek gömleği saatlerdir sandalyede oturmaktan bir akordeon gibi katlara ayrılmıştı. Eteğinin hâlini ise görmek bile istemiyordu.

"Kendini bu kadar işe gömersen olacağı bu küçük hanım. Sana bugün için de izin al demiştim." Karin'in sesiyle irkilen Mısra bakışlarını camdan çekip Karin'e döndü.

"Hayır, bir gün evde kalmak bile yeterince boğucuydu. Bir şeylerle meşgul olup kafamı dağıtmam lazım. Belki benim de acıyla başa çıkma yolum budur, kim bilir."

MASUM BİR BEBEK(Yeniden)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin