"25. BÖLÜM"

6.8K 533 304
                                    

Mısra merdivenlerden indikten sonra, son basamakta durup Ali'nin kapısına baktı. İçeride herhangi bir hareketlilik yoktu. Kapıya biraz daha yaklaşıp kulağını dayamak üzereyken kapıcı Haşim karşı daireden dışarı çıktı.

"Mısra Hanım iyi günler."

Mısra, az daha yakalanıyor oluşunun tedirginliğiyle irkildi.

"İyi günler Haşim Abi, ne haber?"

"İyi valla ne olsun. Ben de öğlen servisine çıkıyordum. Var mı bir isteğiniz?"

"Yok, sağ olasın. Biz de Karin'le dışarı çıkıyorduk. Akşama kadar gelmeyiz büyük ihtimalle."

Haşim ayakkabılarını ayağına gelişi güzel geçirip doğruldu.

"O zaman size ekmek bırakmıyorum..."

"Evet evet, büyük ihtimalle biz o işi dışarıda hallederiz..."

Haşim merdivenlere yönelirken Ali'nin kapısını işaret etti. "Bu da yok nasılsa, iyi, iki eksikle başladık..." diye söylenince, Mısra arkasından seslendi.

"Yeni komşumuz evde yok demek?"

Kendisine söylendiğini anlayan Haşim arkasını döndü. Yüzünde, sanki çok derdi varmış da bunu birileriyle paylaşma ihtiyacı duyan birinin o sıkıntılı ifadesi vardı.

"Yok, sabah erkenden çıktı. İşe mi gidiyormuş ne? Hoş, pazar pazar ne işi onu da anlamadım ya, neyse."

Mısra Ali'nin dükkâna gittiğini biliyordu. Kafasını sallayarak onu geçiştirdi. Tam gitmek üzere hareketlenmişti ki Haşim onun yakasını bırakmadı.

"Vallahi çok garip biri. Ben huylandım bundan. O ne öyle dövmeler filan. Hippi gibi bir şey bu. Yılmaz Bey buna nasıl evi verdi anlamadım?" Haşim konuştukça Mısra'nın dudakları yanlara doğru kıvrıldı. "Ha bir de sizi sordu ilkin..."

Mısra şaşkınlığını gizleyemedi. "Bizi mi?"

"Evet, sizi. Daha gelir gelmez, Mısra Hanım burada oturuyor değil mi, dedi. İşkillendim doğrusu. Sonuçta burası aile apartmanı. Ne işin var senin Mısra Hanım'la diye diklenince, bu hemen tırıs tırıs sindi. İş yerinden mi tanıyormuş seni neymiş. Bir şeyler anlattı ama yarım aklım işte. Hepsi uçup gitti."

Mısra durumu toparlama telaşına düştü.

"Ha evet, olabilir. Şirkete iş yaptıran müşterilerden biridir muhtemelen. Neyse tanışırız nasılsa."

Haşim dalgın dalgın kafasını kaşıdı.

"Ben de öyle düşündüm. Yoksa sizin ne işiniz olur bu zibidiyle?"

"Zibidi mi?" Mısra daha kaç kişiden bu yakıştırmayı duyacaktı? Alevlenen sinirini bastırmaya çalışırken epeyce zorlandı. "Hadi Haşim Abi hadi, tutma beni. Karin arabada beni bekliyor, sana kolay gelsin..." deyip çıkışa doğru ilerledi fakat Haşim'in söyleyecekleri daha bitmemişti.

"Eğer rahatsızlık filan verirse çekinmeyin, hemen bana söyleyin, icabına bakarım. Bekâr adam sonuçta, ayarsız ayarsız konuşur filan. Aman ha!"

Mısra anahtarları tuttuğu elini havaya kaldırıp salladıktan sonra, "Tamam Haşim Abi, sen merak etme, bir şey olursa ilk sana söylerim. İçin rahat olsun," diyerek kapı girişindeki basamaklara yöneldi. Açık havaya çıktığındaysa dişlerinin arasından soludu. "Ne işim olurmuş o zibidiyle? Ne işim olduğunu bir bilsen böyle konuşur musun acaba?"

Arabaya bindiği anda gerginliği Karin'in dikkatinden kaçmadı. "Hayırdır, bir terslik mi var?" diye sordu.

Mısra, sanki sıcakta kalmış domates gibi mayışan suratını eliyle yelledikten sonra saçlarını alnının gerisine itti. "Yok... Yok, bir şey. Hadi sür de gidelim bir an önce."

MASUM BİR BEBEK(Yeniden)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin