"5.BÖLÜM"

13K 646 206
                                    

Kopkoyu bir gecenin, ondan daha koyu duygularıyla ilerliyordu Karin, yine kopkoyu bir bilinmezliğe doğru. Üstelik gideceği yerde ne yapacaktı, nasıl bir tavırla karşılaşacaktı, bunu da kestiremiyordu.

"İzin ver ben halledeyim," demişti arkadaşına. Öyle ya da böyle bu işe Mısra'dan daha etkili bir son yazacağı kesindi. Yine de korkusuna engel olamıyordu. Öfkesinden korkuyordu, geldiği zaman gözünün önüne kalın bir perde gibi inen, önünü sonunu düşünmeden fütursuzca savurduğu öfkesinden...

2005 model Renault Megane'ın İstanbul trafiğinin bu en yoğun saatlerinde hız kesmeden ilerlemesinin sebeplerinden biri her ne kadar Karin'in içinde büyüttüğü öfkesi olsa da, bir diğer sebebi oldu olası adrenalini ve hızı seven içindeki o gizli canavardı. Ailesi, o canavarı daha lise çağlarındayken görüp, kati surette ona araba almayı yasakladığından beri bu hevesini ondan bundan ödünç aldığı arabalarla gideriyordu. Bugün de o günlerden bir tanesiydi. Her ne kadar içinde bulunduğu araçtan pek memnun olmasa da Mısra'nın hatırı için bir kez daha bu arabaya katlanmak zorundaydı.

Mısra'yla ya da yalnız, bu arabaya ne zaman binse, en az yirmi kişinin yukarı kalkan ellerine ve sıkıntılı bakışlarına maruz kalıyordu. Hatta çoğu zaman ışıklarda beklerken arka kapının açılıp kendini hızla içeri atanlara bile şahit olmuştu. Bunun için Mısra'yla defalarca gırtlak gırtlağa bile gelmişlerdi. Karin, ona bu arabayı satıp yeni bir araba alması yönünde her direttiğinde karşıdan gelen cevap hep aynıydı.

"Karin, bu araba bana babamdan hatıra ve o beni bırakana kadar ben onu bırakmayacağım, nokta!"

Bakışları bir anlığına da olsa aracın ön kaputuna takıldığında itiraf etmekten kaçındığı üçüncü sebep de acı bir şekilde kendini hatırlattı. Sarı! Karin'in yüzü yine o sevimsiz ifadeye büründü.

"Fikret Amca, tamam, hatırana saygım sonsuz ama insan araba alırken neden sarı rengi tercih eder ki? Hem de sarının en ticari tonunu? Tamam, seviyorsun anladık da sonrasını da mı düşünemedin?"

Düşüncelerini sesli dile getirmenin verdiği tedirginlikle birden etrafına bakındı. Bu yakınmalarını sık sık Mısra'nın yanında da ağzından kaçırması, aralarında ufak da olsa kriz yaşanmasına sebebiyet veriyordu. Araçta yalnız olduğunu fark etmesinin verdiği rahatlıkla nefeslendi.

Karin, bu denli içten amca dediği o insanı tanıma fırsatı bulamamıştı. Mısra ile tanıştıkları zaman öğrenmişti, anne ve babasını korkunç bir tren kazasında kaybettiğini. Ve onun o buhranlı zamanları, Mısra'nın hayatına Karin ve Erdinç'i sokmuştu.

Erdinç!

Karin bir anlığına da olsa unuttuğu bu ismi tekrar hatırlamanın verdiği sinirle gaza yüklendi. Işıklara yaklaşınca o bilindik sondan kaçınmak için kendi kendine dua etmeye başladı.

"Ne olur kırmızı yanmasın, ne olur?"

Uzaktan gördüğü kadarıyla ışık hâlâ yeşildi ve azıcık daha gaza yüklenirse bu ışığı da davetsiz bir misafir olmadan geçebilirdi. Vitesi beşe alıp, zaten tekleyen motorun bağırmasına aldırmadan gaza yüklendi.

"Hadi, hadi, hadi..." diye söylenirken gözü trafik lambasının altında geriye doğru sayan kronometredeydi. Sekiz, yedi... Karin bir anda önüne kıran aracı usta bir manevrayla soluna alıp direksiyonu sağa kırdı. Gözü hâlâ ışıktaydı. Dört, üç... Tüm ağırlığını gaz pedalına yükleyip onu yerle buluşturdu ve bir saniye kala nihayet kırmızı ışıktan kurtulabildi. Arkasından çalan kornaların sesleri, Karin'in aracın içinde attığı çığlığa karışıp, yok oldu.

"Harikaydın kızım!" deyip hevesle direksiyonu tokatladı. Bir trafik ışığını daha yol kenarında taksi bekleyen insanların minnet dolu bakışlarına acıyan gözlerle bakmadan atlatabilmişti. Bunun verdiği huzurla tam gaz yoluna devam etti.

MASUM BİR BEBEK(Yeniden)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin