"24.BÖLÜM"

6.7K 496 275
                                    

Mısra, önündeki iki tabağı üst üste yerleştirdikten sonra, yan tarafa ayırdığı çatal bıçakları da üzerine koydu. Başının üzerinde duran raftaki peçeteleri de almak istedi fakat yan tarafında omleti pişirmekle uğraşan Karin'in gözleri üzerindeyken ve aralarındaki gerginlik hâlâ devam ediyorken, oraya uzanmaya cesaret edemeyeceğini biliyordu.

Karin'le yaptıkları o telefon tartışmasının üzerinden iki gün geçmişti ve o günden beri evde soğuk bir savaş hüküm sürüyordu. Bir yanı ona ölümüne kızarken bir yanı da ona hak vermiyor değildi. Ali'nin birkaç gündür aramadığını görmesiyle anlık bir öfkeye kapılmıştı ve tüm hırsını da neredeyse Karin'den çıkarmıştı. Bebek meselesi ortaya çıktığından beri Karin'in üzerinde kurduğu baskıdan ikisinin de artık bunaldığını, Karin'in bu kadarına mecbur olmadığını, onun hayatını da bu şekilde meşgul etmesinin bile kendisini fazlasıyla huzursuz ettiğini, korkularını, duygularını, kısacası o zamandan bu zamana ne yaşadıysa hepsini bir bir önüne dökmüştü. Bunu yaparken olabildiğince nazik olmaya çalışmıştı fakat Karin'in gözlerinde gördüğü hayal kırıklıkları farkında olmadan onu kırdığının göstergesiydi.

Karin sadece iyi bir arkadaş olmaya çalışıyordu. Tek amacı, bu zor zamanlarında onun yanında olmak ve yaşadığı bu süreçte Mısra'yı o iki adama yem etmemekti. Mısra'nın asıl katlanamadığıysa buydu. Bunu sesli olarak dile getiremese de Ali ve Erdinç'e olan zaafları yüzünden kendisine kızıyordu. Hayatını düzene sokmak için bir şeyler yapmaya çalışıyordu fakat kendi başına kalkıştığı her işin sonunda üzülen, hırpalanan ve zarar gören yine kendisi oluyordu. O gün Karin'e sarf ettiği sözlerin altında da aslında kendi beceriksizliğine duyduğu hırs vardı. Karin'in bunu anladığından da adı gibi emindi fakat en azından bir özrü hak ettiğinin de bilincindeydi. Karin'in tek yaptığı onu korumaktı ve tam tersi bir durumda aynı şeyi kendisinin de yapacağını biliyordu.

Bunları düşündükçe, aralarındaki bu nahoş durumun gereksiz yere uzadığına kanaat getirdi. Buna birinin son vermesi gerekiyordu ve neyse ki Mısra bu konuda ilk adımı atmaya gönüllüydü.

Karin'in gönlünü fethedecek kadar samimi bir tebessümle ona baktı ve "Peçeteleri almama yardım eder misin?" dedi. Söz konusu bebeğin güvenliği olunca Karin'in her şeyi bir kenara bırakacağını biliyordu.

Karin üst raftan indirdiği peçeteleri Mısra'nın hazırladığı tabakların üzerine bıraktı. "Al bakalım, sadece bunları götürsen yeter."

Karin'in sesindeki buyruğu hisseden Mısra, tabakları kaptığı gibi mutfağın kapısına ilerledi. Kapıdan çıkana kadar da Karin'in onun arkasından baktığından emindi.

Salona geçip sofraya tabakları yerleştirdikten sonra, bir eksik var mı diye masaya son kez göz gezdirdi. Her şeyin yerli yerinde olduğunu gördüğünde, derin bir nefes alıp elini beline koydu. Çok geçmeden de Karin elinde çaylar ve omletle salona girdi.

"Hadi bakalım, artık oturalım," dedi yine en buyurgan sesiyle. Mısra'ya bir şeyler yedirebilmek için her zaman takındığı tavırdı bu.

"Cici anne emri verdi bi'tanem, hadi bakalım yemek zamanı," diye fısıldayan Mısra karnına doğru küçük bir tebessüm yolladı. On beş haftayı devirmişlerdi. İnternetten yaptığı araştırmalara ve telefon takiplerinde doktorun söylediğine göre tehlikeli dönem sona ermişti fakat bunu Karin'e bir türlü kabullendiremiyordu. Mısra'nın o gün Karin'e söylediği sözlerin altında yatan sebeplerden biri de buydu. Mısra bir an önce eski hayatına dönmek istiyordu fakat Karin sürekli onun sabırsızlığından yakınıp elini bir işe sürdürmüyordu.

Sessiz, tedirgin ve kırgınlıklarla geçen on dakikanın ardından tabağından ilk başını kaldıran Mısra oldu.

"Bugün bir planın var mı?" dedi çekimser bir ses tonuyla. Tabağındaki omletin son dilimini kesmeye uğraşan Karin bir an durdu. Kısa bir süre düşündükten sonra da omuzunu silkip "Bilmem..." dedi. "Ne için sordun?"

MASUM BİR BEBEK(Yeniden)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin