Arkadaşlar Liskook bu kitapta KARDEŞLER
Lütfen ship yazıları görmek istemiyorum boşuna tanıtım bölümü yapmadım
Gidip o bölüme bakarsanız minnettar olurum teşekkürler_____________
Beni resmen görmezden gelip hızlıca ayağa kalkmış ve o masaya doğru ilerlemeye başlamıştı. Ancak sadece üç adım attıktan sonra durmuştu. Kıza baktığımda ona "gelme" gibi şeyler söylüyordu. Yanında oturan genç adama ve diğer taraftaki yaşlı adama kaydı gözlerim.
"Jimin gitmeliyiz. Hemen."
Bunu demesi ile onların masasının yanındaki iki koruma bize doğru koşmaya başlamıştı. Jungkook ise elimi tuttuğu gibi beni restoran dışına çekiştirdi. Herkes telaş içinde neler olduğunu anlamaya çalışırken, biz canımızın derdindeydik.
Hızlıca dışarı çıkıp arabaya atladık. Ben daha ne olduğunu anlamadan ana yola çıkmıştık bile. Derin nefesler eşliğinde gergince koltuğa yaslanıyordum.
"Yaşadığına inanamıyorum..."
"NE SİKİM OLUYOR BURADA?!"
O deli gibi kahkaha atmaya başladığında ben gerçekten aklımı yitirmek üzereydim. Peşimizde koşturan iri kıyımlardan hatırladığım tek şey bellerindeki silahlardı. Ve direk bize doğru koşmaları?!
"Jungkook mantıklı bir şeyler söylemezsen, şuracıkta deliririm bak ona göre."
Aniden kenara çekip sertçe frene basmış ve el frenini çektikten sonra dışarı çıkmıştı. Sonra da benim kapıma gelip açtı. Ve deli çocuk, beni dışarı çıkarıp sarıldı!
"Jimin o yaşıyor..."
"Tanrı aşkına Jungkook. Kim yaşıyor? O adamlar kimdi? Neyden bahsediyorsun?"
"O kız. Jimin o kız kardeşimdi."
"NE?!"
Pekala... Belden aşağı vurdu.
"Yaşıyor... Yaşıyor yaşıyor yaşıyor yaşıyor!"
Küçük bir çocuk gibi sağda solda zıplamaya başladı. Arada gelip bana sarılıyor, sonra yeniden zıplamaya dönüyordu.
"Tabi ya bütün parçalar uyuyor... Anlıyorum. Şimdi anlıyorum."
Onun adına mutlu olmuştum. Gerçi şuan biraz sikimsonik bir durumdaydık ama olsun. Aslında düşünürsek karşımda oyuncak alınmış çocuk gibi zıplayan kişi de kendine seks makinası diyor ama...
"Jimin yaşıyor... Onunla konuşmalıyım. Bir şekilde iletişime-"
Durup bana dönmüş ve büyük adımlar sonucunda beni eğdiği gibi dudaklarıma kapanmıştı. Pekala, bu adama mutlu olmayı şu andan itibaren yasaklıyorum.
Dudaklarımı koparıp atmak istercesine öptükten sonra beni geri eski haline getirmiş ve kocaman sırıtışı ile bana bakmıştı.
"Çok mutluyum ondan yaptım bahanemi kabul eder misin?"
Başımın dönmesinden ve dudaklarımın acımasından dolayı, pekte onu dinlediğim söylenemezdi. İçtiği şarabın tadını dudaklarından almakta ne biliyim... Hoş muydu neydi?
"H-her neyse. Sonuçta insan her gün kardeşinin yaşadığını öğrenmiyor."
Biraz hüzünlü hissettim aniden. Keşke benim kardeşim de...
"Üzgünüm."
Kollarını etrafıma dolayıp saçlarımı okşamıştı. Sanki neyi sorun ettiğimi anlamış ve onun için özür dilemişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fichu, Police! _JiKook_
FanfictionHey, mister policeman I don't want no trouble {What The Duck serisinden uyarlamadır.} #police 119 hikaye arasından 1.!