🌉-19-🌉

2.9K 256 190
                                    

Bu arada bana özelden yazanlar e-postamı onaylayamadığım için size cevap veremiyorum kusura bakmayın

Farklı düşünmenizi istemem yoksa

Neyse okuyun bakalım(/ω\)

__________

Arabayı hızlıca sürüyor ve en kısa zamanda karakola varmaya çalışıyorduk. Aşırı basit geliyordu her şey ama normali buydu sanırsam. Sonuçta babası Namjoon'un öldüğünü sanıyordu.

Karakolun önüne park edip hızlıca arabadan indik. Bilgisayara girip flashı kontrol ettik. Adamın vurulduğu görüntü vardı. Ve birbirilerine verdikleri maddelerin görüntüleri...

Jungkook gülmeye başladığında bende ona eşlik ettim. Bende mutluydum. Masum bir kız kurtulacaktı ve bu kız sevdiğim adamın kız kardeşiydi.

"Jungkook başardın! Artık Lisa'yı alabiliriz onlardan!"

"Ben mi başardım? Jimin sen Namjoon'u anlatmasan bunlar başımıza gelmezdi. Hala kara kara ne halt edeceğimi düşünürdüm."

Sandalyesinden kalkıp -odasında olduğumuz için mutluyum- belimden kendine çekmiş ve dudaklarıma kısa ama oldukça etkili bir öpücük kondurmuştu.

"Sende bunu iyice alışkanlık haline getirdin yalnız."

"Rahatsız mısın?

" Tabiki de hayır."

Kıkırdayıp kulağımın hemen altını öpmüştü bu sefer.

"Dünyadaki son varlık olsan dönüp sana bakmam(!)Ne yaparsan yap seninle asla sevişmem(!) Git başımdan Jeon(!) Dokunma Jeon(!) Sapık Jeon(!) Ben gay değilim Jeon(!)"

"Ay anladık tamam!"

Kahkaha atıp yanaklarımı mıncırmış ve üstüne saçımı karıştırmıştı. Kızgın görünmeye çalışsam bile bende sırıttığım için pek mümkün olmuyordu.

"Seni seviyorum bunu biliyorsun değil mi?"

Cevabımı yanağını öperek verdiğimde iç çekmişti. Bu sefer ben ona atılacağım sırada, içeriye öküz gibi Minsoo girmişti.

"OHA İDDİAYI KAZANDIN MI?!"

"SOKACAM İDDİANA OLAN O OLACAK! NE VAR BE?!"

Canımı sıkan bir konu olmasına rağmen bu sefer gülmeden edememiştim. Minsoo bana bakmaya başlayınca benimle ilgili bir şey diyeceğini tahmin etmiştim.

"Şey bir kadın geldi de. Jimin'i soruyor."

"Kim benim sevgilimi soruyor ya?"

Ay tansiyonum...

Jungkook ile odadan çıkıp masama vardık. Koltuklardan birinde oturan Hea-Ji'yi görmek, bırakın beklentiyi, tesadüfün bile dışındaydı.

"Hea?"

"Jimin."

Ayağa kalkıp büyük bir özgüvenle yanıma adımlamış ve sarılmıştı. Ona karşılık vermezken, o zaten çoktan benden ayrılmıştı. Yan gözle Jungkook'a baktım. Pek mutlu görünmüyordu.

"Seninle konuşmam lazım Jimin."

"B-ben şey-"

"O birbir polis hanımefendi. Buraya acil bir durum olmadan çat kapı gelemezsiniz."

Kıskanması bana çok sevimli gelse de, o bir kadındı ve üç yılımdı. Belki biraz sakin olabilirdi.

"Önemi yok amirim. Ben şimdi onu-"

"Ne amiri Jimin? Sevgilinim ben senin. Bu kadına söylemeye mi çekineceksin?"

Bizi takip edemeyen Hea-Ji, en sonunda beni tuttuğu gibi dışarı çekiştirmeye başlamıştı. Jungkook'un arkamdan geldiğini duyup ona döndüm ve "sorun yok" dercesine baktım. Adımları yavaşladı, ardından durdu. Sonra gözleri hayal kırıklığı ile bezendi.

Sikeyim.

Beni dışarı çıkarınca iç çektim. Ne istiyordu?

"Seninle ne konuşacağız?"

"Ben... Senden özür dilemek istedim. Ben gerçekleri öğrendim."

"Hım, yapma ya?"

Onu aldattığım gerekçesi ile beni kapı önüne koymuştu. Ki ortada bir delil bile yoktu. Sikik çocukluk arkadaşının dediğine inanmış ve beni dehlemişti. Bana sormamıştı bile. Üç yıldır güvenememişti bana.

"Kızmakta haklısın biliyorum. Ama beni de anla lütfen."

"Bunu denemedim mi sanıyorsun? Ne yaparsam yapayım sana hak verecek bir şey bulamadım Hea. Bana sormalıydın."

"Biliyorum ve ben gerçekten üzgünüm. Barışmak istiyorum. Yeniden Hea ve Min olalım istiyorum."

"Üzgünüm ama şu saatten sonra biraz zor. Sevdiğim başka biri var. Ayrıca önemli bir davanın üstündeyim. Seninle uğraşamam."

"Jimin lütfen. En azından kendimi affettirmeme izin ver. Seni çok özledim."

Bana sarılmaya yeltenince geri çekildim. Yüzüm buruşmuştu. Bir kadının dokunuşu artık bana tiksinç geliyordu.

"Ben seni özlemedim. Bana olan güvensizliğin yüzünden ilişkimiz bitti. Kendi derdine yan. Benim bir sevgilim var."

"Yapma Jimin! O adam mı ciddi misin? Senin ihtiyaçlarını benim gibi karşılayamaz o!"

"Ne dolgun göğüslere, ne çıkık kalçalara ne de koyabileceğim bir bacak arasına ihtiyacım var. O bana güveniyor, beni seviyor ve benim için çok çabaladı. Senin aksine. Fazlalığı olması ya da cinsiyeti benim için önemli değil. Ha ama çok merak ediyorsan diyeyim, oppan oppana koyuyor canım."

Bunu demenle yüzümde tokat patlaması bir olmuştu. Ama canım yanmamıştı. Hatta vurması iyiydi. Artık defolup gidecekti.

"Pişman olacaksın. Kapımda ağlayacaksın. Seni asla affetmeyeceğim."

Hıı aynısından demek gelse de içimden sustum. Sinirle yanımdan ayrılırken kahkaha sesleri kulağımı doldurdu. Hemen sağıma dönünce karnını tuta tuta gülen bir Jungkook beklemiyordum. Bana kızdığını sanmıştım.

"O tokadı hak ettin."

Kaşlarımı çatıp yanıma gelmesini izledim. Ardından önümde durup yanağımı öptü.

"Ama ne yalan söyleyeyim şuan o kıza yetişip saçını başını yolabilirim."

Bu sefer ben güldüğümde belimden tutup sıkıca kendine çekmişti beni. Yarama dikkat ediyordu tabiki de. Bazen ben varlığını unutuyordum ama o hep dikkat ediyordu.

"Demek oppan oppana koyuyor, ha?"

"B-bu konu hakkında konuşmasak?"

Kahkaha atınca dudağımı dişledim. Yemin ederim ki çok güzel gülüyor. Ölüyorum ben adam.

_______

Yine zibilyon tane fic konusu geldi aklıma kafayı yiyeceğim

Bunu bitirip diğerlerine geçmek istiyorum hemen umarım onlara da ilginizi gösterirsiniz

Fichu, Police! _JiKook_Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin