Özel bir bölümle karşınızdayım.
Tek bölüm atacağım fazlasını istemeyin annecim❤
________
Jimin'le şu çok sevdiği oyuncu çakması herifin imza gününe gelmiştik. Yaklaşık bir ay önce sınırlı sayıdaki Taehyung posterini yırttığım için aşırı sinirlenmişti ve ona dokunmama izin vermemişti. Sevişmeyi geçtim nişanlımı öpemiyordum bile. Ulan hapise girip güzel yüzlümü göremeyeceğimi bilmesem vururdum o tipi ama... İşte. Gerçi gönlünü almak için ona biletlerle geldiğimde üst üste üç gece sabahı bulmuştuk. Bak yine aklıma geliyor yah.
Evlenme teklifi ettiğimde bile böyle heyecanlamayan çocuk şimdi yanımda zıplıyordu resmen. Eh benimde bacağım yeni yeni iyileşmiş sayılırdı. Ona ayak uydurmak zor olsa da, onun için buralara kadar gelmiştim. Ha birde Jimin olayı abartıp herifin kucağına atlamasın diyeydi.
"Jungkook hala inanamıyorum! Kanlı canlı göreceğim! Acaba elini şöyle mi tutsam-"
"Kırarım o elini!"
"Diğer bacağına da sıkarım bak rahat dur."
Polisle evlendiğimi düşünürken aslında bir sadistle evlenmek mi? Doğru adres bebeğim.
Kalabalığı zorla yarıp kapıları açılan geniş etkinlik alanına doğru giriş yaptık. Jimin en önlerden yer kapmak için hızlı hızlı koşmuş ve beni resmen arkada bırakmıştı. O izdihamın içinde zorla nişanlımı bulup -nişanlım demek deli hoşuma gidiyor- eline yapıştım. Oysa birazdan sahneye çıkacak olan herif için telefon ekranından saçını düzeltiyordu. Çıldırıcam az kaldı.
"Saçın böyle iyi."
"Ya sen bir dur."
Nefes verip etrafıma bakındım. Derken sol taraftan çığlıklar yükselmeye başlamıştı ve ben daha ne olduğunu anlamadan kulak zarım patlamıştı. Jimin bu kadar ince çığlık atabiliyor muydu ya?
Sahnedeki sevimsiz kalabalığa kalp yollayıp el salladıkça diğer salaklar -ki ne yazıkki aralarında nişanlım da vardı- deliriyordu. Jimin elinin tekini kalbine götürüp içindeki tüm havayı "Taehyung" diye çığırmak için kullanmıştı. Benim altımda böyle çığlık atmıyordu bu çocuk. Hay Taehyung'una!
Yaklaşık bir saattir salak saçma konulardan konuşup ona değişik sorular sorulmuştu. Ve bütün o saçma sorular sevgili nişanlım Jimin'den çıkmıştı. Evet nişanlım, evet çok sevgili nişanlım. Ama sahnedeki palyaçonun don rengini merak eden nişanlım!
"Evet o zaman tanışmaya başlayalım!"
Bunu demesi ile yeniden saçma bir çığlık tuğfanı kopmuş ve sol taraftaki kapılar açılmıştı. İnsanlar itiş kakış sıraya girmeye çalışıyordu. Bizde sıraya girince beklemeye başladık. Jimin ise sürekli ona aldığım küpe ile oynuyordu. Bayağı gergindi yani. Tanrım gergin olması gereken benim...
Şunun tipine bakın ya. Ben ısırmamak için zor duruyorum. O Tae cadısı ne yapar Tanrı bilir!
Uzuuuuuuuuuuun bir bekleme sonrasında nihayet sıra bize gelmişti. İkimizin geçmesine zor izin vermişlerdi. Ancak Jimin'in eline sümük gibi yapıştığım için bizi beraber almak zorunda kaldılar. Şimdi ise Tae bilmem bir şeyin karşısındaydık. Oley.
"Merhaba~"
"M-merhaba Sunbae-nim. Aman Tanrım.. . Yakından daha yakışıklısın."
Jimin'in kolunu mıncırsam bile bana bakmamıştı. Sakin olmaya çalışıyordum ama bu epey zordu.
"Kkk teşekkür ederim. Akraba mısınız arkadaş mı?"
"Nişanlım." Diye öne atıldım.
Jimin'in sırıtışı yüzünde donmuş ve kocaman gözleri ile bana bakmaya başlamıştı. Ne? Diyemez miyim?
"Aman Tanrım, çok sevimlisiniz."
"Öyleyiz evet. İmzala da gideli-AH!"
Kalın taban ayakkabısını yeni iyileşen bacağıma öyle bir güzel geçirdi ki, futbol topu olsam muhakkak gol olacak bir kale bulurdum. O derece... ACIYOOOR!
"Siz onun kusuruna bakmayın lütfen. Özel gününde filan sanırım. Ahahah."
"Hiç önemi yok. İsmini alabilir miyim?"
"Park Jimin!"
"Jeon Jimin."
Onu düzelttiğimde pis bakışlarıma maruz kalmış ve itiraz etmemişti. Karşımdaki angut ise bize sırıtarak bakıyordu.
"Pekala. Jeeoon Jiiimin. İşte!"
İmzalı foto kartını Jimin'e uzatmış ve ondan en kıskandığım gülüşünü çalmıştı: Göz gülümsemesi.
"Hadi gide-"
"Daha elini tutmadım!"
Hem mızmızlanıyor, hem aegyo yapıyor, hem bunu o amipin karşısında yapıyor, hemde elini tutucam diyor! Artık ölene kadar benden bir şey isteyemez.
Boşta olan sağ elini ona uzatmış ve ellerini kenetlemişti. Bak damarım seğiriyor, bak geriliyorum.
"Kendine dikkat et Jimin-ah. Beni göremeye geldiğin için çok teşekkür ederim. Seninle tanışmak çok güzeldi."
"B-ben teşekkür, çok memnunum. Ö-ölme sakın. Bay."
Elini hızlıca çekip bizi sahneden indirdi. Şimdi ise elleri ile yanaklarına yelpaze yapıyordu.
"Gördün mü?! Gördün mü?!"
"Nasıl ağzına düştüğünü mü? Dalga mı geçiyorsun? HD kalitesinde izledim."
"Ya! Üç aya evleniyoruz gelmiş neyin lak lakını yapıyorsun?"
"Elini tutmak için ayak direttiğine inanamıyorum!"
Kaşlarını çatıp yakalarımı kavramış ve beni kendine doğru çekmişti. İtiraf edeyim ona doğru eğilmek hoşuma gidiyordu.
"Sen. Benim. Nişanlımsın. Evleneceğiz. Yemin edeceğiz. Öpüşeceğiz. Sevişeceğiz. Ve mutlu olacağız. Ve sen, bir idolüm var diye yakınmak mı istiyorsun?"
Yutkunup başımı hayır anlamında salladım ve dudaklarına kısa bir öpücük kondurdum. Böyle konuşunca çok haklı gelmişti.
"Haklısın bebeğim üzgünüm. Yine de kıskandım işte."
"Biliyorum. Yalan söylemeyeceğim, hoşuma gidiyor."
Kıkırdayıp kolumu beline sardım ve onu çıkışa çekiştirmeye başladım.
"Demek öyle? O halde eve gidip ne kadar hoşuna gittiğimi test etmeliyiz."
"Olabilir~"
Dayanamayıp yanağını hafiften dişledim. Yalandan çığlık atıp arabaya doğru koşmaya başlamıştı. Gülerek paytak koşuşunu izledim ve derin bir nefes aldım. Hayat bazen hoş olabiliyor.
__________
Lüüütfeen lütfen lütfen lütfen Faded kitabıma bakın.
Noooollluuuuurrrrrr
Teşekkürler ❤❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fichu, Police! _JiKook_
FanfictionHey, mister policeman I don't want no trouble {What The Duck serisinden uyarlamadır.} #police 119 hikaye arasından 1.!