Kapı büyük bir gürültü ile açıldığında, saniyeler sonra kurşun yuvadan çıkmıştı. Ölmeyi bekledim.
Sevgilimi hayal kırıklığına uğrattığım için özür dilemek istedim. Annesi gibi onu terk ettim. Ona veda dahi edemedim...
Ama melodramı bir kenara bırakacak olursak, kurşun boynumu sıyırıp geçmişti. Ve o şerefsiz sırtındaki üç-dört delikle beraber yerde yatıyordu. Adamları da öyle...
Boynumun acısını umursamadan kafamı kaldırdım. Jungkook deli gibi titriyordu. Kalkıp ona yürümek istedim ama az kalsın ölecek olmamı hesaba katarsak kıpırdayamıyordum.
Bizim ekip hemen içeri girmiş, Lisa ve benimle ilgilenmeye başlamışlardı. Telsizlerden operasyonun bittiğini söylediler. Bitmişti...
Jungkook bir bana bir Lisa'ya bakıyordu. Hoseok yanıma gelip beni ayağa kaldırdığında, Jungkook'a sorun yok der gibi gülümsedim. Lisa ile ilgilenmeliydi.
Zar zor gözlerini benden çekip kardeşinin yanına vardı. İkimizinde hastaneye gitmesi lazımdı.
*
Pansumanım yapılmış, beni dinlenmeye almışlardı. Merkezde işler ne alemdeydi bilmiyorum ama iki saattir buradayım ve Jungkook hala yanıma gelmedi.
Onu aramadım çünkü operasyon öncesi telefonları karakolda bıraktık. Onu çok merak ediyordum. Lisa'yı da keza öyle ama Hoseok'un ağzını bıçak açmıyordu. Yine de onu sürekli zorluyordum.
"Hoseok bir daha ara."
"Chim biraz sakin ol. İkiside iyi, tamam mı?"
"Hayır tamam değil. Jungkook hala neden gelmedi?"
"Neden biraz daha dinlenmiyorsun? Uyu, uyanınca gelir belki?"
"Peki."
İstemeyerek gözlerimi kapattım. Umarım Lisa iyidir. Ve Jungkook... Sevgilim neredesin?
*
"Jimin?"
Beni omuzumdan yavaşça dürterek uyandırdı beni. Hemen gözlerimi açıp boynumun acısını boşvererek doğruldum.
"Jungkook?"
Ama hayır. Karşımda buruk bir gülümseme ile duran Hoseok vardı.
"Taburcu edildin. Hadi eve gidelim."
Sinirlerim çok bozulmuştu. Duvardaki saate göre üç saattir uyuyordum. Saat sabahın beşiydi.
"Jungkook nerede?"
Buğulanan gözlerim ve titreyen sesimle ağlamak için hazırda bekliyordum. Hoseok iç çekip nazikçe saçlarımı okşadı.
"Gelecek Jimin."
"Ne zaman? Niye gelmedi beş saattir? Hoseok neler oluyor?"
Ağlıyordum artık. Kendimi çok tedirgin hissediyordum ve Jungkook'a ihtiyacım vardı. Ama o yoktu.
"Eve gidelim ha? Orada konuşuruz."
"HOSEOK O NERDE?!"
Artık çığlık atarcasına konuşunca boğazım acımıştı. Yanımdaki komidinin üzerinde ne varsa devirdim. Kafayı yiyecektim.
"Doktoru çağırın!"
"JUNGKOOK NEREDE?! BANA HESAP VER HOSEOK! BENİM SEVGİLİM NEREDE?! NEDEN GELMİYOR NEDEN BENİ YALNIZ BIRAKIYOR?!"
Hemşireler ve doktor tarafından zar zor tutulup koluma sakinleştirici yemiştim. Gözlerim yine ağır ağır kapanırken, ağlayan bir Hoseok görmüştüm son olarak.
"Özür dilerim Jimin..."
*
Uyandığımda evimde, kendi yatağımdaydım. Uzun süredir buraya gelmemiştim.
Masamın üzerindeki saatte baktığımda öğleden sonra dört olduğunu gördüm. Yavaşça doğruldum yatakta. Her yanım zonkluyordu, başım kazan gibiydi ve ortalık çok sessizdi.
Odamın kapısını açıp merdivenlerden ağır adımlarla indim. Salondan konuşma sesleri geliyordu.
"Ne yapacağız Mingyu? Bunu kabul etmeyecek."
"Yanında olmalıyız Hoseok, yapacak başka bir şeyimiz yok."
"Kalbi kırılacak. Bok vardı yemin ediyorum!"
"Mesajı görünce nasıl tepki verir bilmiyoruz."
"Ama ben biliyorum, yıkılacak... Belki de telefonu odasına koymamalıydık."
Sessiz olmaya uğraşarak geri çıktım yukarı. Hemen odama girip kapıyı kapattım. Masamın ucundaki telefonum yeni görüş açıma giriyordu.
Bir mesaj vardı. Okumam gerekiyordu. Ama okumaya korkuyordum. Sonuç benim istediğim gibi çıkmayacaktı anlaşılan. Orada çok üzüleceğim bir şeyler olmalıydı.
Yine de omuz silktim, aldım telefonu. Sevdiğim adamdan ne gelse razıydım.
Jjk: Sevgilim...
Lisa uyandığında çığlık atıp bana vurmaya başladı. O hiç iyi değil.
Sakinleştiğinde bir an olsun bırakmadı beni. Sürekli ağladı. Babamızı vurduğum için bana kızdı ama umurumda olmadı.
Sürekli haber almaya çalıştım senden. İyi olduğunı falan zırvaladılar ama gerçekten iyi misin bilmiyorum. Lütfen iyi ol.
Lisa biraz daha iyi olunca yanına gelmek istedim ama o buna izin vermedi. Seni ondan daha çok sevdiğimi söyleyip bir şeyler attı bana. Kız kardeşimin psikolojisi iyi değil.
Gitmek istediğini söyledi. Her yerden, her şeyden... Benimle.
Seni öne sürdüğümde sinirlendi. Normalde olsa seni sevmişti ama dediğim gibi şuan hiç iyi değil o. Beni de kaybetmek istemiyor.
Biliyorum sende beni kaybetmek istemiyorsun. Biliyorum bana şuanda çok kızıyorsun. Ama kardeşimi de düşünmek zorundayım.
Bir süre buralarda olamayacağım. Az kalsın benim yüzümden ölecek olmanı hesaba katarsak sana bakmaya cesaretim yok. Çok korktum Jimin, gerçekten...
Ben bu mesajı yazarken Lisa toplanıyor. Sana söz en kısa zamanda geri geleceğim.
Seni seviyorum.
Gözlerim dolmuş hatta taşmışken sinirle sıktım telefonu. Kesinlikle kendimi Lisa ile kıyaslamıyorum. Ama o gerçekten benim iyi olduğumu falan mı düşünüyor? Benimde canım acıyor. Benimde ona ihtiyacım var. Ona kızgın değilim, sadece küçük bir veda isterdim.
Derin bir nefes alıp burnumu çektim. Gözlerimi sildim.
Pjm: Geri gelme Jungkook
İstemiyorum
Sen beni terk ettin...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fichu, Police! _JiKook_
FanfictionHey, mister policeman I don't want no trouble {What The Duck serisinden uyarlamadır.} #police 119 hikaye arasından 1.!