Üzerindeki siyah badiyi çıkartıp bana görsel bir şölen yaratmıştı. Sırf bel altı için bana yanaşmasından nefret ediyordum. Ama pek birşey yapamıyordum. Kendime itiraf etmesi zor ama bende istiyordum. Yani! O, ne istiyorsa...
Bu seferki odak noktası boynum olmuştu. Oradaki eti koparıp atmasına ramak kalmıştı. Neden bu kadar hırs yaparsın ki?
"Harikasın Jimin, tadın harika bebeğim."
Sözleri ve tenimde gezinen dudakları hiç yardımcı olmuyordu bana. Altımdaki varlığı dürtmüş, daha fazla inleme isteği ile dolup taşmıştım.
"Kendini sıkma Jimin-ah."
"S-sıkmıyorum-AH!"
Konuşurken beni avuçlamış ve diyeceğim her şeyin boğazıma dizilmesine sebep olmuştu.
"Tanrım aylardır bu anı bekliyordum. Vücudun bir ilah gibi Jimin."
Tahrik olsamda, bende istesemde bir şeyler doğru hissettirmiyordu. Birden vazgeçtim. Bu böyle olmamalıydı. Böyle istemiyordum...
"J-Jungkook dur. Lütfen-ah~"
Dinlemiyordu. Boynuma odaklanmıştı ve bırakmaya niyetli de görünmüyordu. İttirmeye devam edince derin bir nefes alarak boynumdan ayrıldı.
"Ne oldu şimdi?"
"Üstümden in lütfen, istemiyorum."
"Ne demek istemiyorum Jimin? Buraya kadar geldin, saçmalama."
Tekrar bana yöneldiğinde hemen doğrulup üzerimden biraz çekilmesini sağladım.
"Geldiğim bir yer yok. İstemiyorum, o kadar."
"Jimin beni kızdırma. Ben senin amirinim, dediğimi yap ve yat şuraya."
"Bana bu türde emir veremezsin!"
"Saçmalamayı kes ve yat şuraya! Yalnızca aptalca bir gece istiyorum. ŞİMDİ HEP YAPTIĞIN GİBİ BİR SÜRTÜK OL VE KENDİNİ BECERT!"
Daha fazla dayanamayıp yumruğu yüzüne geçirdim. Bu dedikleri de neydi şimdi? Tamam benimle yalnızca bu yüzden birlikte olmak istiyordu ama... Bu kadarı da çok fazlaydı.
Hemen koltuktan kalkıp montumu giydim ve kapıya yöneldim.
"Jimin! Jimin dur lütfen! Bak ben-"
"Bir daha o iğrenç ağzından adımı duyarsam, o çeneni kırarım aşağılık herif."
Dişlerimin arasından tıslayarak konuşmuş ve daha da ona bakmadan evden çıkıp gitmiştim.
Hata bendeydi. Ne diye kalpsiz uçkuruna düşkün herifin hislerini umursadıysam. O yalnızca penisinin derdinde, ergenliğini atlatamamış biriydi. Uzun lafın kısası, iğrençti.
*
Ertesi gün karakolda benimle konuşmaya çalışmıştı sürekli ama onu terslemeyi geçtim, ona bana mısın dememiştim bile. Yok saymıştım tüm gün. Çünkü o benim için buydu. Hiçbirşey, hiç kimse...
Kalbimi kırmıştı ve bunun bedelini ödesin istiyordum.
Masamda çalışırken yine yanıma gelmiş ve tepemin tası atana kadar dik dik bakmıştı. Elimdeki kalemi sertçe masaya koyup ona öfkeli bakışlarımı attım.
"Ne var?"
"Barışalım."
"Git başımdan."
"Ya nolur Jimin-ah! Pişmanım işte~ Affet benii~"
"İğrençsin."
"Bende seni seviyorum bebeğim."
"Yeter artık CİDDEN İĞRENÇSİN!"
Dayanmayıp ayağa kalkmış ve ona bağırmıştım. Yerinde dikleşmiş ve ciddi bir hal almıştı. Nihayet!
"Hiç mi miden bulanmıyor huh?! Bir kez olsun bile utanmıyor musun?! Yaptıklarının fazla olduğunu ve birilerini kırıdığını düşünmüyor musun?! Bu kadar gurursuz musun be adam?! Gözümde düşmekten daha ileri gitmiyorsun! Hareketlerin çok yılışık ve iğrenç! Bu yapmak istediğin şeyi beni sevdiğin için, aşkla yapıyor olsaydın sana kollarımı açardım... Ama sen yalnızca zevk için yapıyorsun! İşte bu yüzden adisin bu yüzden nefret ediyorum senden! DEFOL GİT ARTIK!"
Onu tüm gücümle ittiğimde şuan büroda bulunan herkes şok içindeydi. Umurumda değildi, burama kadar gelmişti. O playboy tavırları artık çok canımı sıkıyordu. Ondan hoşlandığımı hissettiğim her saniye kendimden nefret ediyordum. Onun gibi bir aptalı hak etmiyordum.
"Anladım. Gerçek düşüncelerin bu ise ben... Bundan sonra senden uzak durucam. Söz."
Hiçbir mimik bile kullanmadan bunları demiş ve basıp odasına girmişti. Ardından kapıyı çarpmayı da unutmamıştı. Bense yine aynı sinirle çalışanlara dönmüştüm.
"İşinize bakın sizde!"
Sonra da yine hırsla masama oturmuş ve pet şişedeki suyu diklemiştim. Artık etrafımda olmayacağı için mutluydum. Cidden, mutluydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fichu, Police! _JiKook_
FanficHey, mister policeman I don't want no trouble {What The Duck serisinden uyarlamadır.} #police 119 hikaye arasından 1.!