Saatler, günler geçiyor.
Sadece geçmiyor,
yanımdan geçiyor.
Ben, beni bıraktım şöyle bir köşeye
karşıya bakmadan
ama yüzüme bakmadan,
karşıya doğru yürüyorum.
Gözlerim boşlukta bir şey aramıyor,
gözlerim boşluğu da seçmiyor.
Şimdi önümden yapraklar uçmuş,
saçlarımı rüzgar savurmuş hiç.
Başka birini uzaktan izler gibi
kendimi izliyorum.
Yüzüme bakmadan.
Ben yürüdükçe,
merdivenlerden indikçe,
otobüslere bindikçe izliyorum.
İnsanlar arasında olmaktan telaşlı,
insanlar arasında yalnız kalmaktan buruk sevinçli.
Çünkü insanlar orada yok,
o kalabalıkta yok.
Ben varım,
ben kendime bakıyorum,
ben kendimin omzuna çarpıp geçiyorum.
Ben
üstüme üstüme geliyorum.
Ben her yerdeyim.
Kendimden uzaklaşmak isteyip
boşluklardan
boğuluyormuşçasına sıyrıldıkça
oradayım.
Duvarlardan
uzaklaşma telaşındayım.
Hızlandıkça beni kollarımdan tutuyorum,
beni yere savuruyorum.
Beni bu geçtiğim yerleri incelemek zorunda bırakıyorum,
gözlerime her yeri
sığdırmaya çalışıyorum.
Gözlerim pes ediyor,
gözlerimin
göğe bakmasına
izin veriyorum.