Kai,Sehun'un ceketini giymesine yardım ederken Sehun gözlerini korumasından uzaklaştırdı. Yardım aldığı için utanmıştı. Kendi giymek için ne kadar ısrar etmiş olsada zayıflamış kasları tek başına giyinmesine müsade etmemişti.
"Yatmaktan kaslarım zayıflamış olmalı." Dedi Sehun. Alt dudağını gergin bir şekilde dişleri arasında ezdi. "Yoksa kendim giyinebilirdim." Sehun işini bitirip bir adım geri çekilen Kai'ye söyledi. Kai ise bakana gülümsedi ve başını aşağı yukarı salladı. Bu durumda bile güçlü görünmeyi kafasına takıyordu. Sehun, Kai'nin kendisine gülerek baktığını görünce kaşlarını çattı. "Ne?" Sehun sordu.
"Hiç.." Derken omuzlarını silkti Kai. "Sadece teşekkür etmen yeterli kimse sana ceketini giydirdim diye zayıf muamelesi yapmayacak."
"Ben zayıf değilim." Dedi Sehun. Sesinde öfkeli bir ton barındırıyordu.
"Hayır değilsin." Diye onayladı Kai onu. "Bak sana bir hikaye anlatayım." Kai arkasındaki sandalyeyi tek eliyle kavradı ve Sehun'un yatağına yakın bir yere konumlandırdı. Üzerine oturdu ve arkasına yaslandı.
"Bundan yaklaşık on beş yıl önceydi. Kendi birliğimde müthiş bir şöhret yakalamıştım. Sırf beni görmek için başka birliklerden gelen askerler bile vardı. Orduda yeni göreve başlamış olmama rağmen onlarca yıl orduda çalışmış askerlerin bile rekorlarını kırıyordum. Bu şan ve şöhret gözümü boyamıştı. Takım arkadaşlarımı küçümsemeye bile başlamıştım. Tek başıma her şeyi yapabileceğimi kimseye ihtiyacım olmadığını düşündüm. Afganistan'ı bilirsin sıcak, kurak ve dağlıktır. O dağlarda tek başıma devriyeye çıkardım. Sonra bir gün bir şey oldu." Hafifçe yaslandığı yerden öne eğildi. Sehun onu ilgiyle dinliyordu. "Yine o devriyelerden birindeyken telsizden bir bilgi duydum. Konakladığımız karargaha on mil uzakta olan bir köy okulunu teröristler ele geçirmişti. Bunu duyduğum an gözlerim parladı. Okul bana çok uzakta değildi. Takım arkadaşlarımı beklersem zaman kaybedeceğimin farkındaydım. Ben de gittim..." Kai durdu.
"Sonra ne oldu?" Sehun sabırsızlıkla devam etmesi için ona sordu.
Kai gömleğinin üstten üç düğmesini tek eliyle açarken gözlerini Sehun'dan ayırmadı. Gömleğinin kenarından tutarak iyi yana açtı. Gömleğini omuzlarından sarkıtıp sırtını Sehun'a döndü. Esmer teni üzerinde gözle görülür şekilde olan üç tane kırmızı kurşun yarasını Sehun'a gösterdi.
"Otuz kalibrelik üç tane kurşun yedim." Sehun'un ağzı hafif bir şaşkınlıkla aralandı. Gözlerini Kai'nin sırtından bir müddet çekmedi. Gördükleri onu şaşırtmıştı. Yaralar çok kötü görünüyordu.
"Yani o ki diyeceğim. İhtiyacın olduğunda almadığın yardım, güçlü olduğunu değil salak olduğunu gösterir."Kai önüne döndü ve 'anladın mı' der gibi kaşlarını kaldırdı. Kai tekrar gömleğini iliklerken Sehun sessiz kalmıştı.
"Anladım." Dedi Sehun. Sessizce kabul etti.
Kai gülümsedi."Şanslısın. Benim bunu anlayabilmem için üç tane kurşun yemem gerekti."
"Ne mutlu bana." Sehun da Kai gibi güldü. Hastana odasında alçak sesli kahkahalar yükselirken odaya Siwon girdi.
"Oo Çok mutluyuz bakıyorum." Siwon, Sehun'un yatağının yanında durduğunda ellerini pantolonunun cebine attı.
"Seni yeniden gülerken görmek çok güzel.Aramıza tekrardan hoşgeldin.Ee Nasıl hissediyorsun?" Siwon söylediğinde Sehun gülümsedi. İlaçlar vücudunu biraz halsizleştirmişti, kaslar da yatmaktan tembelleşmişti ama onun dışında Sehun tamamen iyiydi.
"Hasta ziyaretine elinde hiçbir şey olmadan gelmene kızacak kadar iyiyim Siwon." Sehun hınzır bir şekilde diğer adama sırıttı.
"Espiri yeteneğin eskisi kadar kötü olduğuna göre gerçekten iyileşmişsin." Siwon şakayla karışık bir tonla söyledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Minister (M)-(SeKai)
FanfictionBir bakan ve korumasının gizli ilişkisini anlatıyor. Başlangıç tarihi 10 Şubat 2019 Bitiş tarihi 17 Mart 2019