15. Bölüm -İyiyiz-

5.6K 495 127
                                    


Hatane koridorları hiç bu kadar sessiz olmamıştı. Uzun, kederli bekleyiş sisli bir dağ dumanı gibi üzerlerine çökmüştü.Kai hem her şeye, bağırıp çağırıp, kırıp dökmek istiyor hem de kendini bir odaya kapatıp deli gibi ağlamak istiyordu. Mia'nın kapalı kapılar ardında yaşam mücadelesi veriyor olması canından can götürmüştü. Kai titrek bir nefes verdi. İçi öyle yanıyorduki sanki oksijen yerine ateş soluyormuş gibi hissediyordu. Elini yumruk yaparak göğsüne vurdu. Tanrı işlediği günahların bedelini mi ödetiyordu ona? Daha öncesinden sevdiği bir insanı kaybeden biri olarak Kai bu acının hiçbir şeyle kıyaslanmayacağını biliyordu. Acı öyle yoğunduki nefes bile almakta güçlük çekiyordu.

Ama en çokta sinirliydi. Öfkesini önüne çıkan herkese kusmak istiyordu. Canını yakanların canını almayı, nefesini kesenlerin, boğazını kesmeyi istiyordu. Kai bu duygulara yabancı değildi. Luhan öldüğü gün pusuya düşürülmüşlerdi. Sadece beş kişiydiler. Karşılarında büyük bir terörist grubu etrafını sarmıştı. Kai orda Luhan dahil üç arkadaşını daha kaybetti. Kai o günü hatırladı. Deli gibi etrafa ateş atıyordu. Yarım saatte elli sekiz kişilik terörist grubunu tek başına imha etmişti. Öfkesi onu hayatta tutmuştu ama Luhan'ı kurtaramamıştı. Aynı öfke yavaş yavaş büyüyen zehirli bir filiz gibi vücudunu sardı.

Lavoboya girdiğinde aynanın karşısına geçti. Dağılmış saçlarına ağlamaktan kızarmış gözlerine baktı. Gömleğinin bir tarafı çıkmış, avare bir görüntüsü vardı. Onu gören yıllardır bu halde olduğunu düşünürdü. Sinirle saçlarını karıştırdı. Aynaya bir yumruk atmak üzereyken kendini durdurdu. Çünkü tam yumruk attığı yerin yansımasında Sehun'un üzgün suratını gördü. Yavaşça Kai'nin arkasında durdu. Aynadan birbirlerine uzun uzun baktılar.

Kai alt dudağını ısırıp arkasını döndüğünde ani bir hareketle Sehun'u göğsüne çekti. Sehun titrek bir nefes verdi ama kendini geri çekmedi. Bunun yerine gözlerini kapatıp Kai'nin kendisine sarılmasına izin verdi. Elini Kai'nin sırtına kaldırıp yavaş yavaş rahatlatmak ister gibi okşadı. Şimdi savaş zamanı değildi. Kai her zor anında yanında olmuştu şimdi sıra Sehun'daydı. Birbirlerine deli gibi bağırıp çağırabilirlerdi. Kalplerini sonrayı hiç düşünmeden kırabilirlerdi ama hiçbir şey aralarında olan çekimi engelleyemezdi. Ne kadar tamamen birbirlerinden farklı da olsa yine bir o kadar da birbirlerine benziyorlardı. Kai kalbi kırık bir asker, Sehun, babasının yasını tutan bir oğuldu. Kayıplar verdiler, acılar çektiler.İkiside ruhlarını uzun zaman önce kaybetmişti...

"Ona bir şey olursa dayanamam Sehun." Kai'nin sesi boynunda titredi.

"Biliyorum."

"Yaşayamam..."

"Biliyorum." Sehun sessizce mırıldandı. Şuan kelimerle Kai'ye ağırlık veremezdi. Kai kendini yavaşça Sehun'dan geri çekti. Az önce deli gibi kavga ederken şimdi tüm acılarını iyileştirecekmiş gibi Sehun'a sarılmıştı.

"Yanımda olup bana destek verdiğin için teşekkür ederim." Dedi Kai. Sesi boğuktu. Boğazındaki yumru konuşmasını zorlaştırıyordu.

"Sen de aynı şeyi yapardın." Sehun söylediğinde kafasını eğdi. Hayatının anlamı olduğunu söylediği kızı Mia'nın yaşam mücadelesi veriyor olması Kai'yi derinden sarsmış olmalıydı. Kai'yi hiç bu kadar çaresiz görmemişti. Sehun'u her şeyden korumaya çalışan adam karşında unufak olmuş, bir çocuk gibi savunmasız görünüyordu.

"Sehun ben özür dilerim." Kai'nin gözleri pişman bir hüzünle Sehun'a baktı.

"Asıl ben özür dilerim Kai. Acını önemsemeden aşkını küçümsedim. Ben hiçbir şeyi bilemezdim.."

The Minister (M)-(SeKai)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin