beş | steve denen adam.
peter kapı kollarını kurcalamaya başladı. fakat dışarı çıkamıyordu. kilitler aracın ön tarafından kontrol edilebiliyordu ancak ve peter ön koltukla arka koltuğu birbirinden ayıran kafesin ardında kısılıp kalmıştı.
genç devriye polisi, arabanın kapısını açtıktan sonra çömelerek kendini asfaltın üzerine attı. güneş gözlüklü adam, polis arabasının kaputuna çıktı. sonra tavana tırmandı. elindeki silahı birkaç kez aşağı doğru rastgele savurarak silahın dipçiğiyle devriye polisinin kafasına iki kez vurdu. devriye polisi kıvranarak yere yığıldı. adam, tavandan aşağı atladı ve şoför tarafındaki kapıdan silahını stephen'ın üzerine doğrulttu. stephen'ın burnunun üstü yarılmış, kanıyordu. mavi gözlerinde alık bir ifade vardı.
"bu o!" diye bağırdı peter. "evde gördüğüm adam buydu!" yere düşmüş olan cep telefonundan wade'in vızıltısı gibi çıkan "peter! peter!" seslerini duyuyordu.
"ellerini görebileceğim bir yere koy." dedi adam, stephen'a, tamamen soğukkanlı bir ses tonuyla. "bir aptallık yapayım deme."
stephen ellerini havaya kaldırdı.
"peter'ın kapısının kilidini aç."
"stephen, bu o adam!"
stephen kendini dışarı attı. adam, polis arabasının üzerine atlatıp tavandan diğer tarafa geçti. stephen sırt üstü çimenlere düştü ve çevik bir hareketle tabancasını cebinden çıkarıp ateş etti fakat ıskaladı. adam, iki ayağıyla stephen'ın göğsüne etkili bir darbe indirdi. stephen'ın yüzü morardı. adam, stephen'ın tabancasına bir tekme savurarak çimenlerin üzerine fırlattı.
stephen'ın üzerine eğildi ve onu çenesine indirdiği iki sert yumrukla yere çiviledi.
bütün bunlar yalnızca on saniyede olmuştu.
peter sırtından güç alarak yandaki camlardan birine bir tekme savurdu. fakat darbenin etkisi ona geri döndü, sarsıldı. cam sapasağlam duruyordu.
"böyle şeylere hiç gerek yok." dedi adam. peter koltuktan inip yere kıvrılmaya çalıştı.
adam, şoför koltuğuna geçti, kontrol düğmelerini kurcaladı ve arka kapıların kilitlerini açtı.
peter öne doğru fırlayıp yolcu kapısını ardına kadar hızla itti. fakat adam, şoför tarafındaki kapıyı çoktan açmış, oradan silahını doğrultmuş ve peter'ın sırtına dayamıştı. peter olduğu yere çivilendi.
"benimle geliyorsun." dedi adam.
"lütfen, benden ne istiyorsun?" diye bağırdı peter.
"bütün bunlar senin kendi güvenliğin için. benimle gel."
peter bir anda kesinlikle bu adamla gitmeyeceğine dair kararını vermişti. adam, genç bir polisi ve stephen'ı hiç zorluk çekmeden etkisiz hâle getirmişti. polisler telsizden saldırıyı duymuş olabilirdi. ya da belki wade albany'deki 911'i arayıp saldırıyı haber vermiş olabilirdi. veya bu sokakta yaşayan ve penceresinden dışarı bakan herhangi meraklı bir vatandaş yardım çağırmış olabilirdi. polisler her an burada olabilirlerdi. "hayır, ben hiçbir yere gitmiyorum."
"kahretsin," dedi adam. "o polisleri öldürebilirdim ama yapmadım ve şimdi seni öldüreceğimden mi endişe ediyorsun?"
"kimsin sen?" dedi peter daha yüksek bir ses tonuyla. wade telefondan konuşmayı duyuyor olabilirdi. kendisine yardım edebilecek her bilgiyi ona ulaştırmak istiyordu. "benden ne istiyorsun?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
паника - spideypool
Fiksi Penggemarannesinin vahşice öldürüldüğü güne değin hayatı renksiz mabedlerin içinde geçen peter için işler gayet güzeldi. bir anda etrafı acımasız katillerle sarılan peter, o güne dek hayatında bildiği her şeyin aslında özenle inşa edilmiş bir yalanlar ağı ol...