#6 GEZEGEN 1

7 4 0
                                    

Gözlerimi açtığım da tahtadan yapılmış baraka bir evin içinde beni beklemekte olan aile bireylerini gördüm.

"- Hoş geldin Arqasie. Ben Vessev" dedi muhtemelen babaları olan uzun boylu ve ince adam.

Bedenimin kontrolünü beynimin içine yerleştirilmiş bir joyistik yoluyla yapıyordum. İçeride hiç teknolojik alet yoktu. Yerlere serilmiş yataklar vardı. Tahtadan yapılmış malzemelerin birine kolumu yasladığımda sonradan isminin Ombren olduğunu öğrendiğim kız çocuğu tarafından uyarıldım.

"- Yanıyorsun. Kollarını oradan çek" dedi Ombren.

Bedenimde acı hissetmiyordum. Kabaran kollarımda semboller belirmişti.

"- Aynı sembollerden bende de var. Doğumdan gelen lekeler" dedi Ombren.

Kollarını açtı. Sembollerin ne anlama geldiklerini bilmiyordum fakat bir takım mühürlere benziyorlardı. Geçmiş yaşamları ve çok boyutlu var oluşu içinde barındırdıklarını düşündüm.

"- Bizim dünyamızı ziyaret izni aldın. Ombren sana eşlik edecek Arqasie. Birlikte çıkıp gözlem yapabilirsiniz" dedi Vessev.

Ombren onbir yaşlarında minyon tipli ve sarışın bir kızdı. Üzerindeki tek parçadan oluşan yeşil elbisenin aynısını taşıyan bir bez bebek vardı elinde. Onun sıradan bir oyuncak olmadığını küçük kızın yüzündeki bilge ifadeden anlayabiliyordum.

Dışarı çıkmadan önce bedenimin kontrolünü geliştirmem için bana zaman tanıdılar. Ve sonra da dışarı çıktık.

Etrafta hiç binalar, arabalar ve modern çağa ait eserler yoktu. Dağın yamacına kurulu antik bir kasabadaydık. Evler doğayla içiçeydiler. Yemyeşil çimenlerin üzerine kurulu sofralar gördüm. İnsanlar sanki ayrı evlerde yaşayan tek bir aile gibiydiler. Patika yollarda ağaçların arasında yürüdük. Herkes birbiriyle sohbet ve paylaşım içerisindeydi.

Kasabanın kıyısından akmakta olan nehrin kenarına geldik. Su hışırtılı ve gürdü. İnsanlar suyun şiddetine aldırmadan yüzüyorlardı ve oyunlar oynuyorlardı.

"- Bu çok tehlikeli.." dedim.

Ombren omuzlarını silkip gülümsedi. Kalbindeki huzur gözlerindeki parlamadan beliriyordu.

"- Nedir tehlikeli olan?" diye sordu.

"- Çocuklar aileleri yanında olmadan doğada oyunlar oynuyorlar. Ve bu insanlar şiddetle akan suya büyük bir sevinçle atlıyorlar. Boğulma ve yaralanma ihtimallerine aldırmadan" dedim.

"- Biz doğayı seviyoruz ve zarar vermiyoruz. Doğada bizim bu sevgimize karşılık bize kalbini açıyor. Burada hiç kimse yaralanmaz ve kaybolmaz. Doğa korur" dedi Ombren.

Meyveleri ağaçların dallarından koparıp yiyorlardı. Tarım için oluşturdukları alanlar yerleşim yerlerinden görülebilir mesafedeydiler.

"- Buna benzer başka gezegenlerde var mı?" diye sordum.

"- Var. İçinde bulunan insanların yönelimlerine göre gezegenler şekillenir ve sonunda insanlar iç dünyalarıyla gezegenlerini yaratırlar. Buraya gelme izni aldığına göre diğer ortak alanları da ziyaret edebileceğini düşünüyorum" dedi Ombren.

Bez bebeğinin dudağına işaret parmağımın ucuyla dokunup gözlerini kırptı. Aralarında nasıl bir bağ olduğunu anlamaya çalışıyordum.

Dönüş yolunda bahçelere kurulu sofralarda kalabalık gruplar halinde yemek yiyen insanlar gördüm. Kıyafetlerini değişirken kimsenin görmediği yerlere gitmiyorlardı. Ve üstünü değişmekte olanlar diğerlerinin ilgisini çekmiyordu. İnsanın en saf ve doğal halini hiçbir negatif düşünce ve eyleme maruz kalmadan sergileyebiliyorlardı.

Vessev bizi karşıladı. Komşuların çocukları evlerinin bahçesinde koşuşturuyorlardı. Ve hepsini kendi çocuğu gibi sevip ilgileniyordu.

"- Sizin dünyanız, benim dünyamdan çok farklı. Burası bizim dünyamızın cenneti gibi" dedim.

"- Sizin dünyanız bir karar aşamasında. Kabuk atıp geriye sadece kıyamdan kalanlar bırakılacak" dedi Vessev.

"- Burada kıyam yaşandı mı?" diye sordum.

"- Evet. Hasat sonrasında dünya kendi öz bilinç ve enerjisiyle kendini yarattı. Ve kurtuluşa erenler olarak bizler dünyamızda kalmaya hak kazananlarız" dedi Vessev.

"- Dünyanın öz bilincini belirleyen şey neydi?" diye sordum.

"- Bireylerin oluşturduğu kamusal bilinç" dedi Vessev.

"- Peki yaratımı sağlayan güç neydi?" diye sordum.

"- Kolektif hayal" diye yanıtladı Vessev.

Kolektif hayal bireylerin düşleme sanatını ortak yapabilmesi anlamını taşıyordu.

"- Tanrısal yaratım gücü düşleme sanatıdır" diye ekledi Ombren.

Dünyayı şekillendirip biçim veren gücün hayal kurabilme sanatı ve onu ustaca yapabilen bireyler olduğunu anladığımda, hayal gücünün neden bilgiden daha önemli olduğunu da kavramış oldum.

"- Kolektif hayale dahil olmayan insanlar nereye gittiler?" diye sordum.

"- Kendi yaratımları olan diğer gezegenlerden birine. Yaratımlarıyla yüzleştirilip başbaşa bırakılmaya gönderildiler" dedi Vessev.

"- Peki oradan çıkışları yok mu? Bunu düzeltmeleri için şansları kalmadı mı?" diye sordum.

Vessev donuk ifadesiyle gözlerime baktı. Ombren bebeğini göğsüne koyup uyuyakalmıştı çoktan.

"- Onlar için yine şans var. Sadece yolu uzattılar. Ta ki sevgiye dönmeyi öğreninceye kadar kısır döngü içinde olacaklar. Kendi gezegenlerinde onu deneyimleyip saf sevgiye dönünceye kadar" dedi Vessev.

"- Sevgi kurtuluş için olmazsa olmaz evrensel yasalardan birisidir" diye onayladım.

"- Evet. Sevgide kalmayı ve sevginin kendisi olmayı öğrenecekler. Koşulsuz sevmeyi. Karşılık beklemeden vermeyi öğrenecekler. Evren, aldığının karşılığını misliyle veren bir mekanizmayla çalışır" dedi Vessev.

Evet. Haklıydı. Evren bir topraktı ve bizler ne ekersek onu biçiyorduk. Kalbine tohumladığın şey evrende yeşerip seni buluyordu. Bunu karma yasasıyla öğrenmiştim.. Enerjisel çekim yasası..

"- Burada doğan bebekler, onlar nereden geliyorlar?" diye sordum.

"- Henüz dönüşümünü tamamlamamış olan gezegenlerde tekamülünü bitirmiş varlıklar geliyorlar" dedi.

"- Hafızalarını da beraberinde getiriyorlar mı?" diye sordum.

"- Doğumdan sonra belirli aşamalarla tüm geçmiş yaşamlarını hatırlıyorlar. Buraya gelmelerini sağlayan tüm yolları. Aldıkları tüm dersleri hatırlıyorlar" diye yanıtladı Vessev.

Benim için ayrılan yere uzanıp gözlerimi kapadım ve bedenimim hafiflemesini bekledim.

OnikilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin