Bana cennetin dünyadaki yansıması gibi görünen bu beyazlarla bezenmiş, kocaman evin kapısından gireli neredeyse bir hafta geçmiş olmasına rağmen hala adını öğrenemediğim ve aradan geçen günler boyunca adını sorma zahmetine bile girmememin onu üzeceğini düşündüğümden,ismini sormaya çekindiğim bu adam bana gitmemi söylemiyor, söyleyemiyor nezaketinden. Ancak bu bir kaç günlük lüks hayattan vazgeçip sokağa yeniden dönmek istemeyen ben, bu nezaketi kötüye kullanıp gitme girişiminde, hatta teklifinde bile bulunmuyorum. Ayrıca aradan geçen günlere rağmen bana zarar verecek hiçbir şey yapmamış olması da beni burada kalmam için cesaretlendiriyor.Bir gün, yine bu çok güzel, bundan sadece birkaç gün önce içinde olmanın hayalini bile kuramayacağım bu evin, hayatım boyunca harcadığım tüm paradan çok daha pahalı olduğunu düşündüğüm bu koltuğun üzerinde, oldukça kaliteli kahvemin tadını çıkarırken, hala yağmaya devam eden karı izliyorum. Evin arkasında kalan geniş, karlarla örtülmüş bahçeyi izlerken en azından şubat ayının soğuk günlerini geçirecek kadar kalmayı umuyorum bu sıcacık evde.
Sakin, acelesi olmayan adımlarla yanıma doğru yaklaşırken, içine çekmekte zorlandığı nefesi veriyor onu ele, başımı sesin geldiği yöne doğru çeviriyorum. Buraya geldiğimden beri hiç mutlu görmediğim yüzünde, yayılmış bir gülümseme şaşırtıyor beni. Bu gülüşün altında yatan bir şeyler olmalı, sanırım bana verecek haberleri var. Bu evdeki kısa ama güzel hayatımın sonuna geldiğim düşüncesi kalbimde keskin bir hayal kırıklığına neden olurken, konuşmaya başlıyor.
''Bugün nasılsın?''
''Teşekkür ederim, böyle bir hayata sahip olup da iyi olmamak ne mümkün?''
''Büyük konuşmamanızı öneririm size. Paranın mutlulukla ilgisi olduğuna inanmak dünyadaki en yaygın yanılgılardan birisidir.''
''Yanılgı mı? Benim hayatımın nasıl geçtiğini, hayatım boyunca kaç gece aç bir şekilde sokaklarda sabahlamak zorunda kaldığımı bilseydiniz eğer; paranın nasıl da mutluluk getiren bir araç olduğunu bilirdiniz. Sizin baktığınız yerden görünen hayat benimkinden çok farklı olmalı ancak böyle bir hayata sahip olmak için her şeyimi verirdim ben. Baksanıza böyle bir hayata misafir olmak bile ne kadar güzel.''
''Demek her şeyinizi verirdiniz ha? Peki masumiyetinizi?''
Bu cümle engel olamadığım bir şekilde güldürüyor beni. Günümüzde böyle bir kelime hala kullanılıyor mu gerçekten? Çok uzun süredir denk gelmemiştik kendisiyle.
''Hahaha masumiyet mi? Üzgünüm ama benim zaten böyle bir şeye sahip olduğum söylenemez. Aç kaldığınızda karnınızı doyurmak için hırsızlıkta yaparsınız, adamda öldürürsünüz.''
''Adam öldürmek ha. Peki siz hiç...?''
''Tabi ki de hayır.''
''Peki.''
Ağzımdan istemsizce dökülen bu büyük lafların onu korkutmuş olma ihtimali geliyor aklıma. Kimsenin canını almadığıma inandı mı gerçekten? Evine sığındığım bu adama, bir hırsız ya da katil olabileceğimi söylerken ne geçiyordu aklımdan hiç bilmiyorum. Onun yerinde olsam bu şekilde konuşan birisini evimde bir dakika bile tutmaya cesaret edemezdim. Benim hakkımdaki düşüncelerini okuyabilme umuduyla geçen yılların sebep olduğu çizgiler ve lekelerle kaplanmış yüzünü inceliyorum ancak yüzündeki ifade, görmeyi beklediğimden çok daha farklı; söylediklerim onu korkutmuş gibi görünmüyor hiç. Bu ifadeyi görmek rahatlatıyor beni. Demek ki dışarıdan bakıldığında bir hırsız ya da katili andırmıyorum pek.
''Peki, size bu gördüğünüz evi, arabalarımı ve henüz göremediğiniz bütün mal varlığımı bırakacağımı söylesem, elinizde tutuğunuz bu vasiyetin altına imza atabilmem için neler yapabilirdiniz?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Teklifi
Mystery / Thrillerİstediklerinizi elde etmek için ne kadar ileriye gidebilirsiniz? Hayatın kırılma noktaları vardır; ve o an geldiğinde bir adım, bir merhaba ya da yanlışlıkla tanışılan bir adam bile her şeyi alt üst edebilir. Gizem, yaşadığı hayata dair bütün umu...