Güven, bana iyi geceler diledikten sonra beni gecenin karanlığıyla yapayalnız bırakıp ayrılıyor yanımdan. Odadan çıkarken söndürdüğü ışıkla birlikte günün yorgunluğunun, göz kapaklarımın üzerini örten tonlarca ağırlığa dönüştüğünü hissediyorum. Kapanmasına daha fazla karşı koyamadığım gözlerim, zifiri bir karanlığın içinde yeniden buluyor kırışmış göz kapaklarının yavaşça örttüğü o gri gözleri.Sabah kim buldu onu, yerde öylece kanlar içinde yatarken. Nasıl bir şeydir ölü bir bedenle karşı karşıya kalmak hiç beklemediğin bir anda? Bir çığlık çınlıyor kulaklarımda; benim, yatağımda mışıl mışıl uyurken hiç duymadığım o çığlık... Gece boyuncada kurtulamıyorum kafamın içinde yankılanan bu seslerden, arka arkaya kabuslar görüyorum. Kanlar içinde bir beden karşılıyor beni, atmaya çalıştığım çığlıklar boğazımda düğümleniyor. Bir cesetle sıkışıp kaldığım bu kabustan, bana uzanan o el çekip alıyor beni. Kimin eli olduğunu bilmesemde, güveniyorum ona, elimi bırakmıyor hiç, birlikte koşmaya başlıyoruz. Kokusu geliyor burnuma gözlerimi açıyorum yavaşça, kokusunun sindiği yorganı burnuma kadar çekmişim, bir derin nefes daha alıyorum içime...
Çoktan sabah olmuş, güneşin yakıcı gücüne daha fazla karşı koyamayan perdeden güçlü bir ışık sızıyor üzerinde uzandığım kanepeye doğru. Ev çok sessiz, Güven çoktan çıkmış olmalı. Koltukta doğruluyorum. Ne yapmalıyım koskoca gün bu evde? Karnımın gurultusu geliyor kulağıma, mutfağa geçmek için çıkıyorum harika kokan yorganın içinden. Mutfak masasının üzerinde bir sandviç bekliyor beni ve biraz da para. Ocağın üzerindeki çaydanlığı kontrol ediyorum içi dolu ve hala sıcak; bir fincan çay doldurup kendime, başlıyorum sandviçimi yemeye.
Çokta uzun sürmeyen kahvaltımın ardından bütün gün evde yalnız başıma oturmaktansa dışarı çıkmaya karar veriyorum. İki gündür üzerimde duran kıyafetlerimle değiştirebileceğim başka bir giysim olmadığından da karar verir vermez hiç oyalanmadan kapının dışında buluyorum kendimi. Nereye gideceğimi bilemeden, tercihi ayaklarıma bırakıyorum ancak onların bildiği tek bir yol olduğunu unutuyorum. Bu unutkanlığım, bana pahalıya mal oluyor, kendimden habersiz attığım bu adımlar, beni en iyi bildikleri yere getiriyorlar; Murat'ın kapısının önüne. Ancak kararı onlara bıraktığım için kızmıyorum kendime madem geldim buraya kadar Murat'a, yıllardır hak ettiği dersi vermeliyim. Onu en çok sevdiği şeyle sınayacağım; parayla.
Açık apartman kapısından içeri giriyorum. Etraf her zamanki gibi gürültülü, ilk defa büyük bir zevk alıyorum bu seslerden. Artık buraya mecbur olmamamın tadını çıkararak ağır ağır çıkıyorum merdivenleri. Bu keyifli yolculuğum, o çok tanıdık, eski püskü, rüzgarda uçuşan bir perde kadar güçsüz, ahşap kapının önüne geldiğimde son buluyor. Zile basıyorum ancak kapıyı açan, görmeyi beklediğim kişi değil; üzerinde kendisine büyük gelen bir tişörtle, sarışın bir kadın karşılıyor beni, yarım açılan kapının ardından.
Bu, beni şaşırtmıyor hiç. Her zamanki gibi vakit kaybetmemiş, bulmuş hayatını mahvedecek birilerini artık ona kızmak bile gelmiyor içimden. Çünkü; yaptıklarınıza kırılabilen birilerine sahip olmak azımsanacak şey değil, hatta bu bir ödül ; Murat’ın hiç hak etmediği bir ödül. Şimdi fark ediyorum ki o yüzden; alttan almışım yaptığı her şeyi bu güne kadar, öyle umrumda değildi ki, öyle boştum ki ona karşı, yaptıkları yakamamıştı canımı. Sadece o gece; karların düştüğü, her zamankinden daha soğuk olan, bambaşka bir hayata merhaba dediğim o gece, kaldıramamıştım onu. O yatakta sadece o yoktu çünkü; bir zamanlar çok sevdiğim, ona yaptıklarım için her zaman suçluluk duyduğum o kadın, bir zamanlar ailem olmuş bir insan vardı. Aslında Selen’e de, hiç kırılmamıştım o gece için. O adamla, o yatağı paylaşmak yıllardır içinde tuttuğu nefreti kusmanın iyi bir yolu olarak görünmüş olmalıydı gözüne. Ben Selen’e kızmıştım ama bana bunu yaptığı için değil, kendisine böyle bir şey yaptığı için çok kızmıştım ona. O gece, o yatakta benden intikam almak için uzanan, kardeşim olsa ancak bu kadar sevebileceğim kadın, o iğrenç adamın onunla bir kez daha oynamasına izin veriyordu; tıpkı benim de yıllardır yaptığım gibi. Bazı şeyler , ancak dışarıdan bir gözle izlendiğinde görülebilirdi. İnsan, kendi yaptığı yanlışı, bir başkasının üzerinde gördüğünde daha iyi anlıyordu; bazı şeylerin insanlığa nasılda yakışmadığını, üzerinde ne kadar da rüküş göründüğünü... Ben de o gece, yıllardır göremediğim o çirkinliği görmüştüm; Murat, tüm bu yaptıklarıyla beni aşağılamıyordu; ben, onun beni aşağılamasına izin veriyordum. Bu onun suçu değil; benim ve ona, bunu yapması için izin veren diğer kadınların suçuydu. Murat asla değişmeyecekti; ben ya da diğerleri onun bu bencilliğini, çirkinliğini değiştiremezdik; ancak kendimizi değiştirebilirdik. Önce ezilen değiştirmeliydi ki kendini, duruşunu; ezen değişmek zorunda kalsın... İşte bugün o değişimi başlatacak; kediyle farenin rollerini baştan yazacaktım...
![](https://img.wattpad.com/cover/178884108-288-k407356.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hayatımın Teklifi
Mystery / Thrillerİstediklerinizi elde etmek için ne kadar ileriye gidebilirsiniz? Hayatın kırılma noktaları vardır; ve o an geldiğinde bir adım, bir merhaba ya da yanlışlıkla tanışılan bir adam bile her şeyi alt üst edebilir. Gizem, yaşadığı hayata dair bütün umu...