Tabi ki de yaptıklarım yanıma kalmamıştı. Sevde'nin annesi masum bebeğinin başına gelenleri öğrenir öğrenmez okula gelmiş ve müdürle konuşmuştu. Ve müdür de hemen benim annemi aramıştı.
Sınıfa gittiğimde kınayan veya yargılayan bakışlara maruz kalmamıştım. Bu kız neredeyse herkesin canını bir şekilde yakmış huzurlarını bozmuştu. Bir kaç gün önce de kimseyle derdi olmayan sessiz sakin iyi bir kıza durup dururken sataşması kendisine karşı beslenen öfkeyi kat ve kat arttırmıştı zaten.
Kendi arkadaşları dışında bana kötü bakışlar atan yoktu. Hatta benimle aynı şeyi yapmayı daha önce defalarca istemiş olan ama kendilerini tuttuğum Görkem ve Mete de yanıma gelip "KANKA siktin attın kızın yüzünü resmen. Adamsınn" gibi saçma sapan espriler yapmışlardı.
Kantine gittiğimizde neden yaptığımı sormuşlardı. Tam geçiştirmek için bahaneler aradığım sırada bizim sınıftan bir kaç kişi yanıma gelip müdür hazretlerinin beni yanına emrettiğini haber vermişlerdi. Rahat bir nefes aldım mı desem yoksa yağmurdan kaçarken doluya koşuyorum mu desem bilemiyorum.
Müdürün suratına baka baka sadece "Çarptım" demiştim. "Düşüyordum. Elimi tutunmak için bir yere attım. Saçıymış. Anlamadım tutununca da arkadaşın kafası tahtaya çarptı. Hatta gidip sınıftakilere de sorabilirsiniz. Hepsi oradaydı." demiştim.
Bu nasıl özgüven lan? Bir de adama git sınıftakilere sor dedim. Aklımdan ne geçiyor hiç bir fikrim yok. Ama sınıftakilerin bu sürtük için beni gambazlamayacağına olan inancım beni ayakta tutuyor diyebiliriz.
Müdür nöbetçi öğrenciyi yanına çağırıp "Mercan'ı çağır bakalım."demişti.
Şimdi siz içinizden 'Mercan'ı çağırması ne manidar... Ne olacak bundan sonra? Doğa'nın amcasının oğluyla Mercan'ın hala kızı kuzen mi çıkacak?' diyorsunuzdur. Niye öyle diyorsunuz... Çünkü size Mercan'ın okuldaki konumundan bahsetmedim.
Mercan okulda dersleri en iyi olanlar arasında. 9.sınıftan beri katıldığı projeler, yaptığı konferans ve sunumlar, ardı ardına aldığı onur belgeleri onu hem öğretmenlerin baş yardımcısı ve en çok güvendiği öğrenci yapmış hem de bütün okulun sevdiği bir kız olmasını sağlamıştı.
Sevde'nin bir kaç kere bahsettiğine göre ilkokulda da ortaokulda da hiç böyle değilmiş. Şimdi nasılsa o zaman tam tersiymiş. Kimsenin sevmediği, yanında istemediği, arkadaş olmadığı bir kızmış. Herneyse size o kızın ağzından çıkanlardan bahsetmeyeceğim. Kim bilir belki de yalandır...
Müdür böbürlene böbürlene okullarındaki mükemmel eğitimden ve böyle olayların senelerdir neredeyse hiç yaşanmadığından bahsederken araya "Mercan gelince göreceksiniz. O okulumuzun örnek öğrencilerinden biridir. Bunun tamamen bir yanlış anlaşılma olduğunu anlayacaksınız. Zaten Doğa'da asla böyle şeyler yapacak bir öğrenci değildir." demişti. Ben ayakta Mercan'ın gelmesini beklerken Sevde ile annesi tıpkı benim annemin yaptığı gibi oturmuş müdürü dinliyordu.
Sevde'nin yüzüne baktım. Burnuna soktuğu kanlı peçeteler ve müdürün her yeni lafıyla girdiği kıskançlık krizleri yüzünden sessizce gülümsemeye benzer bir nefes versem de daha sonradan öksürmüş gibi yaparak toparladım .
Bir kaç dakika sonra Mercan'ın odaya girmesiyle kendisine yöneltilen "Doğa çarptığını ve düşerken Sevde'ye tutunmak zorunda kaldığını söylüyor. Sen de oradaymışsın. Öyle mi kızım?" sorusuna cevap vermek için o kadar kıvranmıştı ki bir an doğru söyleyip başımı yakacak diye çok korkmuştum. Ama sonunda "Ha-hayır. Ya-yani e-evet. Yanlışlık-yanlışlıkla oldu. Takıldı. Takıldı." demişti. Müdürün yüzüne bakamıyordu bile.
Ne kadar sevimli ya bu. Şimdi burada başkası olsa 'salak mı lan bu başımı yakacak iki saat kıvrandı alt tarafı kazaydı diyeceksin' filan diye düşünürdüm ama bunu yapan Mercan olunca şirin gelmişti işte. Ona doğru bakıp yere eğdiği yüzünün renkten renge girdiğini gördüğümde gülümsememe engel olamamıştım. Ve ben de tıpkı onun gibi başımı yere eğdim.
***
Boynuma doladığım atkıma iyice yüzümü gömüp ellerimi montumun ceplerine soktum. Annem müdürle konuştuktan sonra acil işi çıktığı için gitmişti.
Ve okul çıkışında beni arayıp yaklaşık 1 saat geç kalacağını kantinde beklememi söylemişti. Şuan tam 1 saat 15 dakika olmuştu ve ben kantinde beklemekten sıkıldığım için kapının dışına çıkmıştım. Ama dışarısı çok soğuktu.
Batmaya başlamış olan güneşin gökyüzünde bıraktığı sarhoşluğu izlerken arkamdan adımın seslendiğini duyduğumda okulun içine doğru baktım.
Mercan'dı. Arkamı döndüğümde çoktan yanıma gelmişti. Elinde kitaplar vardı ve üzerinde ince bir sweat-shirtten başka bir şey yoktu. Üşüyeceğini düşünüp okula doğru girmesi için bir kaç adım ona doğru gittim. O da gözlerime bakarak benim adımlarımla uyumlu bir kaç adım geri gitmişti. Tekrar okul sınırlarına girdiğimizde rahat nefes almak için boynundaki kalın atkıyı çenemin altına doğru ittirdim.
Küçük şirin burnumun kızardığını görmüş olacak ki ince parnaklarıyla önüne düşen saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken gülümsedi. İlk defa onu bu şekilde gülerken görüyordum. Ne kadar da... Masum...
-Neden bugün o şekilde vurdun ona? Ya-yani Sevde'ye? bu soruya 'bu seni ne ilgilendirir' gibi bir cevap verebileceğimi düşünmüş olacak ki dikkatli bir şekilde yüzüme bakmaya başlamıştı.
-Onların seninle derdi ne?
Bu sorum aslında içinde birden fazla şey barındırıyordu. Onun sorusuna verdiğim bir cevap niteliğindeydi aslında. SEBEBİ SENSİN demekti bu. İkinci anlam ise cevabını bildiğim bu soruyu onun ağzından duymak istememdi.
Sorusunun cevabını almış olacak ki yüzünde anlam veremediğim bir ifadeyle bana baktı. Mutluluk gibiydi. Ya da mahçubiyet. Bilemiyorum. Ama ardından sorunun asıl anlamına odaklanmış olacak ki kaşları çatıldı.
Bir süre öylece gözlerime baktıktan sonra tam ağzını açmış bir şey diyecekti ki bahçeden gelen korna sesiyle ikimiz de o tarafa dönmüştük. Annem gelmişti. Gülümseyerek "Görüşürüz." deyip gitti.
Umarım beğenmişsindir. Görüşürüz <3