Gözlerimi açtığımda, annemin yatağın hemen yanındaki koltukta rahatsız bir pozisyonda uyuya kaldığını gördüm.
Doğrulup boş bakışlarla bir kaç dakika odayı izledim. Duvarda asılı olan saat 9'u gösteriyordu. Camdan baktığımda havanın çoktan kararmış olduğunu gördüm.
Ayaklarımı yataktan sallandırdığımda üzerimdeki garip hastane elbisesini ve kolumdaki serumu farketmiştim.
Yerde yatağın altına doğru konulmuş beyaz hastane terliğini giyerek ayağa kalktım. Uzun süredir uzandığım için olsa gerek sırtım ve kemiklerim ağrıyordu.
Annemi uyandırıp Mercan'ı soracaktım ki kapının açılmasıyla o yöne döndüm. Elinde iki bardakla içeri giren Lala'm bardakları küçük masanın üzerinde bırakıp bana sarıldı. Fakat sarıldığında sırtımdaki ezikler yüzünden canım acımıştı.
"İyi misin?"
"İyiyim. Bir şeyim yok. Lala?"
"Söyle bebeğim."
"Mercan nerde ? İyi değil mi? Buraya getiremez misin? Ya da biz gidelim? Lütfen beni ona götür."
Gözlerine yalvarır gibi baktığımda kafamı göğsüne bastırdı. Uzaklaşıp yüzüne baktığımda bana şefkatle gülümsüyordu.
"Burada. Bu katta. Koridorun sonundaki odada. Ama annen çıkmana izin verir mi bilmiyorum."
"Lala lütfen. Görmek istiyorum."
Kafasını çevirip koltuğun üzerinde oturur şekilde uyuya kalmış anneme baktı. "Pekâla. Gel." deyip elimden tuttu ve odadan çıktık.
~~
Mercan uyandığında Tuna ve Kaan başında oturmuş konuşuyorlardı. Kaan "Ben gidip bir göreyim. Ayrılma sen Mercan'ın başından." deyip ayaklandığında Tuna başını salladı.
"Kimi göreceksin? Kaan! Doğa mı geldi? Buldular mı? Nerede? Lütfen ben de geleyim!" deyip hızla doğrulup ayağa kalkmaya çalıştığında kolundaki serum ve sırtındaki dikişler yüzünden acıyla dişlerini sıkmıştı.
Günlerdir Doğa'dan haber alamıyordu. Ne durumda olduğunu düşünmekten kafayı yemek üzereydi ve çok özlemişti. Kötü bir şey olduğu düşüncesi 3 gündür içini kemirip durmuştu.
Tuna kalkmasına yardım ederken "Mercan bizim de yeni haberimiz oldu. Uyuyordur belki. Sonra gidersin." gibi şeyler söylüyordu ama Mercan dinleyecek halde değildi. "Hayır. Görmek istiyorum. Görmek istiyorum. Nolur kötü bir şey olmamış olsun. Nolur kötü bir şey olmamış olsun." bunları söylerken Kaan'ın koluna girmesiyle odadan çıktı.
~~
Çağla yanımda yürürken bahsettiği odaya olan yolu yarılamıştık. Loş koridorda mavi hastane ışıklarının altındaki biz ve boş demir hastane koltukları dışında hiçbir şey yoktu.
Yere bakarak yavaş adımlarla yürürken karşımda duran kapının açılma sesiyle gözlerimi oraya diktim.
Mercan kafasındaki topuzu ve üzerinde aynı benimkisi gibi bir hastane elbisesiyle Kaan'ın koluna girmiş odadan çıkıyordu.
İkimiz de yanınızdakileri bırakıp neredeyse koşarak birbirimize yaklaştık. Tam karşıma geldiğinde yüzünü inceledim. Yanağının yanında çizik izleri vardı.
Elimi uzatıp yanağını okşadığım sırada küçük ince parmaklarını morarmış elmacık kemiğim ve patlamış dudağımın üzerinde titrek bir şekilde gezdirdi. Gözlerine baktığımda akan yaşlarını görmemle kolundan tutup kendime çektim.
"Ağlama..." kafasını göğsüme bastırıp özlemle ona sarıldığımda belimi sıkı sıkı sarmıştı. Sırtımdaki acı umrumda bile değildi.
Kendi sırtım acıdığında sesimi çıkarmasam da onun da canının acıdığını hissetmiştim. Sırtını aynaya çarpmıştı ve ayna param parça olmuştu.
Kollarımı iyice ona sarıp omuzlarını tuttum. Ellerim sırtına deyip canını acıtsın istemiyordum. Başına gelen her şey benim yüzümdendi zaten. Onu... Bizi bu hale getiren benim babamdı.
Saçlarını okşarken "Özür dilerim." dedim.
Kollarını gevşetip benden uzaklaşıp "Özür dileme. Senin bir suçun yok." dediğinde uzanıp dudağına küçük bir öpücük kondurdum ve tekrar aynı şekilde kollarımı ona sarıp burnumu saçlarına gömdüm. Ağlamak üzereydim. Ve ona kavuşmuşken ağlamak istemiyordum.
~~
O gece sevgilimi kollarımla sarıp pek de rahat olmayan hastane yatağında uyudum. Garip hastane kokusu ve ikimizinde sırtındaki ezik ve yaralara rağmen huzurlu bir uykuya daldık.
Yeni kapak nasıl sizce? Bu mu kalsın yoksa eskisini mi koyayım? Mesaj olarak da yazabilirsiniz. Bana söyleyin yeter. Okuduğunuz için teşekkür ederim ♥