i wish - william black ft. syklr
Jongin düşüncesiz bir oğlandı, yani en azından ben onu öyle tanıdım. Şu 'anı yaşa' tiplemelerinden olabilirdi, düşünmeden hareket ederdi, düşünmeden konuşurdu, her şeyi düşünmeden yapardı ve hayatında da önemsediği bir insan olduğunu sanmazdım. Böyle şeyleri umursamazdı pek. Ama beni sevdiğini söylemişti, hem de çok açık bir şekilde. Bütün bu vampir, kurtadam olaylarını açıklarken güneşin karşısına geçip bana bir şeyleri itiraf etmesinden bahsetmiyorum, daha sonra yaşadıklarımızdan, beraber yaptığımız şeyler sırasında olanları söylüyorum.
Jongin'in açıklıkta çektiğim fotoğraflarını çıkarttırıp birlikte çekildiğimiz diğer fotoğrafların yanına koydum, yani torunlarıma anlatacak bir anım daha oldu işte. Daha sonra birçok yeri gezdik, saçma sapan yerlere bile gitmiş olabiliriz belki ama umrumda değildi çünkü mutluydum, mutlu olduğumda hareketlerimi pek kestiremem.
Günün sonunda Jongin bayılacak kadar yorgun hale geldiğinde onu benim eve sürükledim ve her zamanki gibi birlikte uyuduk. Fakat hissettiğim duygular her zamanki duygularım değildi, Jongin yanımda derin nefesler alırken veya daha rahat olmak için tişörtlerimden birini giyerken her zamanki hissettiğim duyguları hissetmiyordum. Hissettiğim şey daha çok karın ağrısı ve biraz da fazla kalp çarpıntısıydı. Ama bunu ona söylemedim, sanırım cesaretim yoktu.
Sabah sarmaş dolaş uyurken gözlerimi açtığımda perdeler kapalıydı, annemin kapattığını biliyordum çünkü bunu her zaman yapardı, hem de hiçbir şey sormadan. Jongin'in belimdeki ellerini yavaşça çekerken yanından kalkıp perdeleri açtım, perde açmak bir insana nasıl bu kadar zevk verebilirdi bilmiyorum, zaten çok fazla kişinin de dönüşen vampir bir arkadaşı olduğunu sanmıyorum.
Daha sonra annemin yanına gidip kahvaltı hazırlamasına yardım ettim, şarkı söyledim, hafif uzamış turuncu saçlarımı uzun zaman sonra taradım, çiçekleri de suladım. Jongin çok geç uyandı, gözlerini ovarak yanıma gelirken de hâlâ uykulu duruyordu."Ne oldu, kış uykundan mı uyandın ayı?"
Başını omzuma koyup gözlerini kapattı. "Ayı demen çok ayıp oldu yalnız."
"Ayıcık."
"Bu daha iyi."
Annem mutfaktan çıkıp yanımıza gelirken kocaman olan gözleriyle Jongin'e baktı. İnanamıyor gibiydi çünkü Jongin'i sabahları hep gitmiş bulurdu. Hâlâ gitmeyen şokunun üzerine bir de kahvaltı yaptığımızda bir ara kalpten gideceğini de düşündüm çünkü Jongin'i yemek yerken de görmezdi. Fakat bundan sonra alışması gerekiyordu çünkü artık günlerimiz böyle geçecekti, en azından ben öyle umuyorum.
"Sence Baekhyun ve Chanyeol ile buluşmalı mıyız?" Başımı kolunun üzerine koyup gözüme gelen güneşi kesmek için elimdeki şapkayı yüzüme kapattım.
"Baekhyun çok konuşuyor, başımı şişiriyor."
Uzandığımız çimlerin üzerinde biraz hareketlendi, ben de kaşınmaya başlamıştım ama anı bozmamak için ses çıkarmadım."Hep akşamları görüşmemizden yakınıyordu. Baekhyun efsane falan demez, vampir diye yakışırsa paçana ne yapacaksın?"
"Yapışsın, vampir değilim ki ben."
Şapkayı yüzümden çekip dirseklerimin üzerinde dönerek yüzüne baktım. "Gerçekten yapışsın mı yani?"
Gözlerini kıstı, zaten arkaya yatmış saçlarını elleriyle düzeltti. Saçlarının renginin aktığını fark ettim, iğrenç bir sarıydı. Kıyafetlerine ve kokusuna bu kadar çok dikkat ederken saçlarını önemsememesi nedense onu daha çok iyi gösteriyordu.
"Baekhyun bana bir şey yapamaz ki, küçücük."
"Aynı yaştayız Jongin," dedim, kendime hakim olamadan bir de ben ellerimi kattım saçlarına, "ve ayrıca Chanyeol büyük, Baekhyun'a hav desen Chanyeol sana kükrer." Şerefsizler gibi güldüğümde kaşlarını daha çok çattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my bestfriend is a vampire//sekai
FanfictionZaman, Jongin ve sivri dişleri ile geçiyordu, basit hayatımda ise basit olmayan tek şey Jongin'di ve o, kesinlikle çocukluk arkadaşımdı.