red - pieces
Herkes bir kere de olsa kafasında kendi ölümünü kurgulamıştır. Belki sıkılan ders aralarında, belki beşinci defa okunulan kitap satırında, belki de bitmiş sütün içine çekince pipette çıkardığı sesin beyinde yankı yaptığı bir günde.
Her zaman kolay bir ölüm düşünürdüm, bunun için de en uygunu donarak ölmekti. Eğer çok havalara uçmuşsam bazen uyuyan güzel gibi kıytırık bir iğne ile can vermeyi de çok iyi kurgulardım. Ama Jongin hiçbir zaman düşünmezdi, her zaman ölmeyeceğini, öyle bir şey olsa da tekrar dirileceğini söylerdi. Bunu ilk söylediğinde bacaklarım kucağındaydı, ayaklarımla kafasına vurdum."Eğer tekrar dirilirsek yine tanrının elinde bir yerde," dedi, parmaklarıyla ayak bileğimde gidip geliyordu, "yine beni bulacaksın."
Yattığım yerden uzanıp vantilatörü sabitlediğimde bakışlarımı yüzüne diktim. Halının desenlerini inceliyordu, dalgın gibiydi. "Ben niye buluyorum, sen bul."
"Gözümden kaçar belki."
"Kaçsın da çıkarayım o gözünü."
Yanındaki kırlenti alıp yüzüme vurdu. Baekhyunların yazlıklarından döneli birkaç gün olmuştu, yani Jongin ile olan öpüşmemin üzerinden de birkaç gün geçmişti. Havuzda kendini kaybedeceği sıra suya girip sıvışmasaydım belki şu an işler çok daha farklı ilerliyor olabilirdi ama sıvışmıştım işte ve Jongin o gün hakkında kesinlikle ağzını açmıyordu. Baekhyun'a olanları söyleyip söylememek arasında kalırken diğer gün boynundaki çürüklerle bana Jongin ile neden öpüştüğüme dair hesap sordu. Daha sonra da birlikte boynuna krem sürerek dertleştik. Annesinin, Chanyeol'ün fıstık yeşili boxerını odasının askılığında bulmasından, Chanyeol'ün babasını görünce Baekhyun'u, aynı evde saç baş biribirine girmiş ve biz yattık tiplerini umursamadan tanımamazlıktan geldiğine kadar anlatırken kendi derdimi unutup vay canım kankim diyerek sırtını sıvazladım. Başı ağrıyınca da papatya çayı içip zıbardı. O günün akşamına Chanyeol elinde bir demet gül ve peluş domuzla geldi. Yüzümü buruşturarak odayı terk ettim, geri geldiğimde gülüşüyorlardı.
Ama ben hâlâ aynı kafa karışıklığı ile kafamı duvarlara vura vura yurtta dolanıyordum. Gören deli falan sanıp yolunu değiştiriyordu ama yolunu değiştirmeyen tek deli oğlan Kim Jongin içmeye gidelim mi deyip Şeytanın El Çantası'na beni sürüklediğinde kendimi bir masanın başında önümde koca bira bardağı ile bulmam gecikmedi. Buraya en son geldiğimde karnımda kurtçuk bırakma potansiyeline sahip bir adamın elinden ucu ucuna kurtulmuştum ama Jongin ben yanındaysam sana kimse bir şey yapamaz cesaretiyle göğsünü gere gere oturuyordu.
Fakat içimde yine aynı his vardı, o gece hissettiklerimin aynısını belki de birkaç kat fazlasını hissediyordum."Jongin." Seslenmemle etraftaki bakışlarını kesip bana döndü. Üstüne deri ceket, onun altına da kırmızı bir gömlek giymişti. İçimden ne var ne yok küfür ederken arada bir dudaklarımın kenarını yokluyordum akan bir şeyler var mı diye. Her şey yolundaymış gibi gözlerimin önünde birbirlerini ayakta götüren çiftlerle Jongin'in bu kılıkta beni tekrar öpebilecek olması başımdan aşağı kaynar sular dökülüyormuş hissi veriyordu. "Senin vampir güçlerin falan da yok hangi götle geldik biz buraya?"
Omuzlarını gerip bardağını kafasına diktiğinde sandalyesini bana doğru yaklaştırdı. "Bir şey olmaz diyorsam olmaz."
"Gerçekten içim çok rahatladı şu an."
Kurtların gölgelerin perilerin cinlerin derdi vampir olan Kim Jongin'leydi. Şu an normal bir insan olmasının belki içimi daha fazla rahatlatması gerekiyordu ama rahatlamıyordum işte ve şu an oğlum sen en büyük cinlisin deyip altıncı hislerime ıslık çalan Byun Baekhyun'a ihtiyacım vardı.
Jongin görmeden kısa bir mesaj atarken telefonu tekrar cebime atıp pipetimle bira içmeye devam ettim. Aslında her şey normalmiş gibiydi, gelip durduk yere iltifat eden kurt adamlar ya da ciğerimi elinde sıkmak istermiş gibi bakan barmenler falan yoktu. Hatta sistemden twenty one pilots bile çalıyordu ki bu normalliğin en büyük belirtisiyken içimi Jongin'in ben her şeyi döverim laflarından daha çok rahatlatıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
my bestfriend is a vampire//sekai
FanfictionZaman, Jongin ve sivri dişleri ile geçiyordu, basit hayatımda ise basit olmayan tek şey Jongin'di ve o, kesinlikle çocukluk arkadaşımdı.