BÖLÜME GEÇMEDEN ÖNCE UFAK BİR ŞEY SÖYLEMEK İSTİYORUM. BÖLÜMÜ OKUDUKTAN SONRA MİNİK 🌟 BASIN LÜTFEN! VE KÜÇÜK BİR YORUM YAPARSANIZ SEVİNİRİM. EN AZINDAN BÖLÜM HAKKINDA BİR YORUMDA BULUNUN. BUNLAR SİZİN İÇİN KÜÇÜK OLABİLİR AMA BENİM İÇİN ÇOK GÜZEL. ŞİMDİDEN YORUM VE BEĞENİLER İÇİN ÇOK TEŞEKKÜR EDERİM. ❤
Keyifli Okumalar
Yazar
Büyük havalimanının içinde insanlar her zamanki temposu ile koşuştururken, uçak anonsları ve insan sesleri birbirine karışıyordu. Büyük insan topluğunun içindeki küçük grupta ise bambaşka bir heyecan vardı. Üç gün sonra Burak ve Meriç dünya evine girecek, Yavuz ve Bahar'ın kız isteme töreni yapılacaktı. Minik Ege'nin içinde ise bambaşka bir heyecan vardı. Minik hayatının beş yılını geçirdiği evini, odasını, anneannesi ve dedesini çok özlemişti. Bir yanı ise kedisi Kartopunu evde bıraktığı için mutsuzdu.
"Anne Kaytopu da bizimle gelemez miydi?" dedi oturduğu yerde annesine dönerek.
"Annecim dedik ya düğünden dolayı çok meşgul olacağız. Kartopu'na nasıl bakalım o yoğunlukta? Hem Necla teyzen Kartopu'na çok iyi bakar merak etme."
Üst kat komşuları emekli bir öğretmen olan Necla Hanım eşi öldükten çocukları evden ayrıldıktan sonra üç kedi ile yaşamaya başlamıştı. Bu yüzden de Bahar Ankara da olduklarından yavru kediyi üst kat komşusuna bırakmak istemiş yaşlı kadında severek kabul etmişti.
"Ama anne Kaytopu bizi özlemez mi? Çok küçük o. Üzülüyse?"
"Üzülmez annecim. Döndüğümüzde seni görünce mutlu olur. Hem çok kalmayacağız ki Ankara'da." Dedi Bahar oğlunun saçlarını okşayıp. Doğrulduktan sonra etrafa bakıp ellerini beline koydu. Çatık kaşlarla ortada olmayan nişanlısına bakarken bir yandan da söyleniyordu. "Tabi baban gelebilirse gideceğiz Ankara'ya?"
Bütün herkes havalimanındaydı. Sadece Meriç ve Burak kardeşleri ile beraber son kontroller için birkaç gün erkenden gitmişti. Bahar hala çatık kaşlarla etrafına bakarken Yavuz üstü bavullarla dolu küçük bir el arabasını zorla sürüyerek yanlarına geliyordu. Yanlarına vardığında el arabasını durdurup doğruldu.
"Yani hayatım ben seni anlamıyorum." Dedi nefesini düzenleyerek. "Kadınları anlamıyorum genel olarak. Alt tarafı dört günlüğüne gidiyoruz Ankara'ya. Taşınmıyoruz ki! Bu kadar bavula gerek var mıydı?"
"Off Yavuz! Ne söylendin?" dedi Bahar gözlerini devirerek ve alayla devam etti. "Sanki sen taşıyorsun bavulları? İki tane bavul mu ağır geldi yani?"
"İki bavul?" dedi Yavuz kaşlarını hayretle kaldırıp. "Bunlara bavul mu diyorsun sen? Eşek ölüsü bunlar! Bahar doğruyu söyle! Birini öldürüp koymadın dimi bavullara? Bak kızmayacağım!"
"Şimdi seni öldürüp koyacağım bavula! Ne söylendin? İkimizin eşyaları ağır geliyor ama beyefendi futbol takımı kurmaktan bahsediyor."
"Aşk olsun bebeğim!" dedi Yavuz Bahar'ın yanına gelerek. Kolunu omzuna atıp genç kadını kendine çekti. Kulağına yaklaşıp fısıltı ile konuştu. "Biz o çocukları yapalım ben eşyalarınızı Fizan'a kadar sırtımda taşırım. Askerliğimi dağda yaptım ben. Ne ağırlıklar taşıdım sırtımda."
"Sen? Askerliğini komando olarak yaptın yani? Hayatta inanmam! Kesin bedelli yapmışsındır! Ayrıca bebeğim ne ya? Kıro musun?"
"Bak şimdi kalbimi kırdın güzelim! Söz konusu vatansa içimden bordo bereli çıkar. Hatta askerde lakabım sarı komutandı. Sarışınlığım ve üstün kaslarım ile herkes beni özel hareketçi sanıyordu. Ayrıca bebeğim bir sevgi sözcüğü.. İstersen başka şeylerde söyleyebilirim. Kadınım, birtanem, dünyam, her şeyim.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldızların Altında | Askıda
Fanfiction"Bak ben sana uygun değilim. Olmaz anladın mı?" dedi genç kadın artık bastıramadığı hıçkırığı ile. "Ben seni herşeyin ile severim. Sen yeter ki benim ol." dedi genç adam kızın eğdiği başını kaldırarak.