Vicdan azabı çekmem gerekiyordu, değil mi? Ama hayır, Fulya salağının gitmesine izin verdim diye zerre kadar suçluluk duymuyordum. Neden kendimi suçlayacaktım ki? Sonuçta Allah'ın hakkı üçtü ve ben o süper zekâya üç kere kalmayı teklif etmiştim. Doğru, hâlâ onlardan bir ses çıkmamıştı ama ben ve takımım kurtulmuştuk ya gerisi mühim değildi. Dün bizi tesise bıraktıktan sonra eğitmenlerin hepsi geri dönerek aramalara katılmıştı. Ne yalan söyleyeyim, Fulya'nın kaybolmasını umursamadan rahat bir uyku çektiğim doğruydu.
Hatta ölüm haberi gelirse mutlu bile olurdum. Biliyorum, fazla zalimce davranıyordum ama benim o kızda gördüğüm şeyleri diğerleri görmüyordu. Değişecekti, şimdi olduğundan daha tehlikeli olacak ve zehrini sonunda bana akıtacaktı. Hissediyordum Alaz'a olan sevgisi onu değiştirecek ve beni de bir şekilde değişmeye zorlayacaktı. Ne Alaz'mış be! Adam resmen benimle oynuyordu ve Fulya bunu gerçek sanıyordu. Valla onu bunu bilmem ama Alaz'dan hoşlansam bile bir erkeğin sevgisi için saçma sapan rekabetlere girecek değildim. Kalırsa benimdir, giderse de Allah belasını versin!
Üzerime rahat bir şeyler giydikten sonra odadan çıkmak üzereydim ki komodinin üzerinde duran telefonuma mesaj geldi. "Bilinmeyen numara mı? Bu kim şimdi?" diye homurdanarak mesaj kısmına girdiğimde bunun sesli mesaj olduğunu gördüm. "Kesin öcünün işi bu," dedim.
"Bir şeyi merak ediyorum ama bana karşı dürüst olacaksın. Yankı ile aranızda tam olarak ne var? Kızı tuttun ajan yaptın ve haliyle bu hepimizin aklına farklı şeyler getiriyor." Atalay'ın sesini duyunca afallayarak elimde tuttuğum telefona baktım. Benim adım mı geçmişti? Ayrıca kiminle konuşuyordu?
"Hiçbir şey." Sanırım kiminle konuştuğunu da böylece anlamış oldum. Buzdağı!
"Hadi ama Altuğ, sen asla bana yalan söylemezsin. Onunla aranda ne var?"
"Yalan değil, Sedef ile aramızda bir şey yok." Yok muydu? O yüzden mi beni öpmüştü?
"Pekâlâ, o zaman soruyu değiştiriyorum. Yankı'ya karşı hislerin var mı?" Olsa da söyleyecek biri değildi.
"Hastanede ondan etkilendiğimi söyledim." Evet, söylemişti ve yalan söylemediğine emindim.
"Dur, tahmin edeyim, sen ona bunları söyleyince karşılığında sana bela okudu, değil mi?" Allah bu Atalay'ın da belasını versin! O kim ki benimle dalga geçiyordu!
"Ona ne söylediğini sormadım, Altuğ. Soruma hâlâ cevap vermedin, ondan hoşlanıyor musun?" Yine Atalay'ın sesini duydum. Kahretsin, bunun cevabını ben de merak ediyorum!
"Beni herkesten iyi tanıyorsun." Sesi fazla soğuk geliyordu. "Etkilenmek ve hoşlanmak aynı şey değil. Kız, bu oyundaki en önemli anahtar ve o anahtarı her anlamıyla elimde tutmalıyım." Duyduğum bu sözlerle kalbimde bir sızı oluşmuştu. Bunu biliyordum!
Bana neden yaklaştığını hep bilmiştim ama ondan duymak neden bu kadar acıtmıştı? Ondan etkilendiğimi de biliyordum ama duyduklarım canımı çok yakmışken bunun sadece basit bir etkilenme olmadığını fark etmiştim. Beni öptüğünde onu uyarmıştım oysaki!
"Hepsi senin yüzünden!" Telefonu bir köşeye atarak başımı eğdim ve sızlayan sol göğsüme baktım. "Sana akıllı ol dedim, değil mi? O adam bize fazla gelir demedim mi? Ama yok, sen git, ona tutul. Zaten ben kimim ki beni dinleyeceksin!" İflah olmaz kalbimi azarladım çünkü bu aptal kalp söz dinlemediği için bu haldeydim.
Gözlerimin yanması birazdan ağlayacağımı gösteriyordu. Hâlâ yas tutan kalbime karşılık göz devirdim. "Bir dur da doğru düzgün bir plan yapayım." Bir erkek için bana gözyaşı döktürdüğüne inanamıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALASAR(Kitap Oldu)
Mistero / Thriller"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster." Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben k...