Bir hafta sonra
Hayat ne garip, değil mi? Daha bir hafta öncesine kadar o ameliyat masasında öleceğime emindim. Bugün ise bahçedeki hamakta oturmuş, boş boş aptal bulutları izliyordum. Hangisini seçersin dersesiniz, açık ara bulutlar kazanırdı. Ameliyatta yaşadıklarımı yaralandığımda bile yaşamamıştım. Narkozun etki etmediği lanet beynim yüzünden göğsümü açıp beni nasıl deştiklerini çığlık çığlığa gördüm. Neyse ki bu, çok kısa sürmüştü ve ben birkaç dakika sonra bayılmıştım. Lakin yaşadığım o kısacık dakikalar bir ömre bedeldi. Neşter etini keserken sen her saniyesini çaresizce yaşıyordun. Oysaki sadece birkaç dakikaydı ama hissettiklerin birkaç yıldan daha fazla sürmüş gibiydi.
Arda beni kaçırıp bu kır evine getirmişti ve kendi yarasına baktırdıktan sonra ameliyat sırasında her saniye yanımdaydı. Hayır, elimi tutup, "Dayan, geçecek," demek için orada değildi. Çektiğim acıdan zevk almak ve çığlıklarımla beslenmek için oradaydı. Ölümden yeniden doğuşumu dudaklarındaki sinsi sırıtmayla izlemişti. Sağ göğsümdeki kurşun yarası asla geçmeyecek gibi hissettiriyordu. Kurşun sanki hâlâ oradaydı ve kanattıkça kanatıyordu. En acısı da beni kaçırdığında kimsenin peşimden gelmemiş olmasıydı. Evet, kimse benim için gelmemişti.
Alaz depoya geldiğinde Arda beni arka kapıdan çıkarmıştı. Evet, bayılmadan hemen önce bunun farkındaydım. İtiraf ediyorum, bir yanım o esnada ölsem bile bunun Alaz'ın kollarında olacağını düşünmüştü. Fakat gözlerimi açtığımda kendimi buz gibi soğuk bir odada bulmuş ve etrafımda göğsümü deşen birçok doktor görmüştüm. Arda ise hemen yanı başımdaydı ama Alaz yoktu. Onlardan kimse yoktu. İşte bu, ona ve onlara olan nefretimi körüklüyordu...
İçimdeki saf nefret ve intikam duygusu şu bir haftada çığ gibi büyümüştü. Ahdetmiştim, bu yaşadıklarımı kimsenin yanına bırakmayacaktım Artık ne arkadaşlarım vardı ne de öfkemi dindiren ve vicdanım olan Sedef. Artık sadece bana yapılan her şeyin hesabını sormak isteyen Yankı vardı. Bekleyin, tamamen iyileştiğimde aldığınız her nefesi size zehretmek için geleceğim! Bekleyin ve Yankı Sarmaşık kimmiş daha iyi görün! Bekle beni, sevgili eğitmenim çünkü o tesisi başına yıkmaya geleceğim. Yemin ederim, canımı yakanların canını almadan durmayacağım! Ben de Yankı isem bu yeminimi yerde koymayacağım.
Arda'nın zamansız çıkan sesini duyunca ürktüm. "Bugün nasıl hissediyorsun, sevgilim?" demişti. İşe bu sadist adamı öldürmekle başlayacağım ama daha zamanı var. Önce eski sağlığımı kazanmalıyım.
Başımı çevirdiğimde elinde iki kupa kahveyle yanıma oturduğunu gördüm. "Seni özledim," diyerek yalan söyledim. Tebessüm ederek söylediklerim yüzünden gözlerinde oluşan o hastalıklı tutkuya baktım, kusmamak için kendimi zor tutuyordum. Büyük oynamak istiyorsam bir süre daha huyuna gitmeliydim.
Adam deli, oğlum. Yanlış bir şey yapmaya gelmiyor, anında kurşunu sıkıyor göğsüne.
Uzanıp dudaklarıma küçük bir öpücük kondurmasına iğrensem de karşı çıkmadım. "Seni böyle uysal görmek beni çok mutlu ediyor," dedi.
Uzattığı kahveyi alırken güldüm. "Senden başka kimsem olmadığını anladım diyelim," dedim. Etraftaki şu geri zekâlı korumalar olmasa ben ona yapacağımı bilirdim. Bu tutkulu âşık rolünü oynamak canımı sıkıyordu! Yok yani, yarın bir gün "Hadi, halvete girelim" deyince ne diyecektim? Bugün olmaz başım ağrıyor mu?
Bu arada benim niye hiç başım ağrımıyor? Lanet olsun, bir migrenim bile yok!
İyice bana yaklaşıp bir kolunu omzuma attığında daha fazla dayanamayıp elimdeki sıcak kahveyi malum yerine döktüm. "Yandım!" diye bağırıp ayağa kalktı. Pantolonun ön kısmını tutunca, beter ol dememek için üstün bir çaba harcıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YARALASAR(Kitap Oldu)
Mystery / Thriller"Soyun!" "Ne?" Yaşlı adam oturduğu masada kaşlarını çatmıştı ki yanındaki kadın tebessüm ederek bana döndü. "Sadece hırkanı çıkar ve bize sol kolunu göster." Tedirginlik içinde onlara baktığımda uzun bir masada oturan toplam on kişi görmüştüm. Ben k...