au pt.9

687 75 36
                                    

Bölüm kıymetli tanrıçam godofmalec için,, love u

İyi okumalar!!!

Büyücü : Beni mi takip ediyorsun?

Şapşal Okçu : Beni güldürüyorsun, Magnus

Şapşal Okçu : Neden yalan söyledin?

Şapşal Okçu : Sadece seni istemiyorum, 13 yıl sonra neden karşıma çıkıyorsun ki ya da siktir git demen yeterliydi

Şapşal Okçu : Şimdi sana bir şeyleri açıklamaya çalışmam bile saçma

Şapşal Okçu : Siktir git

Magnus kaygıyla Dorotha'ya bakarken artık daha fazla yalan söylememesi gerektiğini, zaten öğrenebileceğini düşünüyordu, hem kendisi hasta falanda değildi.

Büyücü : Beni dinlemeden çok çabuk kesin yargıya varıyorsun

Büyücü : Bazen kırıcı olabiliyor

Alec eliyle saçlarını karıştırırken ne kadar sinirli olsa da Magnus'a hak verdi. Onu seviyordu, hatta onu biraz, çok fazla seviyordu. Canı yandığı zaman düşünemez hale gelmesinden nefret ediyordu. Zihnini berrak tutmaya çalıştıkça her şeyin daha mantıklı gelebileceğine inandı, emindi ki Magnus'un bir nedeni olmalıydı, onu daha 1 gün önce yeniden tanımış olsa da boş yere kendisine yalan söylemeyeceğini biliyordu.

Şapşal Okçu : Haklısın, bir an olsun düşünemedim, özür dilerim

Şapşal Okçu : Sadece şuan gözümün önünde bir kadınla oturuyorsun ve bana baban ile ilgili yalan söyledin

Şapşal Okçu : Hadi ama, senin için endişelenmiştim!

Büyücü : Zorunda olmasaydım yapmayacağımı biliyorsun

Büyücü : Sen beni nasıl bulabildin?

Şapşal Okçu : Bariz ve aptal bir şekilde konuyu değiştirmeye çalışıyorsun

Şapşal Okçu : 23 yaşındayız, Magnus, 16 değil

Büyücü : Bak, buna ihtiyacım vardı tamam mı, biraz anlayışlı olmak bu kadar zor değil

Alec saçlarını karıştırırken kendi içinde mücadeleye girmiş gibi hissediyordu, hayır, his değildi, ciddi anlamda kendisi ile savaşıyordu. Magnus'u çok seviyordu, hayatında sahip olup olabileceği her şeyden çok seviyordu. Emin olduğu tek şey buysa bile gözlerinin önündeki güzelliğin kendisine ne kadar sahte geldiğini düşünmedende edemiyordu.

Hayır, hisleri sahte olamazdı, buna inanmayı asla istemiyordu.

Sinirle telefonunu masaya bırakırken İsabelle'in geldiğini gördü ve ne kadar saklamaya çalışsa da sinirlenince kızaran kulaklarının kendini ele vereceğini biliyordu, ah, çocukluğundan beri bu özelliğinden nefret ediyordu.

Hayır, aslına bakarsanız her şeyinden nefret ediyordu. Ellerine baktı; gereğinden uzun parmakları vardı, boyu anormal bir şekilde uzundu, ne kadar tıraş olursa olsun her zaman uzayan sakalları vardı, kısacası kusurluydu işte, herkes gibi.

if youre not gayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin