Jeongguk, o gece mekandan ağlayarak çıktı. Nefes alamıyor gibi hissediyordu. Sanki ciğerlerindeki hava bitmiş ve şimdi göğüs kafesini parçalalıyorlardı. Artık göz yaşlarını silme zahmetinde dahi bulunmuyordu. Sadece arkasına bakmadan koşmaktı tek yaptığı. Oradan uzaklaşırsa belki hissettiği tüm bu iğrenç duygular da orada kalır, diye ummuştu ama öyle olmadı. Olmayacaktı da.
Çünkü çok daha kötü hissediyordu şimdi. Daha önce böyle bir duygu ile karşılaşmış mıydı, bilmiyordu bile. Adını dahi koyamıyordu. Sanki tüm kelimeler tükenmiş ve anlamını birer birer yitirmişti. Sadece gecenin karanlığında kendine "aptal jeongguk" diye bağırıp nerede olduğuna dahi bakmadan koşuyordu.
Yağmur da yağıyordu hatta son birkaç saatte şiddetini öyle çok arttırmıştı ki Jeongguk, tanrının da onun için ağladığını düşündü. Belki tanrı da onun tarafında ve onun kadar Jonbin'e sinirliydi. Belki onun diyemediklerini söyleyip ondan intikam alırdı.
Ama intikam, şu an düşündüğü en son şey bile değildi. Sadece eve dönmek istiyordu. Sıcak evine dönmek, örtüsünün altına girip bacaklarını karnına çekip öylece beklemek istiyordu.
Yağmurun altında ne zamandır yürüyor bilmiyordu bile. Zaman algısıyla birlikte yolunu da kaybetmişti. Yürüdüğü hiçbir yer ona tanıdık gelmiyordu şimdi. Vücudu da sırılsıklam olmuştu. Ağlamaktan titreyen dudakları bile soğuğun etkisiyle çok daha titremiş ve dişlerinin birbirine çarpmasına sebep olmuştu.
Taehyung, diye düşündü.
Belki o, onu buradan kurtarır ve sıcak evine götürebilirdi. Hatta biraz daha ilerisini bile hayal etti, Jeongguk. Hyungu onu ısıtabilirdi ve belki rica etse o uyuyana kadar yanında bile dururdu.
Yüzünde ufacık bir gülümseme belirdi. Şimdilik sığınabileceği bir yer bulup Taehyung'a konumunu gönderecekti. Evet, tam olarak böyle yapacaktı. Adımlarını ileride çokta net seçemeyip sadece ışıklarını gördüğü küçük markete doğru yöneltirken bir yandan da cebindeki telefona ulaştı.
Yağan yağmur, telefonunu cebinden çıkardığı anda ekranını ıslatmakta gecikmedi. O da hızlı davrandı ve Taehyung'tan gelen 36 cevapsız arama o hızla gözüne çarpmadı bile.
jeongguk:
hyung?taehyung:
jeongguk
neredesin sen
ne hale geldim, haberin var mı?
aramalarımı açmıyorsun
aklımı kaçırmak üzereydim
her yere baktım
aklına gelebilecek her yere
dışarıda yağmur yağıyor ve jeongguk şimdi nerededir, beresi de burada diye düşünmekten ne hale geldim, en ufak bir fikrin var mı?jeongguk:
hyung(yazıyor)
taehyung:
hyungmuş
hyung ne?jeongguk:
hyung
çok
çok çok kötü bir şey oldu
ben gerçekten sana haber vermeden gitmek istememiştim
ben çok kötüyüm
lütfen yanıma gelir misin?taehyung:
biri bir şey mi yaptı?
jeongguk cevap ver
biri bir şey mi yaptı?
neredesin, şimdi?
hemen söyle
seni gelip alayım
tamam mı?jeongguk:
ben neredeyim bilmiyorum
tanrım lütfen kızma ama gerçekten bilmiyorum
yağmur görüş açımı kısıtlıyor
ve
ekran sürekli ıslandığı için
yazmak
çok zor
oluyortaehyung:
bir de yağmurun altındasın
kuru bir yer bul, tamam mı?
market ya da herhangi sıcak bir yer olur
ve bana konumu at
hadi güzelimjeongguk:
jonbin
biliyor musun, jonbin beni hiç sevmemiş
o kadar sevmemiş ki
kalbinde benden başka biri için bile yer varmıştaehyung:
ne?
neyden bahsediyorsun?jeongguk:
o sarışın çocukla
terasta öpüşüyorlardı
ben onları gördüm
benim kollarımı sardığım boynuna başka biri sarılıyordu
nasıl rahat hissetti ki?
benim çok canım acıdı
öyle çok canım acıdı ki
öyle canım acıyor ki hyung
o kadar mı çirkinim, diye düşünüyorum
ya da o kadar aptaltaehyung:
sen ne çirkin ne de aptalsın
beni duyuyor musun?
sen çok güzelsin
o kadar güzelsin ki
tanrı şahidim olsun ki bir melekten farksızsın
şimdi lütfen bana konumunu gönder?
oraya gelip seni ısıtayım
hmm?jeongguk:
*konum*
özür dilerim hyung
seni endişendirdiğim için
sadece lütfen acele et
olur mu?taehyung:
lütfen sıcak bir yer bul
lütfen
lütfen biraz ısınmaya çalış
ben acele edeceğim, söz veriyorum
serçe parmak sözüjeongguk:
serçe parmak sözüÖğrenmişti işte. Jeongguk her şeyi öğrenmiş ve her şey sona hiç olmadığından daha da yaklaşmıştı. Şimdi ondaydı sıra, ona da soracaktı. Ona da önceden bilip bilmediğini sorup gözlerinin içine "hayır" demesini umarak bakacaktı.
Kim bilir ne halde, diye düşündü Taehyung. Deli gibi korkuyordu. Onu göreceği halden deli gibi korkuyor ve ona yaklaşmasına izin vermez diye ödü kopuyordu. Oysa Taehyung, tanrı şahidi olsun ki söyleyecekti. Sadece çocuğun kollarını boynunda hissetmesi o an için nefesini kesmiş ve konuşmasını bırakın nefes dahi almasına engel olmuştu.
Mesaj olarak aldığı konumla birlikte ise arabasının yönünü hızlı bir şekilde değiştirip ters yönde sürmeye başladı. Onu alıp ısıtacaktı, gerekirse battaniyelere sarıp içi ısınsın diye sıcak bir çay yapıp kendi içirecekti. Gerekirse kucağımda dahi uyutabilirim onu, diye düşündü. Yapardı da ve yapacaktı da.
Jeongguk'un gönderdiği konumdaki yere gelmesi ise belki en az yarım saatini alacaktı ama Taehyung, belki de hayatında daha önce yapmadığı kadar hız yapıp 10 dakika içinde gelmeyi başarmıştı.
İlk başta küçük bir dükkan gözüne çarptı. Kendi kalp atışlarını duyabiliyordu. Nefes alış verişi öyle sıklaşmıştı ki dışarıdan onu gören biri sağlığından endişe edip yanına gelebilirdi. Çok aceleciydi, eli ayağına karışmıştı.
Arabadan hızlıca inip dükkana koşar adımlarla ulaştı. İçeri girdiğinde gözlerinin çocuğun kızarık ve sulu gözleriyle buluşması saniyeleri buldu. Battaniyelere sarılmıştı ve titreyen elleri arasında üstünde dumanlar olan sıcak bir içecek tutuyordu. Burnu, kulakları, yanakları, dudakları, aslında yüzünün tamamı kızarıktı çocuğun. Titriyordu. Taehyung'u gördüğünde ise sadece ağlamaklı sesi ile "hyung" diye mırıldanabildi. Sesi bu kadarına izin verdi.
Taehyung ise dizlerinin üzerine düşüp kalmamak için büyük bir çaba veriyordu, onu öyle görmek onun için en büyük acıyı belki de.
Sonrasında Jeongguk'un üzerindeki battaniyeleri atıp elindeki bardağı bırakması ve hyungunun boynuna sıkıca sarılması arasında saniyeler vardı. Başını da boynuna saklamıştı. Sanki orada güvende gibi hissediyordu. Sanki acısı azalıyor gibiydi.
Göz yaşlarını tutamadı.
Taehyung, onu sıkıca sarmış rahatlaması için parmakları ile belinde hayali daireler çiziyorken daha fazla dayanamamıştı.
Bir süre sonra Taehyung da göz yaşlarının esiri oldu yine de bugün değil, diye düşündü. Bugün bir de onu o üzmeyecekti. Üzemezdi işte. Çocuğun ona ihtiyacı varken asla yapamazdı.
Bugün sadece dediği gibi onu kucağında uyutacaktı. Hem de saçları ile oynayıp kulağına her şeyin geçeceğini fısıldarken.
🍒🍒🍒🍒🍒🍒
umarim hep cok sevip cok okursunuz
ilyallll <3333
ŞİMDİ OKUDUĞUN
love cherry motion
Fanfictioni have fallen love cherry motion into a purple midsummer night's dream